Milliyetçi Hareket Partisi Grup Toplantısı

Milliyetçi Hareket Partisi  Grup Toplantısı

ANKARA - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Balyoz darbesi iddialarına ilişkin "Son olarak kamuoyuna yansıyan ve doğruluğu konusunda birçok belirsizlik bulunan iddialarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı`nın açıklamalarını tatminkar bulmak mümkün değildir" dedi. Partisinin TBMM Grup Toplantısında konuşan Bahçeli, demokratik açılımı eleştirdi. Açılımı, `Yıkım projesi` olarak nitelendiren Bahçeli, "Adını koymakta zorlandığı PKK projesinin toplumca kabul görmemesi, hükümeti ve Başbakan Erdoğan`ı sıkıntıya sokmuş, cilalı kavramlar, aldatıcı sloganlar, gözyaşı edebiyatı, şehit ve ana istismarı ile kamuoyunun kuşkularını gidermeye çalışmıştır. Ne varki adına devlet projesi de diyerek sorumluluğu kendi dışındaki mekanizmalara da atan AK Parti zihniyeti kapı kapıgezmesine, bütün propaganda vasıtalarını ve yandaş medya kanallarını kullanmasına rağmen aziz milletimizi ikna etmeyi başaramamıştır" dedi. Teröristlerin Habur`dan gelişinde yaşanan görüntülerin toplumun uyanmasına ve öfkesine yol açtığını belirten Bahçeli, şunları söyledi: "Bu olan AK Parti`nin gerçek yüzünü ve yıkım arayışlarını bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Gerek süreci öngören partimizin uyarıları, gerekse milletimizin eşsiz sağduyusu üzerinde oynanan oyunların bozulmasını sağlamış, yalan,istismar, taviz ve teslimiyet üzerine kurgulanan yıkım senaryosu durdurulmuştur. Milletimiz bu tercihi ile AK Parti`nin foyasını anlamış, birlik ve beraberlik denilen aldatıcı sloganların, sözde demokratikleşme denilen tuzakların gerçeklerini görerek AK Parti zihniyetini ve Başbakan sorgulamaya başlamıştır. Bugün yıkım yolundaki ısrarının sürdürmeye kararlı olan AK Parti`nin ve Başbakanın milletimizi ayrışmaya, kavgaya, çatışmaya, ayrılmaya ikna edememenin sancılarını yaşadığı anlaşılmaktadır. BaşbakanErdoğan, artık her platformda, her fırsatta, her ortamda PKK açılımının nasıl birlik ve beraberliği sağlayacağından, ayrışarak nasıl bir arada yaşayacağımızın erdeminden kimliklere bölünerek beraberce hazırlayacağımız mutlu gelecekten bahsetmeye başlamıştır. Bunların milletimizi hatta AKP`li sağduyulu kardeşlerimizi ve parti teşkilatını ikna etmede bile yeterli olmadığı Başbakanın sıkıntılı halinden ve asabi psikolojisinden bellidir" diye konuştu. AK Parti`nin demokratik açılımla ilgili hazırladığı kitapçığıda eleştiren Bahçeli, şunları söyledi: "Adalet ve Kalkınma Partisi kendisini ve açılımı anlatma sorunlarını aşabilmek için PKK açılımında ve yıkım projesinde yandaşlar bulma noktasında son bir hamle daha yapmış ve adına sözde demokratik açılım süreci verdiği broşüre sığınmak durumunda kalmıştır. Yayının tamamı, hakkındaki kuşkuları ortadan kaldırmaya yönelik tartışma ve iddialardan oluşmaktadır ve kendinden menkul bir mantıkla yıkımın güzelliklerinden, ayrışmanın faziletlerinden, bozulacak kardeşliğin inceliklerinden bahsedilmeklerdir. Buyayında yazılanlara inanacak AKP`linin olup olmadığı, parti teşkilatlarının ikna edilip edilmeyeceği, görünen gerçeklerin yeniden sıvanıp sıvanmayacağı öncelikle kendi sorunlarıdır. Ancak bizi ilgilendiren en önemli yanı, partimize yönelik alçakça iddialara yer verilmiş olması, yalan iftiranın AK Parti yayınlarına kadar işlemiş bulunmasıdır. Bu dökümanda partimizin oyları ile terörün artışı arasında kurulmaya çalışılan ilişki tam bir ahlaki çürümüşlük hali olduğu gibi bu zihniyetin emellerinigerçekleştirme uğruna ne kadar küçülebileceğinin de belgesidir. Madem ki böyle bir iftiranın peşindesiniz, buradan söylemek isterim ki hükümet olarak son teröriste kadar teslim al, adalete sevk et, terörü kökünden kazı, bu belayı ülkemizden def et, varsın bizim oylarımız düşsün ve hükümet olamayalım, yeter ki sen bunları gerçekleştir. Hodri meydan. Yine bu yayında parti mensuplarımıza yönelik olarak kendi ifadesiyle şehit cenaze merasimlerini formatın çok dışında tutum ve davranış sergilediği gibibir fitne yer almıştır. Bize göre milletinden doğmuş bir şehit için son dini vecibeleri yerine getirmek, yöresinin ve evlatlarının acısını ve anısını paylaşmak bu ülke benim bu milletin mensubuyum diyen herkesin en doğal hakkı, vatan borcu ve aziz şehidin en son görevidir. Bunun aksini ima etmek, şehitlerimizin cenaze merasimini bile siyasi kaygılarla esirgemeye çalışmak ancak düşman işgali altındaki satılmış zihniyetlerin aklından geçecek bir zillettir. Ve üzücüdür ki AK Parti`nin dokümanında yer almıştır.Partimiz hiçbir cenaze merasimine siyasi kaygılarla katılmamış, partililerimiz şehitlerini ve onların temsil ettiği aziz hatıraları kucaklamaktan başka hiçbir gaye içinde bulunmamıştır. Bugüne kadar belediye imkanları ile ve kahramanlık gösteriyle yapılan terörist cenaze törenlerini bir kez bil eleştirmemiş bulunan AK Parti zihniyetinin şehit cenazelerinden ürkmeye başlaması bile başlı başına bir hıyanet işaretidir. Bu yayınla beraber, AK Parti`nin yıkım ve çözülme projesi bir döküman haline de gelmiş, YüceDivan`a yargılanırken kullanılacak bir ihanet belgesi böylece ortaya çıkmıştır." `BALYOZ DARBESİ İDDİALARI` Konuşmasında son günlerdeki darbe iddialarına da değinen Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü: "Medya üzerinden gündeme getirilen demokratik işleyişe müdahale iddiaları, böylesi bir müdahaleye yönelik kuşkular, siyaset dışı çözüm arayışları ve bütün girişimler hakkındaki bilgi kirliliği kamuoyunu meşgul eden ana gündemi oluşturmaktadır. Zaten çok ağır ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmak durumunda kalan Türkiye`de dönem dönem tırmanan ve üzeri örtülen siyaset dışı zorlama arayışlarına dönük haberler,toplumdaki endişe ve kuşkularının haklı olarak giderek artmasına yol açmıştır. Doğru ile yanlışın, gerçek ile yalanın, haber ile uydurmanın birbirine karıştığı bu kargaşada partimiz hepimizin bildiği gibi yaşanan olaylara temkinle ve itidalle yaklaşmıştır. Bu konuda adaleti intikal etmiş süreçlere müdahale etmeden, gelişmelere karşı demokrasi anlayışının kamuoyu önünde teyit edecek bir duruşu tekrarlamayı yeterli görmüştür". Bu konuda partisinin görüşlerini içeren konuşma ve yazılı açıklamalardan örnekler veren Bahçeli, "Bugün de geçmişte söylediklerimizin arkasındayız ve demokrasiyi dışarıdan müdahale niyetlerine sonuna kadar karşı olduğumuzu bir kez daha açıkça ilan ediyoruz. Hatta demokratik kurallar içinde bile siyasi partilere terör ve şiddete destek olmamaları şartıyla mahkemelerce kapatılmalarını onaylamadığımızı bir kez daha açıklıyoruz. Zira biz biliyoruz ki milletimiz, ne kadar sorunu olursa olsun, ne kadareksiklikleri bulunursa bulunsun demokrasiye layıktır, demokratik sistemi benimsemiştir ve demokrasi bir hayat biçimi haline gelmiştir. Ne Türk Milletenin demokrasiden başka bir arayışı ve seçeneği vardır ne de partimizin zemin ve anlam bulduğu demokratik rejimle bir sorunu ve sıkıntısı bulunmaktadır. Bizim demokrasiye olan yaklaşımımız ve demokrasi dışı arayışlara karşı duruşumuz bellidir ve teredüdüte yer vermeyecek kadar nettir. Demokrasiye bağlılık ve demokratik rejimi savunma konusundaki tavrımızı veilkelerimizi tartışmayacağımız da açıktır" diye konuştu. Partisinin 2009 yılı programında Türk ordusunun vicdanındaki saygınlığının günlük politikalarla yıpratılamayacağının yer aldığını vurgulayan Bahçeli, "TSK`ya ve komuta kademelerine kendisini aklama ve demokrasiye bağlılık konusundaki kuşkuları kaldıracak iç denetim ve adalet mekanizmalarının şeffaf ve bağımsız çalışmasına ihtiyaç daha da artmıştır. Özellikle AK Parti`nin geceyarısı kapkaç siyasetiyle geçirdiği TCK`nın ilgili maddesinin Anayasa Mahkemesinden dönmesi ile ortaya çıkan durum Türk SilahlıKuvvetlerine ve askeri yargı mekanizmalarına özel bir görev yüklemiştir. Bunun bir an önce gerçekleşmemesi halinde TSK kirli siyasetin hedefi olmaya devam edecektir" dedi. TSK`nın hakkındaki iddialara yönelik kamuoyu ile paylaştığı açıklamalara güvenmek zorunda olduklarını belirten Bahçeli, "Ancak son olarak kamuoyuna yansıyan ve doğruluğu konusunda belirsizlik bulunan iddialarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığını açıklamalarını tatminkar bulmak mümkün değildir. Eğer bir üst karargahtaki gelişmelerden haberdar değilse bu çok ciddi bir sevk ve idare kusurudur, yok eğer bu vahim iddialar gerçek ise bu da kontrol dışı tehlikeli sapmaları ve niyetlere işaret etmektedir.TSK`ya yönelik bir karalama kampanyası olduğu açıktır. Ancak bunlara isnat eden suç ve kusurların da alenileşmeden ortaya çıkartılmasında, kendi iç denetim ve idari yapısını devreye sokması artık kaçınılmaz zorunluluk haline gelmiştir. Aksi halde böylesine yıpranmış bir kurumun vereceği her karar, yapacağı her müdahale tartışılır hale gelecektir. Adına ne denirse denilsin, ister plan, ister tatbikat, ister tasarı, isterse tahayyül bizim kendi milleti üzerinde hareket planlayan bir anlayışı gerekçesi neolursa olsun hoş görmemiz mümkün değildir. Dileriz ve ümit ederiz ki bu zırvalar gerçek değildir ve hepsi iftiradır. TSK asla haketmediğini düşündüğüm bu ağır ithamlardan ve vebalden derhal kurtulmalıdır" diye konuştu. `SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİTMELİDİR`Türk milleti tarihinin yaklaşık son ikiyüz yıllık seyri, siyaset üzerinde tahakküm etmeyi hak sayan mihrakların zaman zaman gerçekleştirdikleri talihsiz olaylarla dolu olduğunu kaydeden Bahçeli, şöyle konuştu: "Bu süre içinde, ülke yönetimini elinde tutanların eksikleri, kusurları, noksanları ve hatta kasıtları olmadığını söylemek nasıl mümkün değilse, bu gerekçelerle müdahaleye fırsat arayanların yaptıklarını da hoş görmek ve kabul etmek mümkün değildir. Millet iradesine karşı bu arayışlarda bugünekadar şablon olarak önce ekonomik kriz, sonra toplumsal bunalım ve ardından yönetim istikrarsızlığının ürettiği buhranlar zinciri, talihsiz bir çark olarak milletimizin üstünde dönüp durmuştur.Ne zaman hükümetler, maalesef geleneksel hale gelmiş sosyo-ekonomik darboğaza sürüklenirse demokrasi dışı arayışlar da hız kazanmış, sınırlı da olsa zemin bulan çığırtkanlar bu arayışlara körükle giderek ülkemizin ilkel ve utanacak bir alışkanlığı olarak bugünlere kadar gelinmiştir. Milletin iradesinin temsil yeriolan Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin üstünde bir organ ve millete tahakküm mekanı olmayacağı gibi, milletin vermediği bir hükmetme ve yönetme yetkisine sahip olduğunu vehmederek ve bahaneler ileri sürerek millet adına hareket etme iznine sahip ikinci bir kurum da yoktur. Bugüne kadar yaşadıklarımız demokrasiye müdahale heveslerine zemin hazırlayan temel gelişmelerin özellikle kutuplaştırıcı, çatıştırıcı ve cepheleştirici siyaset yanlışlarından beslendiğini ortaya koymuştur. Bundan ders çıkarmaklazımdır.Ülkemizin demokrasi tecrübeleri tehlikenin yalnızca siyaset dışından değil, yanlış siyaset ve demokrasi algısının da darbeci zihniyetler kadar demokrasimize ve demokratik kültürümüze zarar verdiğini işaret etmektedir. Bu nedenle demokrasiyi yaşatmanın tek yolu sadece dış müdahale kanallarını kapatmak değildir. En az bunun kadar önemli olan, diğer siyasal görüşleri de dinleyebilen, farklı düşüncelere saygılı, herkesin hükümeti olduğunu fark etmiş demokratik zihniyet dönüşümü de şarttır.Kendidışındaki siyasal tercihleri yok sayan, aşağılayan veya küçük gören bu siyasal ilkelliğin de demokratik hayatımıza tıpkı dışarıdan olduğu gibi içeriden de darbe vuracağını artık anlamak ve bilmek gerekmektedir.Bu açıdan milli iradeye müdahale için fırsat arayanlar kadar, sözde demokrasiyi savunduklarını söyleyenlerin katı, uzlaşmaz tutumları da aynı olumsuz sonuçları toplumun önüne koymaktadır.Eğer, yönetim iradesini kaybetmiş, toplumla bağları zayıflamış, seçildiği günle aradan geçen zaman içindemilletten aldığı desteği azalmış bir iktidarın inadı sürerse ortaya zorlama bir hükümet iradesinin çıkması kaçınılmazdır.Bizim artık seçim zamanının geldiğini, millet iradesinin tazelenmesine ihtiyaç olduğunu söylemekten maksadımız da budur.Seçimle gelenin yalnızca seçimle gitmesi, ne kadar eksiği olursa olsun demokrasinin kurallarının işletilmesi şarttır ve herkesin bunu bilmesi ve sonuçlarını kabul etmesi lazımdır."`SİYASETE DIŞARIDAN MÜDAHALELER VE ZORLAMA ARAYIŞLARIN DEMOKRASİYE ZARAR VERDİĞİ AÇIKTIR` Demokratik rejimin ve işleyişin eninde sonunda mutlaka sorunları çözeceğine inanmak ve bunu ısrarla savunmak gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Cumhuriyet ile demokrasi birbirini tamamlayan iki önemli ve temel değer olarak toplumumuz tarafından benimsenmiş ve milletimizin bunlara yönelecek tehditler karşısında hassasiyetleri artmıştır. Bu son derece sevindirici bir gelişmedir. Zira bizi bir arada yaşatacak olan siyaset kültürünün devamında ve demokratik rejimin kesintiye uğratılmasında en büyük engel buyüksek değerleri toplumun ne ölçüde benimsemiş olduğu ile yakından ilgilidir. Siyasete dışarıdan müdahaleler ve zorlama arayışlarının demokrasiye zarar verdiği ve vereceği açıktır. Ancak buna ilave olarak artık bir madalyonun öteki yüzü haline gelmiş Cumhuriyetimize de zarar vermesi kaçınılmazdır ve geride kalan yıllar bunların örnekleri ile doludur. Aralarında ordu, emniyet, medya, adalet, istihbarat, siyaset, ticaret ve üniversite mensuplarının da yer aldığı çok sayıda soruşturmanın yapıldığı,demokrasi dışı yöntemlerle siyasete müdahale için hazırlıklar olduğuna dair iddialar üzerine yargı safahatlarının başlatılmış olduğu hepinizin malumudur.Bu itibarla, her söylentiye, her iddiaya hatta belge adındaki yayınlara ihtiyatla bakmak, çabuk karar vermeden, yanlış bir şeyler söylemeden konuların hukuk çerçevesinde çözülmesini beklemek en makul yol ve yöntem olmalıdır. Dönem dönem ve hatta periyodik diyebileceğimiz sürelerde ortaya atılan iddialardan ve bunlar etrafındaki tartışmalar karşısında aceleyorum yapmaktan ve kesin hükümler vermekten ısrarla kaçınmamızın nedeni de bu ilkelerimizde aranmalıdır.Zira haklarında iddialar bulunan şahısların mensup oldukları ne ordumuzun yerine yenisini koyma gibi bir imkânımız vardır, ne de emniyet, adalet ve istihbarat gibi kurumlarımızı göz ardı etme gibi bir lüksümüz bulunmaktadır.Bir gerçeğin ortaya çıkmasını isterken, kurumların yıpratılmasından, suçluluğu kesinleşmemiş şahısların haysiyetiyle oynanmasından uzak durulması bizim bu konulara yaklaşımımızınesasını oluşturmaktadır. Bundan sonra da aynı üslup ve ahlaki kaygılarla hareket edilecektir" diye konuştu. Demokrasiye, millet iradesine yönelik girişimlerin veya iddiaların yoğunlaştığı son yıllarda, suçlamaların odağı olan kurumların başında Türk Silahlı Kuvvetleri ve mensuplarının geldiğini kaydeden Bahçeli, şunları söyledi: "Terörle mücadele gibi çok hayati bir görev üstenmiş bulunan bu kurum hakkındaki suçlama ve ithamlara yönelik yorum ve değerlendirme yapmanın zorluğu, yürüttüğü yüksek moral ve inanç gerektiren görevi nedeniyle ortadadır. Yine bu kurumun büyük kargaşa ve savaşların yaşandığı yakıncoğrafyalarımızda ülkemizin güvenliği için ne kadar önemli ve hasım güçler için ne derece caydırıcı olduğu da bilinmektedir.Bu itibarla, bir yandan terörle mücadelede sayısız kahramanlık göstermiş, şehitler ve gaziler vermiş bu kurumun ihtiyacı olan yüksek morale ve toplumsal desteğe, diğer taraftan milletin gönlünde yer eden yüksek mevkiine yönelik karalama ve küçültme gayretleri beklenmelidir ve gerçekleşmektedir. Nitekim Genelkurmay Başkanlarının öteden beri Türk Ordusuna yönelik `Psikolojik Harekat`olduğuna yönünde yüksek sesle uyarılarını bu kapsamda değerlendirmek ve özellikle bölücülük ve terörle mücadelede etkisizleştirme niyetlerinin parçası olarak görmek gerekmektedir. Üstelik bugüne kadar medya üzerinden piyasaya sürülen iddiaların bir kısmı adalete intikal etmiş ve hukuki süreç başlatılmış, yada yapılan tahkikatlar bir delile ve sonuca ulaşmadan kapanmıştır. Üzerinde tartışılan ıslak imzalı bir belgenin akıbeti hala netleşmemiştir. Başbakan yardımcısına suikast gibi çok ciddi bir iddia halakaranlıktadır.Türk Silahlı Kuvvetlerinin özel bir birliğinin arşivinde yapılan incelemenin sonucu belli değildir.Hal böyle iken Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan ve yapmış bir kısım personelini zan altında bırakacak, bu kurum üzerinde kuşkular uyandıracak sistematik kampanyanın yeni dalgalar halinde sürdüğü ve devamının da geleceği anlaşılmaktadır. Bizim hükümetin demokrasiye yönelik iddialar karşısında gösterdiği hassasiyeti ve haklı kuşkuyu eleştirecek ve bu iddiaları abartılı bulacak bir siyasalpolemik başlatmak gibi amacımızın olmadığını konunun önemine binaen buradan söylemek durumundayız.Bu konuda en küçük bir ihtimalin bile üzerine sonuna kadar gidilmesi gerektiğine inanıyor ve bütün girişimleri destekliyoruz.Kuşkusuz ki her milli kurum ve kuruluş bizim için önemli ve vaz geçilmezdir. Her birinin yeri ve önemi ayrıdır."`HÜKÜMET SAHTE KAHRAMANLIKLARA VE YAPAY MAĞDURİYETE SOYUNMAYI TERCİH EDİYOR``Özellikle hükümetin sıkıştığı yerde müdahale haberlerinin ortaya çıkması, Başbakan ve hükümet üyelerinin demokrasi kahramanlığında rol paylaşımı yaptığını belirten Bahçeli, "Bu gelişmelerden kimlerin ne yarar sağlamayı umduklarını hangi ,çatışma ortamlarını hazırladıklarını ve varsa siyasete müdahaleden nasıl bir sonuç almayı ümit ettiklerini açığa çıkartmakta öncelikle sorumluluk yürütme erkini temsil eden hükümettedir. Ne var ki hükümet süreçlerin sona ermesinden ve aydınlanmasından ziyade, konuyukaşıyarak sahte kahramanlıklara ve yapay mağduriyete soyunmayı tercih etmektedir.Oysa, konunun bir an önce açıklığa kavuşması eleştirilerin hedefi haline gelen Türk Silahlı Kuvvetleri üzerindeki kuşku ve baskıların kaldırılması açısından da hayati önem taşımaktadır.Milliyetçi Hareket Partisi ucu kime dokunursa dokunsun, gerçeğin bütün yönleriyle ortaya çıkartılmasında üzerine düşen her türlü desteği vermeye sonuna kadar hazır ve kararlıdır.Kırk yıl içinde uzun ve yorucu, zor ve zahmetli demokratikmücadele ile olgunlaştırdığımız siyasetimizi de, Türk siyaset ve demokrasi geleneğini de dayatmalara teslim etmemiz mümkün değildir.Türkiye artık bu arayışlarından mutlaka kurtulmalıdır. Niyet sahipleri milletimiz ve ülkemiz için vehmettikleri bütün çıkış ve kurtuluş yollarının ancak siyasetin içinde olduğunu artık kabullenmelidir.Bu gerçeği kabule yanaşmayanlar var ise onlar da adaletin kendileri hakkında verecekleri kararlara boyun eğmek durumunda kalacaklardır.Zira demokrasinin alternatifi yoktur.Milletin iradesi dışında bir siyasal iradenin varlığı asla ve asla kabul edilemez" diye konuştu.`ERMENİSTAN AÇILIMI` Konuşmasında, Ermenistan Anayasa Mahkemesi`nin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine içeren protokollere ilişkin kararının hatırlatan Bahçeli, "Biz, Ermenistan``n Türkiye`den toprak talebinden vaz geçtiğini açıklamadan, sahte soykırım yalanlarından döndüğünü ilan etmedikçe ve Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ`dan çekilmedikçe tek taraflı yakınlaşmanın sakıncalarını vurgulamıştık. Ne var ki, AK Parti hükümeti girdiği yoldan dönememiş, dayatmalara direnecek gücü kendisinde bulamamış vesürece teslim olarak Ermenistan`la diplomatik iliºki kurmak ve s?n?r?n aç?lmas? sürecini baºlatmak için 10 Ekim 2009 günü protokol imzalam?ºt?r. Ermenistan, imzalanan protokollerle Türkiye ile diplomatik iliºki kurulmas?n?n ve s?n?r?n aç?lmas?n?n takvime ba?lanmas?n? sa?lam?ºt?r. Türkiye bu protokolleri bu haliyle imzalam?º, içeri?ini kabul etti?i ve bunlar? uygulamaya koyaca?? konusunda resmi yükümlülük alt?na girmiºtir. Milliyetçi Hareket Partisi bu ºartlar alt?nda Türkiye Büyük Millet Meclisi`ninönüne geldiğinde bu protokollere karşı çıkacağını ve bunlara onay verilmesinin tarihi vebaline ortak olmayacağını daha önce açıklamıştır. Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararları, Milliyetçi Hareket Partisi`nin baştan beri uyardığı bütün sakatlıkları ve yanlışları teyit etmiştir.Bu gelişmeler üzerine Başbakan Erdoğan`ın, Ermenistan Anayasa Mahkemesi`nin Türkiye ile imzalanan protokolleri onaylarken soykırım ön şartı koymasıyla ilgili olarak Ermenistan`ın, metnin üzerinde operasyona kalkıştığını iddiaetmesi tam bir aldatmanın göstergesidir. İki ülke arasında ve özellikle Ermenistan`ın Türkiye hakkındaki temel yaklaşımında ve problem alanlarında bir iyileşme olmadan sürdürülecek ilişkilerin ve imzalanan protokollerin anlamı kalmamıştır. Hükümeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi`ne sevk ettiği Ermenistan ile imzaladığı protokolleri geri çekmeye ve geçersiz olduklarını açıklamaya bir kez daha davet ediyorum" dedi.



Güncel 25.10.2016 05:47:01 0

İlginizi Çekebilir

1

Yeni Renault Captur'un dünya lansmanı gerçekleştirildi

2

Türk Telekom'dan çevreci veri merkezi çözümleri

3

Arçelik Genel Müdürü Can Dinçer: "Antalya ve çevresi, yenilenebilir enerji dönüşümünde öne çıkacak"

4

Hava savunma sistemleri 2024'te vatanı uçtan uca koruyacak

5

Adanalı öğrenciler otonom su altı aracı "ALESTA" ile Singapur'da yarışacak

6

e-ATA, Türkiye'de ilk kez Gaziantep'te test edildi

7

Mipo Türkiye'de akıllı telefon pazarının yeni markası oldu

8

Bakan Kacır, TÜBİTAK 31. Bilim Olimpiyatları Ödül Töreni'nde konuştu:

9

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, Antalya'da konuştu:

10

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu, Antalya'da Türk Telekom'un toplantısında konuştu: