Baykal, gündemi değerlendirdi

Baykal, gündemi değerlendirdi

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`a seslenerek, "Elini, Silahlı Kuvvetlerin içinden çek, yargıyı da mıncıklama, Silahlı Kuvvetlerle uğraşma. Senin askeri yargıya, Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenin var mı yok mu bilmiyorum ama benim sana güvenim yok" dedi.Baykal, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada gündemdeki konulara değindi. Türkiye`nin ekonomik açıdan büyük güçlükler içinde olduğunu belirten Baykal, emeklilerin bunu en yakından hisseden kesimlerin başında geldiğini anlattı. İşsizlikte yaşanan artış nedeniyle emeklilerin yetersiz olan mütevazı aylıklarının birçok ailenin tek gelir kaynağı haline geldiğini kaydeden Baykal, hükümetin emeklilerin içinde bulunduğu sıkıntıların giderilmesi için gerekli önlemleri bir an önce alması gerektiğini söyledi. Bugün açıklanan büyüme hızı rakamlarına da işaret eden Baykal, bu rakamların Türkiye`nin ekonomik durumuyla ilgili acı gerçeği ortaya koyduğunu söyledi. Baykal, "Türkiye`nin 2009 yılının ilk 3 ayındaki küçülme oranı, daralma oranı, tarihi bir rekor düzeyindedir" diye konuştu.Küçülme oranının 2001 yılında yaşanan daralmadan daha yüksek olduğuna da dikkati çeken Baykal, "Yani Türkiye`nin yaşadığı en büyük krizlerden biri olan 2001 yılıyla mukayese edildiği zaman bunun çok daha yüksek bir daralmayı ortaya koyduğuna tanık oluyoruz. Bir tarihi rekor konumundadır" şeklinde konuştu.Büyüme oranının krizin etkilerini en iyi gösteren rakam olduğunu belirten Baykal, "`Türkiye bu krizden en az etkilendi` iddiasını ciddiye almanın imkanı var mı?" diye konuştu. "BU KAYIP YILDA HÜKÜMET GAYET RAHATTIR"Dışarıdan sermaye gelişinin durduğunu, bunun da bütçe açığını yükselttiğini kaydeden Baykal, yalnızca yabancı sermayeye dayandırılan bir ekonomi anlayışının yanlış olduğunu belirtti. Eylül ayından itibaren Türk parasının değeri üzerinde, faiz oranları üzerinde ve kur üzerinde bu tablonun çok ciddi ve olumsuz etkiler yapacağını savunan Baykal, şunları kaydetti: "Bütçe açığı vermekle iş orada bitmiyor. Bütçe açığı senin mali durumunu sarsmaya başlıyor. O mali durumunun sarsılmasını yabancı para girişiyle kapatamayınca bu durum daha ağır şekilde kendini hissettiriyor. Çıkış yolu açık; Türkiye`nin kaynaklarını daha geniş ölçüde seferber ederek, iç tasarrufları olabildiğince yukarı çekerek, el parasıyla değil, kendi kaynağıyla daha çok kalkınmaya kaynak ayırır hale gelmesidir. Türkiye bunu mutlaka gerçekleştirmek zorundadır. Bu kriz aslında vesile olmalıdır. Bugüngeldiğimiz noktada, açıklanan rakamlar hepimizi izlenmekte olan politikanın yanlışları konusunda düşündürmelidir." 2009 yılının ekonomik açıdan kayıp bir yıl olacağını ifade eden Baykal, "Bu kayıp yılda Hükümet gayet rahattır. Krizin Türkiye`yi vurmadığı inancındadır. Bu inancını Başbakan artık geçmiş çalışma arkadaşlarına kabul ettirmekte sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Eski Maliye Bakanı, krizin teğet geçtiği iddiasına, `herhalde Başbakan`a teğet geçmiş olabilir. Ama ekonomiyi vurmuştur` diyerek, değerlendirmesini doğru şekilde yaptı. Tablo ciddi. Yılın yarısını tamamladık ama ekonomik program yok. Bu, Türkiye ile alay etmek, saygı göstermemek ve kimseyi umursamamaktır" dedi. "HÜKÜMET ELİNDEKİ YETKİYİ MUTLAK HEGOMANYA`YA DÖNÜŞTÜRÜYOR" AK Parti iktidarının 7 yıldır iş başında olduğunu, istediği insanı Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı seçtiğini belirten Baykal, bu dönemde dünya ekonomik konjonktürünün de buna uygun cereyan ettiğini savundu. Ancak, buna rağmen bugün Türkiye`nin, devlet geleneğini henüz ortaya koyamamış, devlet haline dönüşme gayreti içinde olan, deneyimsiz toplum gibi temel ve yaşamsal konuları karara bağlayamamış bir görüntü içinde olduğunu belirten Baykal, "Türkiye, temel Anayasal doğrularının, hukukun işleyişinin, silahlı kuvvetlerin ve yargının konumunun yerlerine oturmamış gibi çok temel tartışmaların yaşandığı ülke haline dönüşmüştür" dedi. Türkiye`de bugüne kadar çok sayıda iktidarın gelip geçtiğini, ancak böyle bir şey yaşanmadığını belirten Baykal, Türkiye`nin şimdiye kadar temel dayanak noktalarıyla ilgili kafa karışıklığı yaşamadığını dile getirdi. Baykal, sözlerine şöyle devam etti: "`Bu kadar çok güç, bu kadar çok oy galiba birilerini yeni yeni heveslere, yeni arayışlara, yeni maceralara doğru davet ediyor. Kendisine tanınan alan yetmiyor. Normal Anayasal, demokratik, bütün dünyada kendini gösteren siyaset alanı yetmiyor. O, siyaset alanını, elinde olduğunu düşündüğü etki, yetki ve güç doğrultusunda, çevresini yıkıp kırarak, dağıtarak, çiğneyerek, ezerek, mutlak hegemonya haline dönüştürme arayışına giriyor. Oraya girmese işine baksa, ekonomik sorunlarını konuşsa, çok daha yerinde bir şey yapılmış olacak. Sahte belgelerin peşine düşüyor, o belgelerin etrafında Türkiye`yi karıştırıyor. Sen sahte belgeyi tartışacağına, bugün Devlet İstatistik Kurumunun ilan ettiği ekonominin durumuyla ilgili belgeyi takip et, ona bir çözüm bul." "AMATÖRCE, HAVAİ BİR METİN"İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili tartışmalar ada değinen Baykal, söz konusu metni, `akıl ve mantık dışı, garip bir iddia` olarak niteledi. Belgenin, Genelkurmayın yazı üslubuna, belge üretme tekniğine uygun olmadığını belirten Baykal, "Amatörce, havai bir metin ve garip bir değerlendirme. Hem AK Parti`yi, hem bir cemaati, 4 sayfalık bir kağıdın içinde bitirecek. Ciddiyet yok" diye konuştu.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın bu belge ile siyasi tartışma açtığını savunan Baykal, bu konuda sakin, soğukkanlı ve sabırlı olmak gerektiğini vurguladı. Başbakan Erdoğan`ın Şanlıurfa kongresinde verip veriştirdiğini, Türkiye`yi ayağı kaldırdığını savunan Baykal, şunları kaydetti:"Arkasından yetkili askeri savcılık inceliyor, `Hukuki değeri, geçerliliği yoktur` diyor. Buna rağmen Başbakan, sanki onun geçerli olmaması yanlışmış, onu üzecekmiş gibi, `Ah keşke doğru olsa... Bunu birileri, doğru olduğu halde yanlış gösteriyor` diye düşünerek, bunun doğru olduğunu kanıtlama gayreti içine giriyor. Hala daha önce ortaya attığı iddiaları, biraz daha düşük perdeden de olsa sürdürme gayreti içine giriyor. Bu, ister istemez, olayın belge olayı olmaktan çıkıp, Türkiye`nin temel iç dengeleriyle ilgili önemli bir konu, bir hesaplaşma konusu olarak düşünüldüğü ya da oraya dönüştürüldüğü kanaatine insanları sürüklüyor. Ne yazık ki böyle bir tablo ortaya çıkmaya başladı. `Belge değildir` demeye Başbakan`ın dili varmıyor. Askeri savcılığın kararını geçerli saymayı içine sindiremiyor. `O, onun kanaati. Bir de öbür kanaatlere bakalım` diyor. Yani bunu derken, `yanlış kanaattir, geçerli olamayacak, güvenilmeyecek kanaattir` diyor. Bunu derken, sadece o savcılığa değil, o savcılığın parçası olduğu sisteme yönelik olarak bir ithamı yaptığının farkında mıdır, değil midir? Ama iş oraya varıyor." Belgenin `komplo` olduğu şeklindeki açıklamaları da değerlendiren Başkal, "Belge ise belge olduğunu düşünenler ispatlasın. Fotokopisi var aslı yok. Fotokopisi varsa fotokopiyi yakaladığın insan bu işin aslını orada bulunduruyorsa çıkar, bulundurmuyorsa nerede? Fotokopiyle hukuk tesis etme imkanı var mı?" dedi. Ortada bir komplo varsa, bu komployla ilgili soruların yanıtlanması gerektiğini belirten Baykal, "Bugün bir avukat, Ergenekon davasının savcısının imzasıyla imza taşıyarak belgeyi ortaya koyuyor. `Al sana da belge` diyor. Başbakan`ın sahip çıktığı belgenin anlamı bu olabilir. Bundan öte bir anlam taşımıyor olabilir. Böyle olmadığını kanıtlamaya yönelik somut tespit yapılamamıştır. Ortada bir komplo varsa bu komployu kimler yapıyor, nereden yapıyor, bulundukları yere onlar nasıl gelmiş, kimler himaye ediyor, çalışmalarına kimler sahip çıkıyor? Bu sorular, geçiştirilecek sorular değil" şeklinde konuştu. ASKERE, SİVİL YARGININ YOLUNU AÇAN DÜZENLEMEAdalet Bakanlığı`nın, TCK`da değişiklik yapılması amacıyla hazırladığı bir tasarının komisyonda konuşulduğunu, tartışıldığını ve şekillendiğini, parlamentonun tatile gireceği son günün, son saatlerinde konuyla ilgili Genel Kurulun müzakerelerine geçildiğini belirten Baykal, şunları kaydetti: "Birden bire dediler ki iki önerge var. Önergelerin birisi sivil şahısların askeri mahkemelerde yargılanmasını engellemeye yönelik. CHP olarak biz buna destek veriyoruz. Bu konuda tereddüt yok. Kabul ediliyor. Diğer önerge de dil düzenlemesini sağlamaya yönelik. Müzakerenin son saatleri, bir oldu bittiyle Meclisten bir önerge geçiriliyor. Ertesi sabah kıyamet kopuyor. Anlaşılıyor ki üstünde durulmayan, yeterince aydınlığa kavuşturulmayan, kapsamlı bir şekilde ne anlama geldiği ifade edilmeyip değerlendirilmeyen, alelacele Genel Kurulda dil düzenlemesi gibi geçirilen o önergenin, aslında, asker kişilerin, askeri nitelikli, askeri mahallerde işlenmiş suçlarının ağır cezalık olması halinde, sivil mahkemelerde görüşülmesini öngören, temel, önemli bir düzenleme. Türkiye`deki yargı sistemi bakımından olağan üstü önemli sonuçlar doğuracak bir düzenleme. Bu düzenleme, komisyonda tartışıldı mı, bilgi verildi mi, komisyon bu konuyu anladı mı? Bu düzenleme ile ilgili devlet kurumlarına bilgi verildi mi?`Sizin yetki alanınızla ilgili düzenleme yapıyoruz, ne dersiniz` denildi mi, denilmedi. Fevkalade önemli düzenleme yapacaksınız, bununla ilgili devlet kurumlarına bilgi vermeyeceksiniz. TBMM`de yetkili organlara imkan ve zaman vererek değerlendirme şansı tanımayacaksınız. Gece yarısı bir önergeyle kamufle edilmiş laf cambazlığı ile aniden, bir tek kişinin bile Mecliste söz söylemesine fırsat vermeden, karara bağlayacaksınız.`` Temel bir düzenlemenin, köklü bir şekilde, kimseye hissettirmeden değiştirildiğini savunan Baykal, bazılarının konuya, maç fanatikliği içinde `gol attı, gol yedi` şeklinde baktığını, bunun ciddi bir sorun olduğunu kaydetti. "BU, GİZLİ GİZLİ SONUÇ ALMA ÇABASIDIR"İktidarın, CHP milletvekillerini değil, Türkiye`yi aldatma peşinde olduğunu, yapmaya çalıştığı işi sahiplenecek, iftiharla savunacak, önceden ilan ederek, `gelin beraber yapalım` diyecek özgüvene sahip olmadığını ve `vur kaç`la sonuç almaya çalıştığını savunan Başkal, "Açık bir şekilde `askeri yargı ile adli yargı arasındaki görev bölümünü yeniden düzenleyeceğiz` denilmemiştir. Bu, gizli gizli sonuç alma çabasıdır" dedi.Baykal, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasını önleyecek düzenlemeyi `doğru yönde atılmış adım` olarak değerlendirerek, konunun askeri-sivil yargı yerine bağımsız yargı şeklinde konuşulması gerektiğini dile getirdi. Baykal, "Siz, sivil yargıyı bağımsız olmaktan çıkarıyorsanız, `askeri yargıdan aldım, sivil yargıya verdim` diye bağımsız yargı amacına hizmet ettiğinizi söyleyemezsiniz. Önemli olan bağımsız yargıya veriyor musunuz vermiyor musunuz?" diye konuştu. Deniz Feneri davasında `düzenli dolandırıcılık` yapıldığının Alman mahkemelerinde tespit edildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Şimdi bunlar da nitelikli yalancılık yaparak, sonuç almaya çalışıyorlar. Nitelikli dolandırıcılıktan nitelikli yalancılığa. Aldatmanın bin türlü yolu var. Bir yargı kurumunun içini boşaltmayı, demokrasi görevi zannediyorlar. Askeri, sivil mahkemelerin zaafları olabilir, bunlar üzerinde durulsun. Ama siz sadece böyle bir genel düzenleme yapmakla yetinmiyor, işin altına eklediğiniz 3. maddeyle `yürütülen davalarda, kovuşturmalarda, soruşturmalarda da bu ilke uygulansın` diyorsanız, Türkiye`de aklı başında herkes `bunların derdi, falan dava ile filan davayı, kendi ellerine almak` der. Anayasanın 145. maddesi askeri yargının hangi şartlarda işleyeceğini ortaya koymuş. Önergeyle getirilen düzenleme, Anayasada yer alan hükmün tamamen dışında. Bir önergeyle, 4 dakika içinde, kimse konuşmadan Meclis Başkanı`ndan, Genelkurmay Başkanı`na, Milli Savunma Bakanı`na kadar, kimsenin bilgi sahibi olmadığı bir karambol içinde karara bağlayacaksınız, Anayasanın 145. maddesi boşlukta kalacak. Ne akıllar bunlar?" "SANA GÜVENİM YOK"Bu düzenlemenin niye yapıldığını, görülen davalarla ilgili bu telaşın, heyecanın nereden kaynaklandığını soran Baykal, "Belli davaları elinize mi almak istiyorsunuz? Askeri Yargıtay`ın alacağı kararlarla ilgili tereddüdü niçin taşıyorsunuz? O tereddüt, askeri mahkemeye mi yönelik, yoksa askeri mahkemenin ötesinde, o mahkemeye yansıdığını düşündüğünüz bir anlayışla mı hesaplaşmak istiyorsunuz? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, `kurumlar arası tam bir güven var` diyor. O zaman ne uğraşıyorsun? Senin askeriyargıya, Türk Silahlı Kuvvetleri`ne güvenin var mı yok mu ben bilmiyorum. Ama benim sana güvenim yok. Asker de olsa sivil de olsa sana güvenim yok. Sen sivili de rahat bırakmıyorsun" dedi. Başbakan Erdoğan`ın, herkesi yargıya çıkartma mücadelesi içinde olduğunu savunan Baykal, şunları kaydetti: "Tamam da Sayın Başbakan, önce sen kendin yargıya çıksana, hesabını versene. Kendisi yargı kaçağı, birilerinin yargıdan aldığı kararı yeterli bulmuyor, `öbür yargıdan da al` diyerek, yargı önüne yargı çıkarıyor. Başbakan`ın da yargıya gitmesi lazım. Başbakan, `Silahlı Kuvvetlerin arkasına saklanmayın` diyor, Türkiye`de saklanarak siyaset yapan tek kişi, bizzat Başbakan`ın kendisi. Dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak, Başbakan siyaset yapıyor. Türkiye`yi bu kadar karıştıran, hukuk, mahkeme, asker,sivil tartışması yapan Başbakan`ın, kendisinin hesabını vermesi gerekmez mi? Hesabını vermesi gereken bunca sorun yok mu? Bunca ağır ithamlar, iddialar Başbakan`ın arkasında durmuyor mu? Sen bunların hesabını vermeden, onu bunu suçlamayı bırak, kendi işine bak. Anayasanın 145. maddesine aykırı düzenlemeyi de Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Başbakan, `Mahkeme kapılarında dolaşıyor` diyor. Doğru, mahkeme kapılarında dolaşıyoruz ama Başbakan da dolaşıyor. Arada fark var; Başbakan, `onu hapse at, buna tazminatver, bu bana hakaret etti` diye, şahsi şikayetleri için mahkeme kapılarında dolaşıyor, biz de milletin hakkı için, Türkiye`nin hukukunu korumak için mahkeme kapılarında dolaşıyoruz."



Güncel 25.10.2016 05:48:27 0

İlginizi Çekebilir

1

TÜBİTAK Araştırma Projeleri Adana Bölge Yarışması Sergisi açıldı

2

Çocuklar Akkuyu NGS'yi gezerek, nükleer enerji hakkında bilgilendirildi

3

Antalya'da denizde mahsur kalan genç, insansız cankurtaran ile kurtarıldı

4

Antalya'da "Yapay Zeka ve Oyun Teknolojileri Programı" düzenlendi

5

Yeni Renault Captur'un dünya lansmanı gerçekleştirildi

6

Türk Telekom'dan çevreci veri merkezi çözümleri

7

Arçelik Genel Müdürü Can Dinçer: "Antalya ve çevresi, yenilenebilir enerji dönüşümünde öne çıkacak"

8

Hava savunma sistemleri 2024'te vatanı uçtan uca koruyacak

9

Adanalı öğrenciler otonom su altı aracı "ALESTA" ile Singapur'da yarışacak

10

e-ATA, Türkiye'de ilk kez Gaziantep'te test edildi