Büyükada Rum Yetimhanesi, restorasyon çalışmaları öncesi havadan görüntülendi
Büyükada’yı simgeleyen Büyükada Rum Yetimhanesi, yaklaşık 58 yıldır hizmet vermiyor. Yıllara meydan okuyarak ayakta kalan Büyükada Rum Yetimhanesi için restorasyon çalışmaları öncesi son hazırlıklar tamamlanırken, tarihi yapının son hali hali havadan görüntülendi.
Masmavi denizi ve yemyeşil çam ormanlarının arasında büyüleyici manzaraya sahip olan Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük ahşap yapısı olma özelliğini taşıyan Büyükada Rum Yetimhanesi, Fransız Mimar Alexander Vallaury tarafından 1898’de inşa edildi. Otel olarak kullanılması amaçlanan yapı, ruhsat verilmemesi üzerine 1900’lerin başında bir Rum tarafından satın alındı, ardından yetimhane olarak kullanılması şartıyla Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine bağışlandı. 1964’te kapısına kilit vurulana kadar yaklaşık 6 bin Rum yetime yuva olan, yaklaşık 58 yıldır hizmet vermeyen Büyükada Rum Yetimhanesi; zamanın, bakımsızlığın ve yılların getirdiği yorgunluğu üzerinde taşıyor.
2018 yılında ’Avrupa’nın tehlike altındaki 7 kültürel miras alanından biri’ olarak ilan edilen Büyükada Rum Yetimhanesi binasının kurtarılması için çalışmalara başlandı. Geçtiğimiz yıl restorasyon sürecine dair İstanbul Rum Patrikhanesi, yetimhane binasının bahçesinde bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Programa katılan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Büyükada Rum Yetimhanesi’nde restorasyon sürecini önemsediklerini belirterek, "Bu süreç, başından beri Cumhurbaşkanımız’ın liderliğinde mülkiyeti çözülmüş ve belli bir yapım aşamasına gelmiş. Burada yapılan iş Kültür ve Turizm Bakanlığının asli işidir“ ifadelerini kullanmıştı.
Restorasyon çalışmaları öncesi havadan görüntülendi
Görkemli ve etkileyici bir mimariye sahip olan Büyükada Rum Yetimhanesi, restorasyon çalışmaları öncesi havadan görüntülendi. Görüntülerde 206 odalı yetimhanenin çatı kısmında çökmeler olduğu gözlendi.
Yetimhanenin ahşap karkas sistemde inşa edildiği, yapının yan bölümlerinde 6, diğer bölümlerinde 5 katlı olduğu, mimarisinde birbiri üzerine tekrarlanan çıkmalar ile cephelere hareketlilik getirilmeye çalışıldığı, yapının etrafının demir tellerle çevrildiği görülüyor.