1973 yılı Eylül ayında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü İngilizce Öğretmenliği Bölümünde öğrenciliğe başladığımda, karmaşık duygular içinde idim. Liseden sonra hâlâ devam eden entellektüel bir maceranın başlangıcı olan yüksek okul hayatımda çok şeyler öğrendim. Türkiye`nin çeşitli şehirlerinden gelen arkadaşlarla, her biri ayrı bir değer, ayrı bir ufuk olan genç insanların oluşturduğu bir ortamda derslere başlamıştık. Kim derdi ki, daha sonraki yıllarda siyasi sebeplerden benim de dâhil olduğum bir kısım öğrenciler Türkiye`nin çeşitli şehirlerindeki Eğitim Enstitülerine yatay geçiş yapmak zorunda kalacaklardı. Diyarbakır Eğitimde aynı sınıfta okuduğumuz, sanatçı ruhlu bir arkadaşımız vardı, bizlere göre fotoğrafçılığı, Türk Sanat Müziği türünden söylediği şarkıları ile sanki öğretmenlik bölümünde okumakla harcanıyordu. Kendisi de zaten > ve > internet sitelerinde mezuniyetten dört sene sonra öğretmenliği bıraktığını söylüyor. Elbette öğretmenlik kutsal bir meslek ama insanların ilgi ve istidatları doğrultusunda ilerlemesi, kendilerini yetiştirmesi en doğru harekettir. Arkadaşımda öyle yapmış, hem de İzmir Bornova Anadolu Lisesi Öğretmenliğinden istifa edip, uzun yıllar yaşayacağı İngiltere`ye gitmiş. Kendi ifadesiyle İngiltere`de sanki kendisine verilmiş bir vatan görevi gibi çıkan her kitabı hatmetmeye çalışmış. Sonrasını sitesinden öğrenebilirsiniz. Geçen yıllarda arkadaşım İngiltere`den kesin dönüş yaptıktan sonra yazdığı " Beynin Kimliği " isimli kitabını bana göndermiş. Müthiş bir kitap, sadece bir kitap mı, daha sonra " Genetik Gerçekler " "İnanç Fırtınaları" "Psi2yatır" "400-SoruYorum" gibi kitapları yazmış. (Kitapları sitesinden ücretsiz indirebilirsiniz!) Bu kadarla da sınırlı değil, benimde istifade ettiğim, yazdığı yazılarla da yeni bir ufuk açacak gibi gözüken bu arkadaşımın yazı başlıklarından bazıları şöyle; " Ordumuz Kandil de Ayşe Arman Nerede?" " Simitçi Kız ve Mozart" "Sentetik Demokrasi" " Dönemruh `Zeitgeist` " "Başbakan R.T. Erdoğana Dekolte Mektup"? Aslında bu haftaki yazıma "Yüce Makamlardaki Cüceler" başlığını atarak sizin de bildiğiniz eleştirilerde bulunacaktım. Ancak bu yazımın konusu olan Mehmet Sağlam diyor ki "?durum tespiti ve eleştirilerden bıktık. Çare, çare? çözüm, çözüm? ? " Bana gönderdiği her yazısının altında inatla sürdürdüğü kampanyasının sloganını mutlaka, bıkmadan yazar. Kampanya slogan cümlesi nedir mi, dediniz ? Lütfen bu yazının başlığını tekrar okuyunuz!...