Topraktan Kale, Kâğıttan...

Topraktan Kale, Kâğıttan...

Hiç topraktan kale olur mu? Gerçekten gözünüzün önüne tarihi kaleleri getirin. Adı üzerinde kale, yani savunma amaçlı bir yapıdan bahsediyoruz. Tabii ki asırların yorgunluğuna dayanabilen dahası ayakta kalabilen kalelerimiz ne durumdadır acaba? Aman konuyu dağıtmayalım diğer kaleleri bir tarafa bırakıp bizim Toprakkale?yi anlatmaya çalışalım.

İlk satırda sorduğumuz soruya cevap verecek olursak neden olmasın diyebiliriz. Mesela kâğıttan muhalefet affedersiniz kâğıttan kaplan oluyor da neden topraktan kale olmasın değil mi? Kâğıttan kaplan (paper tiger) yani göründüğü kadar ya da zannedildiği kadar güçlü olmayan anlamında kullanılır.

Yukarıda bir klavye sürçmesi oldu. Kâğıttan muhalefet dedik! Daha sonra da göründüğü kadar veya sanıldığı kadar güçlü olmayan açıklaması yaptık! Şimdi bizim 1950 den beri Milli Ana Muhalefet Partisi ve diğer muhalif partilerin mensupları inşallah bu sürçü klavyeyi yanlış anlamazlar. Hakikaten ne istikrarlı bir tutum değil mi? Birkaç koalisyon ortaklığı hariç 1950 den beri hiç tek başına iktidar olamamışlar!

Bu gidişle bizim baba dede memleketimiz Toprakkale?nin ne kendinden ne de kalesinden bahsedeceğiz. Çukurova?nın verimli topraklarında Adana?dan Ceyhan, Osmaniye istikametinde ilerlerken bir bakıyorsunuz yığma, yapay bir tepe üzerinde haşmetli bir Kale var.

Konya?nın Alâeddin tepesini düşünelim. Mevcut Alâeddin tepesinin yüksekliği yaklaşık 20m olduğuna göre onun nerdeyse 4 kat daha fazla yüksekliği üzerine bir Kale yapılmış gibi hayal ederseniz gözünüzde Toprakkale?yi canlandırmış olursunuz. 75 metrelik bir yığma toprak tepenin üzerindeki Kaleye topraktan kale anlamında Toprakkale adının verilmesi hiç de yadırganacak bir şey değil.

Öyle toprak vesaire dediğimize bakmayın aslında çok stratejik bir noktada inşa edilmiş. Bulunduğu konumu düşünecek olursak Çukurova?dan Gaziantep?e ve Hatay?a giden yolların birleştiği çatalın odağında bulunmaktadır. Sadece kara yolu değil demiryolu da Toprakkale?de birleşir. İskenderun tarafından gelen demiryolu ile Gaziantep tarafından gelen demiryolu Toprakkale ilçesinde birleşir.

Sonrasında ise tek hat olarak Adana ve İç Anadolu?ya doğru devam eder. Yukarıda bildiğimiz kaleden bahsederken yakınında bulunduğu ve adını kaleden alan ilçeden de bahsetmiş oluyoruz. Zaten arkeolog veya tarihçi olmadığımıza göre Kalenin tarihi hikâyesini aktarmaya çalışmamız haddimizi bilememek olur. Ki biz haddimizi biliriz!

Haddimizi biliriz derken sahi bu Toprakkale yazısı nereden çıktı? Ülke veya mahalli gündem güllük gülistanlık mı ki biz havadan sudan yazmaya çalışıyoruz. İyi ama bakıyoruz kocaman (!) adamlar hiç suya sabuna dokunmuyorlar. Kimse kral çıplak demiyor! Hatta sadece analar değil millet ağlarken, ne ağlaması kan ağlarken birileri mahir bir şekilde gerçek gündemi değiştirmeye çalışıyor!

Sitemimizi yaptık! Neyse biz kaldığımız yerden devam edelim. Bu kadar kıvrandığımıza bakmayın. Aslında geçen hafta sılayı rahim yaptığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Tabii Osmaniye?ye gitmişken de biraz gezelim dedik. Bilin bakalım ne yaptık? Toprakkale?nin Kalesine arabayla çıktık. Tabi bu ziyaretin öncesi de var.

Konya?dan giderken mutlaka Çukurova Üniversitesine uğrarız. Orada sağ olsunlar akademisyen dostlar var. O dostların da kötü huyları var. Mutlaka Seyhan Barajı kıyısındaki Kayıkhane adındaki lokantaya götürürler. Lokanta dediğimize ve adını verdiğimize bakmayın aslında Çukurova Üniversitesi sosyal tesislerine ait bir yerdir. Ne zaman oraya gitsek mutlaka büyük oğlum Mesut (34) yanımdadır. Bazen de ben onun yanındaymışım gibi hissediyorum. Ne de olsa o benim yol arkadaşımdır.  Özel çocuk (!) olduğu için onu hep hayata karşı mücadelemin delili olarak görürüm. Aman ha hemen duygusallaşmaya başlayacağım.

En iyisi yazıyı bitirelim. Hem de keskin bir şekilde bitirelim. Geçen hafta Adana, Osmaniye ve Toprakkale?yi gezdik ve kürkçü dükkânına yani Konya?mıza geri geldik.



Güncel 25.10.2016 05:54:05 0