Tarih: 25.10.2016 05:18

Korkutata Üniversitesi İçin Bir Önerimiz Var?

Facebook Twitter Linked-in

Geç de olsa bir üniversitemiz oldu. Hala Çukurova Üniversitesi Rektörü olan ve bir caddemize de adını verdiğimiz Sayın Prof. Dr. Alper Akınoğlu?nun da büyük gayret ve özverisiyle doğdu üniversitemiz. Adının doğrudan Osmaniye Üniversitesi olmasını arzu ederdik aslında. Böylece daha kolay tanınırdı. Ancak şimdi tanıtımı için daha çok gayret gerekecektir.Üniversitelerin yaşam seyri uzundur. Örneğin bir lise gibi değildir. Bir lisenin binasını yapar, demirbaşını alırsınız. Milli Eğitimden naklen veya atama ile yeteri kadar öğretmeni bir hafta içinde geçici de olsa tedarik eder eğitime başlayabilirsiniz.Ancak üniversitelerde bu pek mümkün olmaz. Binalarınız olsa buraları açık tutacak memur tedarik etmeniz zaman alır. Hele akademik personel tedariki tam bir sıkıntıdır. Bir kez üniversiteler milli eğitim gibi tayinle veya valilik görevlendirmesiyle hoca tedarik edemezler. Bir tanecik de olsa hoca alabilmek için YÖK?ten başlayarak izin alınır. İlan verilir. İlanlara müracaat eden hocaların çalışmaları çok sayıda başka bilim insanlarına gönderilir ve değerlendirmeler alınır. Bu değerlendirmelerin sonucunda olumlu rapor alanlar yine doğrudan atanamaz. Bu kez üniversite içerisinde değişik prosedürlerden geçerler ve nihayet atamaları yapılır. Öncelikle şunu da belirtelim. Üniversitelerde iki tür personel bulunur. Birincisi normal memurlar gibi ataması yapılan idari personel. Bu grup öğrencilere ders anlatmaz, derse giremez.Diğer grup ise öğretim elemanları grubudur ki bunlara akademik personel adı verilmektedir. Akademik personel de kendi içinde iki sınıftır. Yasal mevzuat gereği öğrencilere ders verebilenler ve ders veremeyenler. Ders verebilenler Yardımcı Doçentler, Doçentler ve Profesörlerdir. Ders veremeyenler ise Araştırma Görevlileridir. Araştırma Görevlileri ancak yüksek lisans ve doktora yaptıktan sonra yardımcı doçent olabilmektedir ki bu oldukça uzun bir süreçtir. Çalışılan branşa göre üniversiteyi bitiren bir genç ancak 7-8 yıl sonra yardımcı doçent olabilmektedir ki bu da oldukça iyimser bir süredir. Ders verebilecek bir başka grup daha vardır ki bunlara öğretim görevlisi denmektedir. Öğretim görevlilerinden bilimsel çalışma beklenmediğinden bunlar sadece öğrencilerle muhataptırlar ve derse girmekte ve öğrencilerin eğitimini sağlamaktadır. Yani çoğu ulusal TV?de bile yanlış yazıldığı görülmekte olan Öğretim Üyesi ve Öğretim Görevlisi oldukça farklı kadrolardır. Öğretim üyesi atamasında yukarıda bahsettiğimiz uzun ve yorucu prosedür gerekmekte iken öğretim görevlisi alımında bu süreç oldukça kısa ve daha kolaydır. Dört yıllık üniversiteyi bitiren biri dahi bu kadroya atanabilmektedir. Bu açıklamalar ışığında yeni kurulan ve henüz yavru denecek yaşta olan Korkutata Üniversitesi?nin kadrolaşmasının zaman alacağı beklenmelidir. Bu nedenle Fakültelere öğrenci almak da zaman alacaktır. Çünkü her fakültede birden çok sayıda bölüm bulunmaktadır. Bu bölümlere öğrenci alabilmek için de her bölüme en az üç öğretim üyesinin yani üç yardımcı doçent veya üç doçent veya üç profesörün atanması gerekmektedir. Bu personelin tedarikinden sonra da süreç devam etmekte, her bölüm için ders müfredatları yapılarak gerekçeleriyle YÖK?ten izin alınmaktadır. YÖK?le yüzyüze görüşmeler yapılıp sıkı takip yapılmadıkça öğrenci alımının yıllar alacağı kesindir.Osmaniye?liler olarak her yıl yüzlerce hatta binlerce öğrencimizi il dışına üniversite okumaya göndermekteyiz. Halk olarak zaten dar gelirli sayılabilecek ve Burdur?dan sonra Akdeniz Bölgesinin en fakiri olan halkımız dışarıda çocuk okutmanın zorluğunu yaşamaktadır. Yanı sıra bu çocuklara yapılan aile yardımları nedeniyle milyarlarca liramız her yıl il dışına transfer edilmektedir. Daha da kötüsü bu çocuklarımızdan büyük ve farklı illere gidenler birtakım nedenlerle gittikleri yerlerden dönmemektedirler. Böylelikle doğdukları ve büyüdükleri yere olan ilgileri bayram ziyaretleri ile sınırlı kalmaktadır. Başka bir deyişle beyin göçüne neden olmaktadırlar. Aynı ülke içinde ne farkı var gibi bir soruya cevabımız şu olacaktır: ?Osmaniye diğer bölgeleri bırakınız sadece Akdeniz Bölgesi içerisinde (Burdur hariç) en fakir ildir. Zengin olan diğer iller şehrimize para transferi yapmamaktadır. Böyle bir beklentimiz de olamaz. Üstelik çevre iller, Osmaniye öncelikli kalkınma kapsamına alındığı ve teşvikler sağlandığı için şiddetle tepki vermişler ve şehrimizi başbakana kadar şikayet etmişlerdir??O nedenle üniversitemize öğrenci alımına hız verilmelidir. Öğrenci alımı için gereken öğretim üyesi tedarikinde titiz davranılmalıdır. Alınacak akademik personelin şehrimiz kültürüyle barışık insanlar olması kalkınmamız ve halkımızın üniversiteye olan ilgisi için son derece önemlidir. Halkımız siyasi olarak her ne kadar bölük pörçük de olsa muhafazakâr, geleneklerine saygılı ve devletine gönülden bağlı bir yapıya sahiptir. Geçmişte özellikle en büyük metropol şehrimizde bazı üniversitelerimizdeki istenmeyen tatsız olaylara neden olan öğretim üyeleri türündeki insanların, şehrimizdeki barış ortamını bozacağı endişesi duyulmalı ve üniversitemize personel alımında bu konuda hassas davranılmalıdır. Yeni kurulan pek çok üniversite personel seçiminde öncelikle şehirleri dışında çalışan akademik ve idari personeli tespit etmekte ve bunlara çağrılar yapmaktadır. Üniversitelerin yapılanması ve bir an önce serpilerek tabir caizse büyük üniversite olması için hemşehrimiz olan insanların çok büyük gayretleri olacağını düşünüyoruz. Üniversiteler bir kamu kurumudur ve her bölgeden insanlar çalışabilir. Bu nedenle söylemek istediklerimiz yanlış anlaşılmamalıdır. Vurgulamak istediğimiz çalışanların özverisiyle ilgilidir. En büyük özveriyi hemşehrilerimiz olan bu toprağın çocuklarının göstereceğini düşünüyoruz. Sözgelimi Osmaniye?nin tarihi ile ilgili tek akademik çalışma ülkenin çok doğusundaki bir üniversitede çalışan bir hemşehrimiz tarafından yapılmıştır. Eksiklerine rağmen Osmaniye?nin tarihiyle ilgili yapılan tek akademik tezdir. Yine şehrimizin ekonomik durumuyla ilgili görebildiğimiz tek çalışma yıllar önce yine hemşehrimiz olan Çukurova Üniversitesi?ndeki bir hocamız tarafından yapılmıştır ve devamı da yoktur. Hemşehrimiz akademisyenlerin çoğunlukla yöresel çalışmalar yapacağını düşünüyoruz. Oldukça eski bir tarihi olan şehrimiz bu alanda araştırma açısından oldukça bakirdir. Dağların, yaylaların turizme açılması için projeler yapılmasını bunlar sağlayacaktır. Dağlarının en uç noktalarında bile yer altı ve yerüstü mağaraları olan şehrimizin bu alandaki araştırmaları böylelikle sağlanabilir. Köy köy, mahalle mahalle, dükkan dükkan, fabrika fabrika araştırmalar bu araştırmacılar sayesinde yapılır. Halkımızın kültürünü, kökenine kadar giden seyri yine bu araştırmacılar ortaya koyabilir. Yıllardır belediye başkanlarının şehrimizi adam gibi bir şehir haline neden getiremedikleri o zaman ortaya konur.Çoğu üniversiteyi akademisyenler bir geçiş, atlama taşı olarak kullanırlar. Çalışmaları hep geneldir. Baktığınızda o yöreye ait bir tek çalışma yapmadıklarına şahit olursunuz. Siz o yöre halkı olarak böyle bir durumdan üzüntü duymaz mısınız? Üniversite yönetiminin bu gerçekleri iyi bildiğini düşünüyoruz. Yanlış anlaşılmamalıdır. Asla bölgesel ve yerel kalmış bir üniversite istemiyoruz. Ancak farklı üniversitelerde ve farklı kurumlarda çalışmakta olan çok sayıda kaliteli hemşehrimiz olduğu bilgisini de kendilerine iletmeyi görev biliyoruz. Personel alımında seçici olunması doğaldır. Ancak bir yerde hata yapılmaması gerekmektedir. Rahmetli Vehbi Koç?un hatıralarında şöyle bir önerisi vardır birim müdürlerine: ?Aldığınız personelin liyakatı kadar sadakatine de bakınız. Ancak sadakat liyakatten önemlidir. Liyakat sağlamak için ona imkânlar sağlarsınız ve başarırsınız. Ancak sadakat temin etmenin okulu olamaz? Bu sadakatin ne anlama geldiğini sanırım değerli bilim üyesi yöneticilerimiz bizim kadar iyi bilmektedirler. Üniversitemizin kalkınması için halkımızdan destek isteyen sayın rektörümüzün halk desteğini ancak böyle sağlayabileceği bilinmelidir.BAŞAK GAZETESİ YAYIN KURULU




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —