2 asırlık caminin eşsiz motif ve duvar süslemeleri hayran bırakıyor
2 asırlık caminin eşsiz motif ve duvar süslemeleri hayran bırakıyor
Manisa’nın Soma ilçesinde kitabesine göre 1791 yılında Yeğenoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılan Emir Hacı Hıdır Bey Camii, Anadolu’da ender görülen eşsiz motif ve duvar süslemeleriyle kendine hayran bırakıyor. Mimarı henüz bilinmeyen, günümüze kadar aslını büyük oranda koruyan cami, yerli ve yabancı turistler tarafından da yoğun ilgi görüyor.
Soma’nın en eski yerleşim yeri olan Cuma Mahallesi’nde 18. yüzyılın sonlarında Yeğenoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılan, halk arasında Çarşı Camii olarak da bilinen Emir Hacı Hıdır Bey Camii, mimari yapısı ve iç tasarımıyla adeta geçmişi günümüzde yaşatıyor. İçerisinde tamamen ahşap kullanılan caminin süslemelerindeki resim sanatı da dikkat çekiyor. Minyatür sanatından, modern resim sanatına geçişin izlerini barındıran süslemeler, Türk resim sanatının da en güzel örnekleri arasında gösteriliyor. Pek çok akademisyenin incelemelerde bulunduğu caminin Türkiye’de çok fazla örneğinin bulunmadığı da belirtiliyor.
1960-1970’li yıllarda yapılan restorasyon işlemi sırasında tüm duvarları boyanan camide, pek çok süsleme eseri de kaybolmuş durumdayken bazı resimler de günümüze kadar ulaşabilmiş. Cami girişinde resmedilen Mekke ve Medine şehirleri de 1700’lü yıllardaki görünümüne adeta ışık tutar nitelikte.
Camiyle ilgili araştırmalar yaptığını ve caminin Türkiye’de eşine az rastlanan bir örnek olduğunu söyleyen emekli öğretmen ve Araştırmacı Yazar Halis Adıbelli, “Soma halkı arasında ‘Çarşı Camii’ olarak bilinen bu caminin en eski adı ‘Soma Camii’dir. Soma’nın kuruluş camisidir. İlk yıllarında bir mescit olarak kuruldu. Daha sonra da burası bir camiye çevrildi. Bu da bizim araştırmalarımıza göre 1300-1400 yıllar arasında bir tarihte yapıldı. Fakat ilk yapılan camiden bugüne kalan bir eser yok. Bugün içinde bulunduğumuz cami 1791 yılında Soma-Kırkağaç ayanlarından Yeğenoğlu Süleyman Bey tarafından yapılmıştır. Ahşap bir mimarisi vardır. Buranın ahşap malzemesi de Kozak’tan getirtilmiştir. Burayı yapan Yeğenzade Süleyman Bey, aynı zamanda 200 ciltlik el yazması bir kütüphane oluşturmuştur. Yörenin ilk kütüphanelerinden biridir. Daha sonra o kütüphaneyle birlikte Yeğenoğlu Medresesi adında bir de medrese kurdurmuştur. Burası Soma’nın kültür, eğitim merkeziydi” dedi.
“Camilerde resim, camileri süsleme geleneğinin en güzel örneklerinden bir tanesi”
İslam dünyasında resim yapmanın ve insan sureti resmetmenin çok kabul görmediğini ancak bu camide minyatürden resim sanatına geçişin ilk örneklerinin bulunduğunu söyleyen Adıbelli, “Bu caminin bir karakteristik özelliği var ki İslam aleminde resim yapmak pek kabul görmez. Burada ilk defa camilerde resim, camileri süsleme geleneğinin en güzel örneklerinden bir tanesini görüyoruz. Birçok akademisyen buranın bir camiden çok bir resim galerisine benzetmiştir. Çok güzel resimler vardır. Bu resimler 1791 tarihli resimlerdir. Türk resim sanatının da çok güzel örneklerinden bir tanesidir. Resimler ve boyamalarda birçok ustalık eseri olduğu gibi minyatürden resme geçişin özellikleri vardır. Bazı resimlerde perspektif kurallarına uyulmadığı bir acemilik de görülüyor. Özellikle kenar süslemeleri ve nakışlarda çok büyük bir ustalık eseri olduğu görülüyor. Birçok sanat tarihçisi de burada araştırmalar yapmıştır. Fakat üzücü olan günümüze orijinal eserlerden pek bir şey kalmadı. Zamanla tahrip edildi. Burası hatta 1960’lı 1970’li yıllarda bu resimlerin üzeri badanayla örtülmüştü. Bazıları daha sonra açılarak tekrar eski görünümüne kavuştu ancak bazıları açılamadı. Yine de alınlıklarda gördüğümüz resimlerin hepsi orijinal. Buraya gelenler resimlere hayran oluyorlar ve özellikle resimleri görmek için gelenler var. Son zamanlarda hem bu camiyi hem de Damgacı ve Darkale’ye turistik açıdan yoğun bir talep var” diye konuştu.
Mekke ve Medine tasvirlerinin dönemi yansıttığına dikkat çeken Adıbelli, “Soma Emir Hızır Bey Camii’nin bir önemli özelliği de mevcut camilerdeki mükebbireler arasındaki en güzel örneklerden biridir. Ayrıca 1791 yılına ait olduğunu düşündüğümüz Mekke ve Medine tasvirleri de yer alıyor. Bunlar Türkiye’deki en güzel örneklerden bir tanesi. Ayrıca da o dönemde yapılan birbirinin aynısı iki kitabesi var. Bu kitabeler incelendiğinde milimetrik olarak birbirinin aynısı olduğu görülür. Kitabelerde de günümüze örnek olacak güzel bir mesaj barındırır. Sanki günümüz insanlarına güzel bir mesaj vermek istercesine ‘Gel ey mümin, kılıp farzı hemen terk eyleme sünnet’ gibi bir satırı var. Demek ki o günlerde de insanlar farzı kılıp sünneti terk ediyorlarmış. Kitabelerde 1206 yılında Süleyman Bey isimli bir şahıs tarafından yapıldığı anlatılıyor. Güzel bir cami. İnsanların gelip bu camiyi görmesini gerçekten isterim. Nakış nakış bir cami. Türkiye’de buna benzer 3 cami var ancak o camiler arasındaki en büyüğü” ifadelerini kullandı.
Öte yandan yapılan araştırmalarda 1300-1400 yıllar arasında aynı noktada Emir Hacı Hıdır Bey adıyla yer alan caminin daha sonra yıkıldığı ardından Yeğenoğlu Süleyman Bey tarafından 1791’de tekrar yaptırıldığı bilinirken, camiye yeniden adı verilen Emir Hacı Hıdır Bey’in kim olduğu ise henüz ortaya çıkarılamadı.