HATAY - Adalet Bakanı Sadullah Ergin?in ?Düşüncelerinden ötürü sadece 8 gazeteci tutukludur? açıklamasını ve gazetecilerin yazılarından, düşüncelerinden ötürü tutuklanmasını, baskı görmesini, gazetecilerin örgütlü olduğu Hatay Anadolu Basın Birliği Başkanı Cevdet Uygun ve Hatay Basın Kulübü Başkanı Erdal Yılmaz?a sorduk.Cevdet Uygun(HATAY ANADOLU BASIN BİRLİĞİ BAŞKANI)TUTUKLU GAZETECİLER: GAZETENİN ÇAYCILARIDIR!Bence Sudullah bey?i yanlış bilgilendirmişlerdir. İçerdekiler iki tanesi gazete dağıtıcısı, ikisi de gazetenin çaycısı, bakiye kalanlarda ulaşım sorumlusu ya da matbaa işçileri olması gerekir. İnsanların yüzüne baka, baka söyleyebilmek AKP?ye mahsus, daha doğrusu AKP?nin geliştirdiği bir zenginliktir. Şu Türkiye?de tutuklu gazetecilerin sayısı ise 70-80-90.lar civardadır. 8. de Israrcı olmak ancak Sadullah Ergin gibi bir bakana yakışır. Bu AKP?nin ileri demokrasinin bir tezahürüdür. Ben bunun tartışılmasını bile doğru bulmuyorum.2012 YILI DAHA FARKLI BİR YIL OLMAYACAKTIR.Ben 2011 yılından farklı bir 2012 yılı beklemiyorum. Burada bir pazarlığın oluşturulduğu orta yerdedir. Silivri ve Hasdal?da tutuklu bulunan paşaların birkaçının söylediği aklımda ?Apo serbest bırakılmadan biz serbest bırakılmayacağız?. Sonra bir beyaz sayfa açacağız muhabbeti başlatıldı. Bu arada Apo ile birlikte diğerleri de serbest bırakılmış olacaktır. Hani hukuk, deliller, hakka niyet gibi şeyler hikayedir. Bütün bu zerzavatlara kimsenin inanmaması gerekir. 2012 Normal mecrası içinde ben hiçbir şey beklemiyorum. Zaten Sabah ve ATV satın alınmasından sonra basın üzerine siyasi, ekonomik, baskıların kurulması belliydi. Birkaç gazete ve televizyon dışında başta Ulusal Kanal olmak üzeri ele geçirilmiştir. Onun için umutlu olmak gerekmiyor.ELİMİZDEN GELDİĞİNCE MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR.Elimizdeki mücadele araçları bellidir. Gazeteciyiz ve elimizde bir gazetemiz var. Bireysel anlamda söylüyorum. Bu gazetemizle sesimizi halka duyurmaya çalışacağız. Her ne kadar umutsuz bir vaka gibi görünse de bundan vazgeçmek mümkün değildir. Sonuna kadar bunu kullanacağız. Elbet de mesleki örgütlerimiz ve arkadaşlar arasındaki dayanışmayı güçlendirmek gerekir. Israrla topluma bu tür saldırıları duyurmak gerekir. Ahmet Şık ve Nedim Şener bir milat oldu. Bu iki gazetecinin tutuklanmasına kadar bu tür gazetecilere saldırılar destekleniyordu. Bir kısım medyada destekleyen, yada sesi çıkmayan medyada ?bu kadar da olmaz? yollu bir karşı çıkış oldu. Onlara böyle bir musibet gerekti. Ben bunlardan da pek umutlu değilim, bunlar gelip, geçicidir. Bunların istekleri karışlanınca bu çıkışlarından vazgeçecektir. İlkesel davranmış olsalardı, başından karşı çıkarlardı. Avrupa da keza öyledir. Yine diğer örgüt katmanları ile birlikte mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum.Erdal Yılmaz (HATAY BASIN KULÜBÜ BAŞKANI)CEZALARLA MUHALİF GAZETELERİ SUSTUYORLAR.Sürekli ceza yasasında değişiklik yaparak, muhalif sesleri susturmayı bir görev bilmişlerdir. Bu durum 12 Eylül darbesinden sonra iyice arttı. Özellikle 2002?de iktidara gelen AKP parti hükümeti kendilerini eleştirenleri eften, püften şeylerle içeri alınmasıyla başladı ve bu süreç hale devam ediyor. Türkiye?nin bu ayıbından yani uzun tutukluk sürecinden kurtulması gerekir. Düşüncenin, yazmanın suç olması ayıbından, muhalifliğin peşin infaza dönüşmesi ayıbından kurtulması gerekir, diye düşünüyorum.TUTUKLU GAZETECİ SAYISI 8?İN ÇOK ÜZERİNDEDİR.Komu oyu tutuklu gazetecilerin 8?in çok üzerinde olduğunu biliyor. Bakan bununla neyi kastetti bilmiyorum ama daha öncede bakan ve başbakan da işin rengini biraz değiştirmek istemişti. Sanıyorum, bakan bu sekiz gazeteci dışında başka nedenlerden ötürü tutuklu demek istemiştir. Aynı bakan ve aynı partinin mensupları da teröre bulaşmamış düşüncelerin özgürce ifade edilmesi gerektiğini, söylediler. Hükümete çok ters düşünceler olabilir, terör örgütüne veya teröre bulaşmamışsa bunlar düşüncelerini serbestçe ifade edebilmelidirler. Demokratik ortamda her türlü düşüncesini insan rahatça söyleyebilmelidir. Ölçü teröre bulaşıp, bulaşmadığı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu iktidarın işine gelmeyebilir, devletin işine gelmeyebilir, bu egemenlerin işine gelmeyebilir. Neyin suç, neyin suça iştirak olduğu noktasında Türkiye bir kaos yaşıyor. Bir taraftan Avrupa mutabakatı içinde basın özgürlüğünü artıracağız, ifade özgürlüğünü artıracağız diyorsunuz, sonra yazılarından ötürü, gazetecileri, yazarları, çizerleri içeri atacaksınız! Türkiye bu süreçte düşünceye karış daha müsamaker davranması gerekir. BU SALDIRILARI SADECE BASIN MENSUPLARI ÖNLEYEMEZ!Bu saldırıları sadece basın mensupları ve örgütlerinin yapması yetmiyor. Siyasi iktidarın ve parlamentonun özellikle yeni Anayasa yapılacaksa basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü daha sağlam esaslara bağlanması, gerekmektedir. Türkiye gazeteciler açısından bul bir ülke, hemen, hemen her ilde gazeteciler cemiyeti var. Kaç federasyon var, maalesef, siyasi iktidar, bunların bu konudaki düşüncelerini almaktan bile imtina ediyor. Bu meslek örgütlerinin bir şeyler yapacağı konusunda çok umudum yoktur. Adı konulmamış bir baskı rejimi yaşıyoruz. İnsanlar suskun, insanlar korkak ve insanlar edilgendir. Gazeteciler de bu kent de bu ülkede yaşıyorlar, bu bağlamda gazetecilerin çok bir şeyler yapacağına inanmıyorum.Haber: HÜSEYİN GÜLER - Hatay
