Akademisyenler Alanya HEP’TE 15 Temmuz’u konuştu
Alanya Hamdullah Emin Paşa (HEP) Üniversitesi’nde 15 Temmuz webinarı gerçekleştirildi. 15 Temmuz sürecinin öncesi ve sonrası hakkında değerlendirmeler yapan akademisyenler, devlet içerisinde ortaya çıkan tüm yapıların denetlenebilir olması gerektiğini söyledi.
Alanya HEP Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İletişim ve Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi, Doç. Dr. Mihalis Kuyucu’nun moderatörlüğünü yaptığı çevrimiçi seminere; İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Barış Yılmaz, Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi İskender Dölek, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Çevik, Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Duman katıldı.
“Art niyetli ve acımasızca yapılan bir eylemdi”
Seminerin açılış konuşmasını Doç. Dr. Mihalis Kuyucu yaptı. 15 Temmuz’un kronolojisini dinleyicilere aktaran Doç. Dr. Kuyucu, 15 Temmuz’un ülke bütünlüğünü tehdit eden bir eylem olduğuna dikkat çekti. Darbe girişimine karşı Türk Milleti’nin dünyada eşi ve benzeri olmayan biçimde kenetlendiğini dile getiren Kuyucu, “Boğaziçi Köprüsü, bir grup rütbeli asker tarafından kapatıldı. Büyük yüce meclisimize yaklaşık elli milletvekili bulunduğu sırada, F-16 savaş uçakları sanki bir savaştaymışız gibi uçuş yaparak, parlamentoyu dört kez bombaladı. Cumhurbaşkanımıza karşı suikast girişiminde bulunuldu. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne bombalama girişiminde bulunuldu. F-16’ların nasıl bir korku ile ülkemizin bütünlüğünü tehdit ettiklerini hepimiz hatırlıyoruz. Sonuç olarak verilere bakıldığında, 104 darbe yanlısı asker, 300’den fazla kişi hayatını kaybetti. Çok ciddi, art niyetli ve acımasızca yapılan bir eylemdi. Bin 400 kişi yaralandı. Dünyada eşi benzeri olmayan bir kenetlenme ile bu darbe girişimi püskürtüldü” ifadelerini kullandı.
“Türk tarihi böyle ihanet görmedi”
Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Çevik, cemaat adıyla ortaya çıkan yapının, sistematik bir şekilde devleti ele geçirme amacında olduğuna vurgu yaptı. 15 Temmuz projesinin sadece Türkiye’yi değil, tüm İslam dünyasını hedef aldığını söyleyen Prof. Dr. Çevik, “15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız sadece Türk tarihinin değil, İslam tarihini doğrudan etkileyen çok önemli kavşak noktalarından biridir. Türk Milleti tarihinin hiç bir döneminde bu kadar büyük bir ihanet görmemişti. Bu organize bir ihanetti. Bir avuç insana mal edilmemelidir. Bu aslında bir projeydi. Hegemon güçlerin, başında ABD olmak üzere, SSCB’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan boşluğun yeşil kuşak çerçevesiydi. Ilımlı İslam, dinler arası diyalog gibi nüanslarla süslenen bir süreçte sıfır maliyetli bir projedir bu. Nasıl sıfır maliyetti derseniz; insan kaynağı bu toprakların çocuklarıdır. Türkiye üzerinden aslında Türk dünyası ve bütün İslam dünyasını hedef alan projenin en cüretkâr sahnesiydi bizim 15 Temmuz’da yaşadığımız hadise” dedi.
“Devlet içinde tüm yapılar denetlenmeli”
Devlet içerisinde ortaya çıkan tüm yapıların denetlenebilir olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Adnan Çevik, 15 Temmuz’un tekrarlanmaması için yapılması gerekenleri dile getirdi. Prof. Dr. Adnan Çevik, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“’Bir daha bu tip yapıların oluşmaması için nasıl tedbir almalıyız?’ sorusuna odaklanmalıyız. Bütün süreci çok iyi analiz etmeliyiz. TBMM’de 683 sayfalı mecliste rapor hazırlandı. Ancak bir partinin şerhi nedeniyle yayınlanmadı. Çok değerli bir çalışmaydı. O raporda yer alan unsurların çok acil biçimde hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu yapı, melez ve sekretik bir yapı. Günün koşullarına göre değişim geçiren bir yapı. Bu nedenle çok tehlikeli bir yapıdır. 15 Temmuz tehlikesi henüz geçmedi. Hala kriptolar var. Türkiye’yi uluslararası alanda da zora sokuyorlar. Devlet bizim tek ortak noktamız. Devlet hepimizi bir arada tutan bir çatıdır. Bu nedenle devlet hiç kimsenin kontrolüne giremez. Bu yapı yeniden ortaya çıkabilir. Adı FETÖ olmaz, METÖ olur. Adının hiçbir önemi yok. Devletteki bütün yapıların denetlenebilir olması gerekiyor. İnanca dönük zaafımız var bizim. Bu nedenle inanç görünür olmalı, denetlenebilir olmalı. 28 Şubatta yapılan çok büyük bir hataydı. Bu hata bu yapıyı ortaya çıkardı. 28 Şubat’ta tüm dini gruplara dokunulurken tek dokunulmayan yapı FETÖ’dür.”
“Uluslararası bağımlılık oranı iyi ayarlanmalı”
Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Duman, 15 Temmuz sürecinin öncesi ve sonrasının siyasal analizini yaptı. Yaşanan sürecin 3 temel unsuru olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Selçuk Duman; Türkiye’nin uluslararası bağımlılık oranını iyi ayarlayamadığını, bunun sonucunda devlet içinde yer alan devlet dışı grup ve yapıların, dışarıdan kontrol edilebilir yapılara dönüştüğünü söyledi. Prof. Dr. Selçuk Duman, “Türkiye’de ortaya çıkan bu yapılar, dışarıdan yönetilir oldu. Bugün de bu var. Bu sadece FETÖ ile ilişkili bir konu değil. Bu bağımlılık; dinle, siyasetle ilişkili bir konu değil. Bu bağımlılık uluslararası zemini olan, uluslararası birçok istihbarat örgütü tarafından desteklenen bağımlılık sürecinden bahsediyoruz. Uluslararası ilişkilerinizi bir bağımlılık temelinde devam ettirirseniz, başınıza bu tip belaların gelmesi çok doğal ve olağandır. Bundan kaçınamazsınız. Devletler elbette dünya ile birlikte yaşıyor. Dünya ile birlikte hareket ediyorlar ama kendi bağımsız ve onurlarını koruyarak sürdürmek zorundalar. Eğer devlet içerisinde milletin dışında çeşitli gruplar kendilerini kendi adlarıyla yapılandırırlarsa, o zaman devlet dediğiniz yapı milletin dışına çıkar ve milletin aleyhine çalışma yapar” dedi.
“Medyada içerik üretmeliyiz”
15 Temmuz’da medyanın rolü konusunu, İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Yılmaz değerlendirdi. Medyanın rolünün toplumsal şekillenmede çok önemli olduğuna dikkat çeken Yılmaz, medyada yerli ve milli kavramının önemine değindi. “Özellikle Cumhurbaşkanını Recep Tayyip Erdoğan’ın Facetime konuşması, grupların meydana dolması, darbecilere müdahale medyanın sayesinde oldu” diyen Doç. Dr. Barış Yılmaz, “Darbeyi işgal ettikleri yere baktığınızda medya organları oldu. Fetöcülerin tweet adreslerini çok sıkı takip ediyorum. Yabancı istihbarat örgütleri tarafından kullanılan grup haline gelmiş, çok büyük bir lobi oluşturmuşlar. FETÖ medyası İngiltere, Yunanistan’dan gibi devletler tarafından inanılmaz bir şekilde fonlanıyor. Medyayı etkin kullanıyorlar. Aldığımız içeriklerin büyük çoğunluğu dışarıdan. İçeriklerde son derece sakıncalı mesajlar veriliyor. Biz de onlara karşı yerli ve milli medyamızı oluşturmalı, onlara karşı içerik üretmeliyiz. Medya çok büyük bir güç ama biz yeterince içerik üretmiyoruz” diye konuştu.
“Sosyokültürel kimlik oluşturulmalı”
Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi İskender Dölek ise Türkiye’nin jeopolitik önemine özel vurgu yaptı. “Doğudan, Orta Asya’dan bakanlar için Türkiye son kaledir. Doğudan baktığınızda sömürgeden inleyen ülkeler için Türkiye çıkış kapısıdır” diyen Prof. Dr. Dölek, Türkiye’de sosyokültürel kimliğin oluşturulması gerektiğini söyledi.