Tarih: 09.11.2020 11:24

Anadolu'nun bin yıllık konargöçerlik kültürünü Sarıkeçili Yörükleri sürdürüyor

Facebook Twitter Linked-in

MERSIN (AA) - SEZGIN PANCAR - Konargöçerlik yasam tarzinin Anadolu'daki son temsilcilerinden olan Sarikeçili Yörükleri, gelisen teknolojiye ragmen bin yillik geleneklerinden vazgeçmiyor.

Yaz aylarini, serin yaylalara sahip oldugu için Konya ve Karaman'da geçiren Yörükler, kisin gelmesiyle birlikte iliman iklimin etkili oldugu Mersin'in yolunu tutuyor.

Zorlu yolculuk öncesi evi bildikleri çadirlari söken, yufka ekmek, peynir ve yogurt hazirlayan Sarikeçililer, esyalarini yükledikleri develeri ve tek geçim kaynaklari olan keçileriyle Toroslarin engebeli yollarini arsinliyor.

Yolculuk boyunca birçok yerde konaklayan Yörüklerin son duragi, Gülnar ve Silifke ilçesindeki ormanlik alanlar oluyor.

Konargöçerlerden 4 kisilik Uçar ailesi, bir aylik yolculugun ardindan vardiklari bin rakimdaki Tasoluk Yaylasi'na çadirlarini kurdu.

Anne 60 yasindaki Hatice Uçar, gününü, çadiri temizleyip yemek yapmakla geçirirken esi Ali Uçar da (62) hem kendileri hem de hayvanlari için su bulma telasina girisiyor.

Ailenin 22 yasindaki kizi Fatma Dilekmen ile kocasi Mustafa Dilekmen de (23) develer ve keçileri otlatmak için mesai harciyor.

- "Çadirda dogduk, büyüdük, baska bir yerimiz yok"

Anne Hatice Uçar, çadirinda agirladigi AA muhabirine, konargöçer yasamin güzellik ve zorluklarini anlatti.

"Çadirda dogduk, büyüdük, baska bir yerimiz yok." diyen Uçar, "Hayatta kon-göç, kon-göç yaparak ugrasiyoruz. Bazen bir yerde 3, bazen de 5 ay oturdugumuz olur. Mallarimizla develerimizle ugrasip duruyoruz Allah'a sükür." ifadelerini kullandi.

Yasadiklari en büyük zorlugun, hayvanlarinin, baska insanlarin bahçelerine girmesini engellemek oldugunu söyleyen Uçar, gece sik sik kalkip hayvanlarini kontrol ettiklerini kaydetti.

Uçar, sikintilarina ragmen göçerligi sevdigini vurgulayarak, söyle konustu:

"Ürünlerimizi, yogurdumuzu, peynirimizi yapiyoruz. Yarisini satiyoruz, yarisini kendi ihtiyaçlarimiz için kullaniyoruz. Ben artik sonuma geldigimi düsünüyorum, bizim is bitti. Allah izin verdigi kadariyla yapacagim. Kendi evim var da gidip oturmadik, orada duramayiz. Böyle görmüsüz, kon-göç yaparak zaman geçiyor. Dogmus, büyümüsüz bunu görmüsüz, eller gibi rahatlik görmedik. Buraya gelen bazi kisiler 'Sen burada nasil vakit geçiriyorsun?' diyor. Bana hiçbir zorlugu yok, var da yok. Zorumuza gitmiyor. Allah'im sadece saglik versin, hasta olmayalim. Bu dagda hasta olsan ne yapacaksin, dursan duramam, hastane yok. Sag olsun dostlarimiz var onlar bakiyor, yardimci oluyorlar."

- "Bu benim meslegim, ekmegim"

Baba Ali Uçar da yarim asri asan hayati boyunca yollarda oldugunu, yolculuklarinda her zaman bildikleri güzergahlari kullandiklarini kaydetti.

"Bu benim meslegim, ekmegim. Ekmegime hiçbir zaman kötü diyemem. Mallarimiz Allah'in verdigi bir nimettir." diyen Uçar, isini severek yaptigini söyledi.

Toroslarin ve ormanlarin koruyucusu olduklarini dile getiren Uçar, sunlari anlatti:

"Aslinda dagin bekçileri, ormancisi biziz. 24 saat, gece ve gündüz ormanin içerisindeyiz. Ne olursa olsun devletimize, kanunlarimiza bildirmek zorundayiz çünkü burada bir sey olsa ve seslenmesem sorumlusu ben olurum, göz yumamam. Hele ormani yakana ben çok gicigim çünkü ormanlar kül oluyor, dagilip gidiyor. Benim için, 'Keçi besliyor o yüzden ormana destek oluyor.' diyen olur. Kil keçinin yayildigi ormanda bir sey olmaz, yerse agaçlarin eteginden yer, agaçlar gene yetisir. Türkiye kuruldu kurulali kil keçisi var ama bu kil keçisinin kuruttugu bir orman yoktur ama yanginlar daglarimizi, ormanlarimizi kül ediyor."

Çadirda dogup, büyüyen Fatma Dilekmen de zorluklarina ragmen gelenegini sevdigini söyledi.

Mersin'e bir aylik yolculugun ardindan vardiklarini aktaran Dilekmen, söyle konustu:

"Göçmemize yakin sütümüzü, yogurdumuzu, peynirimizi yaptik. Eylül ayinin sonuna dogru çadirimizi, esyalarimizi toparladik. Sonra göçmeye basladik. Konarak, göçerek, dinlenerek vakit geçiriyoruz. Her yeni yere vardigimizda ayni seyleri yapiyoruz. Çadirimizi kuruyoruz, esyalarimizi düzenliyoruz, yatagimizi, yorganimizi, çayimizi, çaydanligimizi çikariyoruz. Her zaman her yerde ayni isleri yapiyoruz. Yaz, kis demeden, dogma büyüme böyle gidiyor."

Dilekmen, gününün büyük kismini hayvanlari otlatmakla geçirdigini, günesin dogusuyla baslayan isinin, günesin batisiyla bittigini belirtti.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —