Antalyalı balcılar Toros Dağları’nda firari arıların izini sürerek bal topluyor

Antalyalı balcılar Toros Dağları’nda firari arıların izini sürerek bal topluyor

Antalyalı balcılar Toros Dağları’nda firari arıların izini sürerek bal topluyor

Antalya’nın yaylalarında kurulu kovanlardan ayrılan arıları su kenarlarında takibe alan bal avcıları, arıların ağaç kovuklarına yaptığı yuvaları bulup doğal ballara ulaşıyor. Kilosu bin 500 liraya satılan balı özellikle astım, şeker hastalığı gibi hastalıkları olanlar tercih ediyor.
Antalya’da kovanlardan ayrılıp ağaç gövdesi ve kayalıklara yuva yapan arıların yaptığı ballar, su kenarlarında takip ettikleri arıların yuvasına ulaşan bal avcıları tarafından çıkarılıyor. Akseki ilçesinde yaşayan bal avcılarını havaların serinlemesiyle tatlı bir telaş sarıyor. Bin ile 2 bin metre yükseklikteki yaylalarda bazen saatlerce, bazen günlerce arıları takip eden bal avcıları, arıların doğal ortamda yaptıkları kovanlara ulaşıyor. Dere yataklarında pusuya yatarak suya gelen arıları takip eden avcılar, ilk etapta arıların yuva yaptığı ağaç kovuklarını ve kayalıkları tespit ediyor. Bu yuvaları işaretleyen avcılar, hasat zamanı söz konusu alana giderek arıların yaptığı balı topluyor. Arıların kendilerini sokmaması için buldukları yuvaların ağzını kapatan avcılar, daha sonra peteklere ve arılara zarar vermeden hassas bir şekilde ağacı tıraşlayıp balı bulundukları yerden çıkarıyor, arıları da kovanlara alarak götürüyor.
Akseki ilçesinde yaşayan Fatma Kara, eşi ile birlikte her yıl ilkbahardan itibaren kovandan kaçan arıların yuvalarını aramaya başladıklarını söyledi. Kendilerine özgü arama teknikleri olduğunu belirten Kara, "Kaçan arıları bulmak için kendimize özgü arama tekniklerimiz var. Biz eşimle birlikte arıyı takip ediyoruz. Eşimle birlikte bu işin peşine düşüyoruz. Arıların oğullama, ilkbaharda süratle çoğalan ve artık kovana sığamayan arı kolonisi zamanı oluyor. Arılar nisan ayında başlayarak haziran ayının sonuna kadar havaların sıcaklığına göre oğullama yapıp kovanlarından çıkarak dağlarda kuru ağaçların kovuklarına, deliklerine giriyorlar. Bizde eşimle birlikte ağustos ayında kaçan arıların peşine düşüyoruz. Dağlarda arıların izini sürerek aramaya başlıyoruz. Bazen çabuk buluyoruz, bazen de günler sürüyor. Ağaçlarda ve kayalarda bulduğumuz arıların yerlerini işaretliyoruz. Eylül ayında ise bulduğumuz arıların ballarını alıyoruz. Ekim ayının sonuna kadar devam ediyoruz” dedi.
Kara, yaptıkları işin çok zevkli olduğunu bildirerek, şöyle konuştu:
“Bu iş çok zahmetli bir iş fakat zahmetine göre çok zevkli bir iş. Bu işi severek yapıyoruz. Yoruluyoruz. Günlerce yürüdüğümüz zamanlar da olur. Kendimizin kovanları da var fakat dağlardaki bulduğumuz arıların zevkini kovanlardaki zevk vermiyor. Bunu bazen üç günde, bazen beş günde buluyoruz. Hiç belli olmaz. Bazen bir günde buluyoruz. Arının girdiği deliği açıyoruz. Bu bir şans işidir. Bazen hiç bal çıkmayabilir. Bazen ise 1 kilo, bazen 3 kilo, bazen de 10 kiloya kadar bal çıkabiliyor. Bir sezonda ise yaklaşık 30 ila 50 kilogram civarında bal alabiliyoruz.”

“Her hastalığa şifa”
Buldukları balın doğal ve katkısız olduğunu anlatan Kara, “Balı buluyoruz. Bulduğumuz balı paketliyoruz. Bu balı özellikle kanser hastası olan kişiler istiyor. Tamamen doğal. Toros Dağları’nda temiz havada arıların doğal olarak yaptıkları bu ballar tamamen organik bir baldır. Peteklerini bile kendisi yapar. Bu bal her hastalığa şifadır” dedi.

“Arıları dağda bırakmayız”
Arıların balını alınca arıları dağda kesinlikle bırakmadıklarını söyleyen Kara, “Arılar bizim için çok önemlidir. Dağda bırakırsak burada ölürler. Arıları çuvala veya kolilere katarak götürürüz. Eve getirince ise kovanlara katarız. Arıların telef olmalarını önlüyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu bir hastalıktır”
Fatma Kara’nın eşi Mehmet Kara da dağlarda kaçan arıları aramanın zevkli bir iş olduğunu söyledi. Kara, “Bende arı hastalığı vardır. Dağları dolaşıyorum. Arıları takip ediyorum. Tabii ki oldukça zor bir iş. Bu yalnız yapılacak bir iş değildir. Eşimle birlikte dağlarda gezip arıları arıyoruz. Bazen bir günde, bazen ise günlerce geziyoruz. Çok zahmetli bir iş” diye konuştu.
Akseki ilçesinde hayvancılık ve arıcılık yapan Ramazan Topaça da kovanlarından kaçan arıların izini sürüyor. Topaça, temmuz ve ağustos aylarında kovanlarından kaçan arıların pisliklerinden ve sabahın erken saatlerinde güneş ışığı ile yüksek tepelerden geçiş noktalarını günlerce takip ederek doğal kovanlarını bulmayı başarıyor. Topaça, “Bu bal doğal ve şifa kaynağı. Bu bal sezonun iyi geçmesi, çiçeğin bol olması sebebiyle oğullayan arıların dağa kaçması sonucu ağaç ve taş kovuklarına yaptığı doğal şifa kaynağıdır. Bu balları temmuz ayında çiçeğin bol olduğu zamanlarda dağlara çıkarak kilometrelerce yürüyerek, arıları çiçeklerden ve sabahın ilk ışıkları ile yüksek noktalardan takip ediyoruz. Daha sonra bal sezonunun bitmesinin ardından eylül ayında gidip ağaçlardan ve taşlardan açarak aldığımız gerçek doğal şifa kaynağı baldır. Bu balları genellikle hastalar ve özel isteyenlere Türkiye’nin her noktasına kargo ile gönderiyoruz. Kilogramını ise bin 500 liraya satıyoruz. Bu balı astım, şeker hastaları gibi çeşitli hastalıkları olan insanlar istiyor. Gerçekten şifa kaynağıdır. Bu balı bulmak oldukça zor ve zahmetli bir iştir. Yeri gelince kayalara çıkıyoruz, ağaçlara tırmanıyoruz” diye konuştu.


Güncel 23.09.2022 10:18:28 0