Tarih: 30.03.2023 15:00
Bin 300 yıllık türbede mukabele geleneği sürdürülüyor
Karadeniz Bölgesi’nde inanç turizminin önemli merkezlerinden olan Seyyid Bilal Türbesi Camisi’nde Ramazan ayında asırlık mukabele geleneği yaşatılıyor.
"Başını vermeyen şehit" olarak bilinen ve Sinop’ta şehit düştüğü noktaya türbesi yapılan Seyyid İbrahim Bilâl Hazretleri’nin türbesi, Karadeniz Bölgesi’nde inanç turizminin önde gelen mekânlarından olarak biliniyor. 13 asırlık türbe içerisinde bulunan 234 yıllık camide her yıl Ramazan ayı geleneği olan mukabele kültürü yaşatılıyor.
Hz. Muhammed’in 4. kuşak torunu
Türbe hakkında bilgi veren Seyyid Bilâl Camisi İmam Hatibi Selahattin Başkaya, “Seyyid Bilal Hazretleri, Peygamber Efendimizin dördüncü göbek torunu oluyor. Aynı zamanda din ve İslam’ı yaymak için seferlere katılarak, İstanbul’un fethi için yola çıkmışlar ve bu yolculuk tamamlanamadan, denizdeki fırtınaya yakalanarak Sinop limanına sığınmışlar. Sinop’ta yapmış oldukları tekfurla mücadelelerinde şehit olmuş bir Allah dostudur” diye konuştu.
Türbenin Anadolu Selçuklu döneminde yapıldığını kaydeden Başkaya, “Aleaddin Keykubat döneminde 1280 yılında yapılmıştır. Cami de 1789 yılında Sinop’u ziyaret eden Osmanlı deniz komutanı Cezayirli Ali Paşa tarafından yaptırılmış bir eserdir. O günden bu güne Seyyid Bilal Hazretleri, ülkemizin ve dünyanın değişik yerlerinden insanlar tarafından çokça ziyaret edilen bir mekândır. Bana göre İstanbul’da Eyüp Sultan, Konya’da Mevlana, Ankara’da Hacı Bayram Veli Hazretlerinin mekanı neyse Seyyid Bilal Hazretleri’nin mekanı da oldukça önemlidir” şeklinde konuştu.
Cami cemaati mukabele geleneğini bu yıl da önemli değere sahip olan camide gerçekleştirmekten mutluluk duyduklarını ifade ettiler.
Mukabeleye katılan Osman Tosun, 70 yıldan beri bu mahallede ikamet ettiğini ve bütün ibadetini Seyyid Bilal Camisi’nde gerçekleştirdiğini söyledi.
46 yıldır caminin cemaati olduğunu belirten Erdoğan Demirci, “1977 yılından beri bu caminin cemaatiyim. Mümkün oldukça hem buraya geliyoruz, namazımızı ibadetimizi yerine getiriyoruz, orucumuzu tutuyoruz. O büyük bir zat, herkese nasip olmuyor böyle bir mekân” dedi.
Büyükten küçüğüne bölgede yaşayan herkesin Seyyid Bilal Hazretleri’ni bildiğini ve türbesini ziyaret ettiğini anlatan Recep Karataş, kendisinin de yaşadığı şehirde böyle bir türbeye sahip olduğu için şanslı olduğunu söyledi. Ayrıca Sinop İl Müftülüğü, mukabelelerin ildeki tüm camilerde Ramazan ayı boyunca devam ettiğini kaydetti.
"Kesik başını koltuğunun altına alarak 700-800 metre kadar mesafeye çarpışa çarpışa gelir"
Sinop Valiliği web sayfasında Seyyid İbrahim Bilâl Hazretleri hakkında yer alan bilgi şöyle:
"Tarih MS 675. yıl Halife Ömer Bin Abdülaziz Dönemi. İslam ordusu Peygamber Efendimiz’in ’İstanbul’un Fethi’ müjdesine nail olmak için İstanbul’u kuşatır. Bu kuşatmaya destek olmak gayesiyle Horasan’dan, İslam’ı yeni seçen ve savaş başarılarıyla ünlü Türk gönüllülerle birlikte yola çıkan Peygamber Edendimizin torunu Hz. Hüseyin soyundan Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri’nin gemisi, Karadeniz’de şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Günlerce Karadeniz’in azgın dalgalarıyla boğuşan ve henüz denize alışık olmayan Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri ve Alperenler aç, susuz, yorgun Sinop Limanı’na demir atmak zorunda kalırlar. Günün şartlarına göre vergilerini öder, Sinop Tekfuru’ndan konaklama izni alırlar. Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri yorgun ve hasta askerleriyle dinlenmeye çekilmiştir. Sinop Tekfuru önce izin vermesine rağmen bu kararından cayar ve haince bir gece baskını düzenler. Birçok Alperen, şehrin Selçukluların eline geçmesinden sonra Sultan Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan bugünkü Alaaddin Camii’nin olduğu yerde kahramanca çarpışa çarpışa şehit olur. Çevresi Tekfur ve askerleriyle sarılan Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri düşmanı yararak bu baskından sıyrılmak ister. Günümüzde Hükümet Konağı’nın bulunduğu semtte, meydan kapısından çıkmak üzere çarpışırken çatışmanın en şiddetli anında Tekfur’un bir kılıç darbesiyle mübarek başı, tıpkı Kerbela’da ceddi Hz. Hüseyin’in(radıyallahu anh) de olduğu gibi gövdesinden ayrılır ve yere düşer. Hemen kesik başını koltuğunun altına alarak şu anda türbesinin bulunduğu yere, yaklaşık 700-800 metre kadar mesafeye çarpışa çarpışa gelir. Başını yere ihtimamla yerleştirir, kendisi de kıbleye müteveccihen sanki başı hiç kesilmemişçesine uzanır ve orada ruhunu Rahmet-i Rahman’a teslim eder. Bu hazin olay orada bulunan ahali tarafından da hayretle izlenir. Bu apaçık kerameti gören Tekfur hemen çatışmayı durdurur ve böyle ulu bir kişiyi öldürdüğü için pişman olur, yaralı Müslümanlara iyi davranır ve şehitlerin İslam geleneklerine göre gömülmesine izin verir."
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —