Büyük komutan son otağını kurduğu yerde anıldı
İstanbul’u fethederek bir çağı kapatan ve yeni bir çağı başlatan büyük Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet, vefatının 541. yılında son seferine hazırlanırken rahatsızlanarak vefat ettiği Gebze Hünkar Çayırı’nda dualarla anıldı.
Karadan yürüttüğü gemilerle İstanbul’u fethederek dünya tarihinde çağ değiştiren Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet için vefatının 541. yılında son seferine çıkmaya hazırlanırken vefat ettiği Gebze Hünkar Çayırı’nda anma programı düzenlendi. Düzenlenen programda Fatih’in anısına Kur’an-ı Ketim tilaveti yapıldı, dualar edilerek tarihi mekanda eller semaya açıldı.
Burada Fatih Sultan Mehmet Han’ın vefatının 541. yılını eda etmek için kendisinin ruhuna Kur’an-ı Kerim tilaveti yapmak toplandıklarını kaydeden Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, “Fatih, son seferine çıkarken burada ordusuyla konuşlandı, son hazırlıklarını yaptı ve burada sefere çıkmak üzereyken rahatsızlanıp hayata veda etti. Buradan cenazesi Fatih Hazinesi’ne nakledildi. Ama ölüm yeri burası. Dolayısıyla onun bütün hatıratının yaşatılması için buranın da bir mekan olarak düzenlenmesi gerekiyordu. Biz de bu anlamda Gebze Belediyemizde tahsisli olan 195 dönümlük bu arazide Kocaeli Büyükşehir Belediyemizin yatırımıyla Avrupa’nın en büyük dijital müzesini, panoramik müze, tarih koridoru, tarih panoraması şeklinde bir projeyi hayata geçireceğiz burada. Aynı zamanda yine ata sporlarının icra edildiği bir mekan da düzenlenecek” dedi.
“7 lisan bilen dünya çapında bir devlet adamıydı”
Fatih Sultan Mehmet’in özelliklerini anlatan Başkan Büyükgöz, “Fatih Sultan Mehmet bir komutandı. Ama aynı zamanda bir edebiyatçı, şair yönü vardı. Diğer taraftan da iyi bir bilim adamıydı. Fen, fizik konularında kendisini son derece iyi yetiştirmiş bir bilim insanıydı. 7 lisan bilen dünya çapında bir devlet adamıydı. Atalarından, ceddinden böyle bir mirası devralmıştı ve daha ileriye taşımak için de gayret ve çaba gösteriyordu. İnşallah bizler de kendisine layık bir nesil olmayı sağlamaya çalışırız. Bu yolda mücadele edenlerden oluruz. Bu mücadelede de başarıyı elde etmek için gayret gösterenlerden oluruz diye dua ediyoruz. Biz gelecek nesillere ne bırakmak istiyoruz? Gelecek nesillerde Fatih’i tanıyan, onu kavrayan ve Fatih’in ne yapmak istediğini bilen bir nesil yetiştirmek için hem kültürel hem de sosyal altyapıyı ihya etmeye, imar etmeye çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki biz devraldığımız medeniyet ihya ve imar medeniyeti, merhamet medeniyeti. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla hareket eden bir medeniyetin çocuklarıyız. Böyle bir anlayışa yoğrulmuş bu milletin mayasını inşallah herhangi bir bozulmaya maruz bırakmadan yeniden dirilir ve yeniden inşa ve imar hareketini başlatır diye düşünüyoruz” diye konuştu.
“Batı yıkmak, yakmak üzerine kurulmuş bir zulüm medeniyeti”
Fatih Sultan Mehmet Han’ın fethetmek istediği hiçbir şehre zarar vermeden önce teslim olma konusunda çağrıları ısrarla yaptığını vurgulayan Başkan Büyükgöz, “Örnek olarak ele alacak olursak en son seferlerinden birisi olan Saray Bosna fethinde kentin yüksek tepesinde durup ve kentin yöneticilerini, şehri teslim olmaya çağırmıştır. Bu görüşmeler günlerce devam etmiştir. Çünkü Fatih Sultan Mehmet, bırakın canlıları, insanları hiçbir mekana dahi zarar vermek istememiştir. Kentte hiçbir şeyin zarar görmemesi için de azami gayret göstermiştir. O kadar sabretmiş ki günlerce otağda bekletilmiş ve nihayetinde kan edildikten sonra kentte hiçbir kan dökmeden kenti teslim almıştır. Bu ne demektir? Bir kenti imar eden, inşa eden bir medeniyetin anlayışını ortaya koymuştur. Bugüne baktığımız da batı medeniyetinin yansımasını gözlemlediğimizde en son Ukrayna’da yaşananları görüyoruz. Daha girdiği andan itibaren her şeyi yıkmak, yakmak ve yok etmek üzerine hem insanı, hem mekanı, hem şehri, hem canlıları hiçbir ayrım gözetmeden yıkmak ve yok etmek üzerine bir anlayış. Dün Yemen’de, Suriye’de, Irak’ta batı medeniyetinin yaptığı her şey yıkım, zulüm, yetimler ve öksüzler üretmek üzere doğmuş bir medeniyetin tezahürünü gördük. Biz medeniyet olarak rahmet ve imar, ihya ve inşa medeniyetiyiz. Maalesef batı da yıkmak, yakmak, zulmetmek, öldürmek ve zarar vermek üzerine kurulmuş bir zulüm medeniyeti olduğunu görüyoruz. İşte buradaki fark Fatih’in anlayışıyla da gerçek manada ortaya konmuştur” şeklinde konuştu.