Nereden nereye? İki muhalefet partisinin uzlaşarak ortak bir Cumhurbaşkanı adayı göstermeleri beni eskilere götürdü. Ülkücü gençlerin söylediği bir marşı hatırladım. Tam marşı değil de ilk beytini hatırlıyorum. Demek ki can kulağıyla dinlememişim. Can kulağıyla değil de zaten mecburi dinliyorduk!
Nasıl mecburi onu anlatayım.1976 yılında Ankara Gazi Eğitimde okurken okul çıkışı Belediye otobüsünü dolduran ülkücü arkadaşlar bu marşı söylerlerdi. En azından Kızılay meydanına kadar o marşları dinlemek zorunda kalırdık! Şimdi aklımda sadece şu mısralar kalmış;
?Çankaya yokuşunda balam Asya?nın Bozkurtları
Gönüllerde aynı ülkü Tanrı korusun Türk?ü?
Aklımda kalan diğer marştan ise şu tek satırı hatırlıyorum;
?Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz?
Hatırladığım başka bir konu ise uzlaşmazlık kültürü idi! Ya sağ, ya sol! Ya ülkücü, ya devrimci! Ya komünist, ya faşist! Ya Amerikancı, ya Rusçu! Tamamen böyle değilse de müthiş bir kamplaşma ve ötekileştirme vardı. İnsanlar okudukları gazetelere göre bile mimlenebilirlerdi.
Gazeteler neyse de dinlediğiniz müzik bile sizler hakkında bilgi verirdi! Mesela ?Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk?ün Bayrağına? diye başlayan eseri dinliyorsanız kesin siz sağcısınız! Sağ çok genel oldu Faşistsiniz! Eğer siz ?Katil Amerika, katil, katil? diye başlayan bir türküyü dinliyorsanız siz de kesin Komünistsiniz! Ne alaka?
1970?li yıllardaki durumu resmetmeye çalışıyoruz. Bırakın o şarkıları türküleri Edip Akbayram?ın ?İnce ince bir kar yağar fakirlerin üstüne,? diye başlayan eserini dinliyorsanız kesin siz solcusunuz. Ayten Alpaman?ın ?Bir başkadır benim memleketim? adlı eserini dinliyorsanız siz kesin sağcısınız.
1960 öncesinde toplumdaki kutuplaşmaya gitmiyoruz. Hani o yıllarda millet neredeyse sadece kahvehanelerini değil camilerini bile ayırmışlar diye iddia edilir ya! O eski yıllara gitmeyelim!
Bizlerin bizzat şahit olduğumuz yıllardan bahsedelim. Yani bizim öğrencilik yıllarımız. Başka bir deyişle 1970?li yıllar. Ne kötü yıllardı! Anadolu`nun gençleri anlamsız bir kardeş kavgasına sürüklenmişti. Rakam vermek belki doğru değildir ama en az beş bin canın toprak olduğu söylenir.
Eminim o yılların muhasebesi sağ ve sol kesimlerce yapılmıştır. Bu konular duygusallıktan öte akılcılıkla ele alınması gereken konulardır. Yani kendisini ?ülkücü? olarak tanımlayanlarda, ?devrimci? olarak tanımlayanlarda kendi öz eleştirilerini şimdiye kadar onlarca kez yapmışlardır.
Sadece aşırı kanatlar değil merkez sağ ve merkez sol da bütün geçmiş tecrübelerden ders çıkarmışlardır. Öyleyse milleti çeşitli adlar, semboller vesaire ile kutuplaştırmanın anlamı yok. Unuttum! Bizim öğrenciliğimizde yaygın olan bir başka ayrıştırma yöntemi de ?önce Türk müsün, Müslüman mısın? sorgulaması idi. Ne demekse?
Hakikaten elin Amerikalısı 72,5 milleti ve bilmem kaç inanışı bir arada tutuyor. Elin Avrupalısı yine aynı şekilde çeşitli milletleri bir birlik içinde tutmaya çalışıyor. Oralarda siyah, beyaz, İngiliz, Fransız, İnançlı, İnançsız, Dinli, Dinsiz gibi ötekileştirme veya toplumu kutuplaştırma var mıdır? Pekâlâ, onları boş verin. Bizde var mıdır?
Onlarda yoksa bizde niye olsun ki? Bakın 1980 öncesinde bir araya gelmeleri hayal olan iki ana siyasi akım bir araya geldiler. Türk Milletinin özlediği ve hak ettiği uzlaşmayı sağladılar. Bir bakıma Atatürk?ün dediği gibi ?Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.? dediler. Kendilerini ve partilerini aştılar. Ortak bir Cumhurbaşkanı adayı gösterdiler. Meclis içindeki ve meclis dışındaki bazı muhalefet partileri kendilerine düşeni yaptılar. Bundan sonrası millete kalmış. Bakalım, uzlaşma kültürü 10 Ağustosta işe yarayacak mı?