ANKARA- CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, süresi 17 Ekim`de dolacak sınır ötesi operasyon tezkeresine destek vereceklerini belirterek, "Hükümet belli yetkilere ihtiyaç duyuyorsa vermemek doğru olmaz. Ama hükümetin kamuoyunu ikna etmesi gerekir. Yani terörle mücadelede yol haritası nedir? Polisin askerle görev bölüşümü nasıl olacaktır? TSK`nın görevi nereden sonra başlayacaktır? Hem sınır ötesi harekat isteyeceksiniz, hem polise görev vereceksiniz. Sınır ötesini polisle yapacak halimiz yokherhalde. Bütün bunları hükümetin kamuoyuyla paylaşması gerekir" dedi. Hamzaçebi TBMM`de düzenlediği basınla sohbet toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Hamzaçebi, 17 Ekim`de süresi dolacak sınır ötesi harekat ile ilgili tezkerenin süresinin uzatılması için hükümete destek verip vermeyecekleri ile ilgili bir soru üzerine, "17 Ekim`de tezkerenin görev süresi dolduğunda hükümet yeni yetki ile parlamentoya gelirse tabi ki oturup konuşuruz. Terörü sonlandırmak Türkiye Cumhuriyeti`nin birinci hedefidir. Bu konuda hükümet belli yetkilere ihtiyaç duyuyorsa vermemekdoğru olmaz. Ama hükümetin kamuoyunu ikna etmesi gerekir. Yani terörle mücadelede yol haritası nedir? Polise hangi yetkiyi verecektir? Polisin askerle görev bölüşümü nasıl olacaktır, TSK`nın görevi nereden sonra başlayacaktır? Hem sınır ötesi harekat isteyeceksiniz, hem polise görev vereceksiniz. Sınır ötesini polisle yapacak halimiz yok herhalde. Bütün bunları hükümetin kamuoyuyla paylaşması gerekir" dedi. Hamzaçebi, BDP ve DTK temsilci Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Selahattin Demirtaş`ın Abdullah Öcalan ile görüşmek talebiyle Adalet Bakanlığına başvurduğuna yönelik haberlerin hatırlatılması üzerine, bu kararı Adalet Bakanlığı`nın alabileceğini söyledi. Bayramlaşma polemiği ile ilgili olarak, CHP`nin BDP ile bayramlaşıp bayramlaşmayacağının sorulması üzerine ise Hamzaçebi, bayramlaşma programının parti genel merkezi tarafından yapıldığını söyledi. Son dönemdeki terör saldırılarının, avukatlarının Öcalan ile görüştürülmedikleri için gerçekleştirildiği iddialarının sorulması üzerine de Hamzaçebi, "Farklı iddialar da var. İmralı`nın terör örgütü üzerinde kontrolünü kaybettiği ve eylemlerin bu yüzden gerçekleştiği yönünde iddialar da var. Gerçek durumu hükümet bilmektedir. Ama hükümet bu konuda kamuoyuyla herhangi bir bilgi paylaşımı içine girmemiştir. Örneğin CHP ile bilgi paylaşımı içine girmiş değildir. Öcalan ile devlet yetkililerinin görüştüğü bir gerçektir. Bu görüşmeler çerçevesinde 3 kez Öcalan tarafından örgütüne ateşkes talimatı iletilmiştir. Hükümete düşen bunları kamuoyuyla paylaşmaktır. Bugüne kadar bunları devletin yetkilileri ile de olsa görüşme konusu yapıyordunuz; şimdi neler değişti de farklı bir noktaya geldi hükümet?" diye konuştu. Başbakan RecepTayyip Erdoğan`ın önce Kürt sorunu sonra demokratik açılım ve son olarak da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak soruna yaklaştığını belirten Hamzaçebi, bu değişikliklerin nedenlerinin gizli oturumla parlamentoda da paylaşılabileceğini kaydetti. "TERÖR KONUSUNDA AKP`NİN KAFASI NET DEĞİL" Hamzaçebi, 1980`yı yıllardan bu yana en büyük hatanın bu meseleyi sadece TSK`nın meselesi olarak görmek olduğunu belirterek, "Elbette terör örgütünün askerlerimize, ordumuza yaptığı saldırılar nedeniyle TSK`nın yapacağı şeyler vardır, yapmalıdır da. Ama sorunun diğer boyutları unutulmuş mudur, bitmiş midir? Bugün Kürt vatandaşlarımızın önemli bir bölümü terör örgütüne destek vermiyor. Kürt kökenli vatandaşları tek, homojen bir grup olarak almak yanlıştır. Konunun demokratik açılımlarla çözüleceğinidüşünen önemli bir kesim vardır. Bunu insan hakları sorunu olarak gören önemli bir kesim vardır. Yine sorunu Türkiye`nin üniter yapısı içinde çözmekten yana tavır koyan önemli bir grup vardır. Öte yandan terör örgütüne destek veren kesimler de vardır. Ama tek bir homojen grup yok. Hükümetin bu konuda neyi düşündüğünü bilmiyoruz. Geçmişte hangi süreçlerden geçmiştir? Bugün hangi nedenle bu politikalar değişmiştir bilmiyoruz. AKP`nin kafası net değildir. Bugün böyle diyen AKP`nin yarın farklı birtavır alması şaşırtıcı olmayacaktır. Biz Sayın başbakan ve hükümete bu konuda gerçekleri muhalefet partileriyle paylaşmasını öneriyoruz. Böyle samimi bir ortam yaratılırsa sorunun üstesinden el birliği ile gelebiliriz. Böyle bir samimi ortam içinde CHP terör örgütü ile yapılacak mücadeleye ve Kürt sorunun çözümüne yönelik atılacak adımlara destek her türlü desteği verecektir" dedi. BAŞBAKAN ERDOĞAN`IN BDP`YE ÇAĞRISI Başbakan Erdoğan`ın BDP`ye yönelik son yemin çağrısının hatırlatılması üzerine, halkın oyları ile seçilmiş vekillerin görevlerine başlamalarının en büyük arzuları olduğunu söyledi. BDP`nin istekleri olabileceğini ve bu isteklerin hükümet tarafından değerlendirilebileceğini ifade eden Hamzaçebi, "Önemli olan, soruna çözümcü ve iyi niyetli yaklaşmaktır. Biz de başta yemin etmedik ama TBMM`ye geldik oturumlara katıldık. AK Parti ile belirli müzakereleri yürüttük ve uzlaşmaya vardık ve sonucunda yemin ederekgörevimize başladık. Burada AK Parti`ye düşen görev uzlaşma metnini gereğini samimiyetle yerine getirmektir Madem ki bu milletvekillerinin mecliste olması arzumuzdur. O halde onların mecliste olmalarının yani CHp ile birlikte önündeki engeller üzerinde düşünmek gerekir" diye konuştu. İŞÇİ PARTİSİ`NİN ARANMASI Özel Yetkili Mahkemelerin kararıyla İşçi Partisi, Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal`da terörle mücadele ekiplerinin arama yapmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, CHP olarak zaten Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması için yasa teklifi verdiklerini söyledi. Hamzaçebi, "İşçi Partisi`ne yapılan bu muameleyi baskı ve demokrasiye yakışmayan bir uygulama olarak görüyorum . Bu uygulama yanlıştır. Siyasi partileri bu yöntemle sindirmeye çalışmak demokrasiye yakışmamaktadır" değerlendirmesiniyaptı. "İKİ KHK İÇİN ANAYASA MAHKEMESİ`NE BAŞVURACAĞIZ" Hamzaçebi, hükümetin 17 Ağustos`ta yayınladığı 2 kanun hükmünde kararname ile hem gerek Yetki Yasasında var olmayan bir yetkiyi kullandığını hem de Anayasa`ya aykırı düzenlemeler yaptığını söyledi. Hamzaçebi, bunlardan birincisinin verilen imar yetkileri olduğunu belirterek, "Buna göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının, Hazine`nin, üniversitelerin, vakıf üniversitelerinin, Türk Tarih Kurumu`ndan Adalet Akademisi`ne kadar; Türk Dil Kurumu`ndan Sivil Havacılık GenelMüdürlüğü`ne kadar bütün kamu kurumlarının sahip olduğu taşınmazlar üzerinde imar planı yapma yetkisine sahiptir" dedi. Bu yetkisinin Anayasa`ya göre belediyelere ait olduğunu ifade eden Hamzaçebi, bu yetkinin söz konusu kanun hükmünde kararname ile belediyelerden alındığını kaydetti. Hamzaçebi, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın imar planı yetkisine sahip olmasından duyduğumuz kaygı, çevrenin yapılaşma amacıyla feda edilecek olmasıdır. AK Parti bugüne kadar çevreyi bir üretim unsuru olarak almış ve bu çerçevede çevrenin diğer faktörler uğruna feda edilebileceği bir anlayışı sergilemiştir. Bugün bu anlayış çok daha genişbir şekilde karşımıza çıkmıştır" dedi. İkinci kanun hükmünde kararnamenin ise Avrupa Birliği Bakanlığı ile ilgili yapılan düzenleme olduğunu kaydeden Hamzaçebi, Bu düzenleme ile düzenleyici ve denetleyici kurumların doğrudan ilgili bakanların yönetimine verildiğini söyledi. Hamzaçebi, "Tüm düzenleyici ve denetleyici kurumlarla ilgili olarak, o alanlarda görevli olan bakanlıklar ve onların bakanları denetim yetkisine sahiptir. Hükümet bir yandan Maliye Teftiş Kurulu gibi çok önemli bir denetim kurumunu yok ederken, öte taraftan kendibakanlarına düzenleyici ve denetleyici kurumlar üzerinde denetim yetkisi vermek suretiyle bu kurumları kendi kontrolüne almak istemektedir" diye konuştu. Hamzaçebi, bu düzenleme ile RTÜK`ün de bağımsızlığını kaybettiğini ve çok açık bir biçimde hükümetin kontrolüne girdiğini savunarak, bu iki Kanun Hükmünde Kararnameyi de Anayasa Mahkemesi`ne götüreceklerini açıkladı. ANAYASA MAHKEMESİ`NE SİTEM Hamzaçebi, yetki kanunu ile çıkartılan 14 Kanun Hükmünde Kararnemi`den 9`unu Anayasa Mahkemesine götürdüklerini belirterek, "Ancak merak ettiğim, biz Yetki Kanunu kabul edildikten sonra, Yetki Kanunu`na ilişkin Anayasa Mahkemesi`ne dava açtık ve 8 Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili Haziran ayında dava açtık. Adli tatile girene kadar Anayasa Mahkemesi`nin bu önemli davaları, özellikle Yetki Kararnamesini görüşmemesi son derece dikkat çekicidir. Anayasa Mahkemesine düşen görev hemen bu yasayı görüşmektir.Biz Anayasa Mahkemesinin hükümetten yana bir taraf olma gibi bir algılamaya yok açacak bir tutum içinde olmasını istemiyoruz. Ama tutum öyledir" dedi.