“Cildiniz için balık kaynaklı kolajen seçin”
Yaş ilerlemesiyle azalan kolajenin cilt sağlığının yanı sıra kemikleri de koruduğunu belirten Doç. Dr. Ali Balevi, “Yapılan çalışmalarda balık kaynaklı kolajenlerin cilt için en etkili kolajen kaynağı olduğu ve diğer kolajenlere kıyasla vücut tarafından 1.5 kat daha fazla biyoyararlanım sağladığı belirtilmiştir. Ayrıca balık kolajeni sığır kolajenine kıyasla daha küçük peptit moleküllerinden oluşmaktadır. Bu da vücutta kolay emilim ve daha hızlı etki manasına gelmektedir” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Doç. Dr. Ali Balevi, vücut ve cilt sağlığının vazgeçilmezi kolajene ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Balevi, kolajenin hareket sisteminin yapı taşlarını, özellikle kemik, kıkırdak, lif ve eklemleri oluşturan protein olduğunu belirterek “Son dönemlerde cilde kaybettiği kolajeni kazandırmak için takviye olarak tablet, kapsül, toz, sıvı ve hatta sakız şeklinde satışa sunulan ürünler sıkça tercih ediliyor. Ancak bu ürünlerin mutlaka uzman kontrolünde, bilinçli bir şekilde kullanılması önem taşıyor” dedi.
“Kolajeni amaca göre seçip, kullanın”
Kolajenin farklı tipleri bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Balevi, kolajen seçerken dikkat edilmesi gereken hususları şu şekilde açıkladı: “Farklı kolajen tiplerinin de farklı dokularda farklı yoğunlukta oldukları biliniyor. Örneğin cildin yüzde 70’ini kolajen tip 1 ve 3 oluşturuyor. Bu durumda eğer kolajeni cildinize destek için kullanacaksanız tip 1 ve 3 kolajen karışımlarını özellikle de tip 1 kolajen tercih etmeniz lazım. Saç ve tırnaklarınızın bütünlüğü için de kolajen lazım. Onları desteklerken de tip 1 ve tip 3 kolajen karışımlarından faydalanabilirsiniz. Tendonların yani kasların kemiğe tutunduğu kiriş yapıların da yüzde 100’ü tip 1 ve 3 kolajenin karışımı. Bu nedenle tendon desteği olarak da yine tip 1 ve 3 karışımlarından istifade etmeniz en iyi olur. Eklem kıkırdaklarını oluşturan kolajenin yüzde 60’ını tip 2 kolajen oluşturuyor. Bu nedenle eklem kıkırdaklarına destek söz konusu olduğunda tip 1 ya da 3 değil, tip 2 kolajeni seçmeniz gerekiyor. Molekül ağırlığı 2000 dalton olan, vücut tarafından emilime hazır kolajen peptitleri tercih edin. Vücut kolajeni, proteinli besinlerle kazandığımız aminoasitlerden üretir. Dolayısıyla aminoasit yönünden zenginleştirilmiş hap içerikleri tercih edilmelidir. Kolajen üretmeye yardımcı olan temel besin maddeleri C vitamini, prolin, glisin, glutamin, arginin gibi amino asitler ile çinko ve bakırdır. Etkinliğini arttırabilir, kolajen takviyesi daha çok emilebilmesi ve yüksek biyolojik yararlanımının sağlanabilmesi için düşük molekül ağırlıklı (3000 dalton civarında) kolajenlerin tercih edilmesi doğru bir seçim olacaktır. Önemli olan vücutta proteinin üretilmesine yardımcı olmaktır.”
“Cildiniz için balık kaynaklı kolajen tercih edin”
Doç. Dr. Balevi, kolajen seçiminde içeriği deniz ürünleri mi ya da sığır eti olanların mı daha etkili olduğunu ise şöyle değerlendirdi: “Araştırmalar gösteriyor ki kolajenin etkinliğinin görülebilmesi için molekül büyüklüğünün maksimum 2000-2500 dalton seviyelerinde olması gerekmektedir. Yapılan klinik çalışmalar, her iki kolajen çeşidinin de aynı etkinlikte olduğunu gösteriyor. Tercihinize göre balık ya da sığır kolajen kaynağını seçebilirsiniz. Örneğin, sığır etine alerjiniz var ise balık tercih edebilirsiniz. Sığır kolajen takviyeleri en yaygın olanıdır ve kolajen tip 1 ve 3’ten oluşur; bunlar saç, cilt ve tırnak sağlığı için popüler bir şekilde tanıtılır. Popülerliği giderek artan balık kaynaklı kolajen, öncelikle tip 1 kolajen içerir. Yapılan çalışmalarda balık kaynaklı kolajenlerin cilt için en etkili kolajen kaynağı olduğu ve diğer kolajenlere kıyasla vücut tarafından 1.5 kat daha fazla biyoyararlanım sağladığı belirtilmiştir. Ayrıca balık kolajeni sığır kolajenine kıyasla daha küçük peptit moleküllerinden oluşmaktadır. Bu da vücutta kolay emilim ve daha hızlı etki manasına gelmektedir.”
“Kemik suyu, fasulye, yumurta, balık tüketin”
Doç. Dr. Balevi, kolajen kaybına karşı şu tavsiyelerde bulundu: “Egzersiz, kolajen yapımına destek veren en etkili yoldur. Düzenli egzersiz yapın. Sağlıklı ve dengeli beslenerek; protein, vitamin ve mineralleri gerçek gıdalardan almaya çalışın. Kemik suyu, yumurta, balık, fasulye gibi yiyecekler bu konuda idealdir. Kolajen üretimini artırmak ve var olanı korumak için etkili yollardan biri de bir vitamin A türevi olan retinol kullanmaktır. Retinol yanında vitamin C serumlar da antioksidan etki ile kolajen yıkımını azaltır. Cildinizi kolajen yıkımından korumak için sigarayı bırakın, güneşten mutlaka korunun, düzenli ve yeterince uyuyun, şeker ve rafine edilmiş ürün tüketmeyin. Deride kolajen üretimini uyaran lazer, fraksiyonel radyofrekans (altın iğne), dermapen, dermaroller, PRP uygulamaları bir dermatoloji uzmanı tarafından yaşa ve ihtiyaca göre seçilerek düzenli olarak uygulanmalıdır.”
“Gebeler, diyabet hastaları dikkatli olmalı”
Kolajenin bilinçsiz kullanıldığında yararı kadar zararı da bulunabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Balevi, şu şekilde açıkladı: “Doğru kullanıldığında kolajen cilt sağlığının iyileşmesine, eklem ağrılarının hafifletilmesine yardımcı olur. Osteoporoz gibi kemik bozuklukları riskini azaltmaya yardımcı olur. Yaşa bağlı kas kütlesi kaybı olan kişilerde kas büyümesine ve gücünün artmasına yardımcı olur. Ateroskleroz gibi kalp rahatsızlıkları ile ilişkili risk faktörlerini azaltmaya yardımcı olur. Beyin, kalp ve bağırsak sağlığının gelişmesine, kilonun kontrol edilmesine, saç ve tırnakların sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ancak kolajen takviyesine başlanmadan önce doktora danışılması çok önemlidir. Bazı takviyeler balık, kabuklu deniz ürünleri ve yumurta gibi yaygın gıdalardan elde edilir. Özellikle hamileler, emziren anneler, deniz ürünlerine, sığır-tavuk etine alerjisi olanlar ve diyabet hastaları da bu ürünler nedeniyle istenmeyen etkilerle karşılaşabilmektedir. Bu gıdalara alerjisi olan kişiler, alerjik reaksiyonları önlemek için bu bileşenlerle yapılan kolajen takviyelerinden kaçınmalıdır. Bu kişiler için kolajenin bazı potansiyel yan etkileri şunlardır; ağızda kalıcı bir kötü tat bırakabilir. Dolgunluk ve mide ekşimesi gibi sindirim yan etkilerine neden olma potansiyeline sahiptir.”
“Sigara, hava kirliliği, c vitamini eksikliği olumsuz etkiliyor”
Doç. Dr. Balevi, kolajen üretiminin azalması ve üretilen kolajenin kalitesizleşmesinin en önemli nedeninin yaşlanma olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu: “İlerleyen yaş, sigara kullanımı, aşırı stres, hava kirliliği ve hareketsizlik cilde esneklik ve canlılık veren kolajenin azalmasına neden oluyor. Bağ ve bağ dokularını oluşturan kolajen miktarı insan vücudu yaşlandıkça azalmaya başlar ve bir süre sonra yetersiz hale gelir. Yaşlanma ile artan kolajen kaybı cilt kuruluğu, kırışıklık, selülit, eklem rahatsızlıkları gibi sorunlara sebep olur. Genç yaşlarda vücut tarafından sık üretilen kolajen, yalnızca yaşın ilerlemesi ile değil sağlıksız beslenme, stres, sigara, güneşe fazla maruz kalma ve C vitamini eksikliği gibi nedenlerle de azalır. Kolajen içerikli besinler ve düzenli olarak kullanılacak kolajen takviyesi ile cilt, eklem ve kaslara kolajen desteği vermek mümkündür.”
“Bu belirtileri ciddiye alın”
Doç. Dr. Balevi, kolajen takviyelerini şu durumlarda kullanılması gerektiğini açıkladı: “Kolajen eksikliğinin en önemli belirtilerinden biri eklem ağrılarıdır. Aynı zamanda tırnak ve saçlarda kırılma, hareket kayıpları, yüz ve gözde çukur görünüm, diş eti kanaması, cilt yüzeyinde kırışıklık, selülit oluşumu, vücutta ortaya çıkan morluklar, burun kanaması ve aşırı yorgunluk belirtilerdendir. Kolajen eksikliği yukarıdaki sorunlara ek olarak bağ dokusu, eklem ve kıkırdak ile beraber cilt görünümünü olumsuz yönde etkiler. Cilt yüzeyindeki kolajen eksikliği belirtileri ise nem dengesinin bozulması, cilt kuruluğu, sarkma, kırışıklık, renk eşitsizliği, yanık, kesik ya da yaralanma halinde iyileşme sürecinin uzaması, solgun cilt görünümü ve kazayağı oluşumu şeklindedir. Eklemler, kıkırdak ve bağ doku üzerinde kolajen eksikliği belirtileri de kas kütlesinde azalma, spor yaralanmalarından sonra iyileşme sürecinin uzaması, kemik yapısında güçsüzlük, kıkırdak dokuda yıpranma, hareket sırasında eklem ağrıları olarak sıralanmaktadır. Saç ve tırnak sağlığı da bu proteinin eksikliğinde ciddi anlamda zarar görür. Saçın uzama süresi artarken saç dökülmeleri de başlar. Ayrıca tırnakların soyulması ve kırılması gibi durumlar da yaşanabilir.”