Tarih: 13.09.2021 17:07
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Tabanca mermisi yapamayan ülkeyken füzesini yapan ülke haline geldik”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Tabanca mermisi dahi yapamayan ülkeyken bugün kendi füzesini, silahını, obüsünü, İHA’sını yapan bir konuma geldik” dedi.
Şişecam Polatlı Fabrikası Yeni Üretim Hattı Açılış Töreni’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada Türkiye’nin son 20 yılda geldiği noktayı işaret ederek, yaşanan ekonomik gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 1935 yılında üretime başlayan Şişe Cam’ın cam sektöründe Türkiye’nin en prestijli markalarından birisi olduğunu, düz cam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi alanlarda 4 kıtada 14 ülkede üretim yapan Şişe Cam’ın 150 ülkeyi aşan ihracatı ile küresel bir oyuncu olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaklaşık 12 bin kişiye istihdam sağlayan Şişe Cam, dünyada cam ev eşyasında ilk 3’te, cam ambalaj ve düz camda ilk 5’te yer alıyor. Şişe Cam’ın 86 yıldır istikrarlı bir şekilde artan pazar payı, firmamızın üretime, ihracata ve sağlıklı büyümeye verdiği önemi de gösteriyor. Bugün resmi açılışını yaptığımız Polatlı Üretim Tesisi, Şişe Cam’ın bu küresel vizyonunun yeni bir halkasını oluşturuyor. Bursa, Kırklareli, Mersin ve Ankara’da üretim yapan firmamız bir milyar liralık bu ilave yatırım ile düz cam üretim kapasitesini 2 milyon tona çıkartmıştır. Bu tesis 540 bin tonluk hacmi ile Avrupa’nın en büyük düz cam üretim üssü olmanın yanında 315 insanımıza da ilave istihdam sağlamaktadır. Cama dayalı ürünlerin inşaattan otomotive, elektronikten savunma sanayine hemen her alanda kullanımının yaygınlaştığı düşünüldüğünde bu tesisin ülkemiz ekonomisi için taşıdığı önem çok daha iyi anlaşılacaktır. Kendi otomobilini, kendi uçağını, kendi uçak gemisini geliştiren Türkiye’nin cam ürünlerine yönelik talebi de düzenli olarak artıyor. Özellikle güneş paneli camları ile sağlık endüstrisinde kullanılan yüksek nitelikli camlar bunların başında geliyor. Biz her stratejik üründe olduğu gibi nitelikli cam ürünlerinde de talebin kendi iç piyasamızdan karşılanmasını arzu ediyoruz. Şişe Cam’ın engin tecrübesi, ileri teknolojisi, kalifiye personeli ve güçlü kapasitesiyle bu eksiği giderebileceğine inanıyorum. Şişe Cam’ın bilim, teknoloji ve tasarım merkezinde yürüttüğü ar-ge faaliyetleri ile dinamizmini koruması taktire şayandır. Cam yüzeylerdeki virüs ve bakterilere karşı geliştirdiği teknoloji ile firmamız bu alanda oyun değiştirici bir rol üstleniyor. Geri dönüşüm projeleri ile de yeşil ekonomiye katkı sağlayan Şişe Cam’ın atılımlarını zirvede kalma iradesinin güçlü birer işareti olarak görüyorum. Bu süreçte devletimiz de verdiği desteklerle Şişe Cam’a sahip çıkmıştır. Şişe Cam’ın yaptığı ar-ge çalışmalarına yaklaşık 124 milyon lira kaynak aktardık. Firmamız adına bugüne kadar 3 milyar 856 milyon lira tutarında 20 adet teşvik belgesi düzenledik. Şuan içinde bulunduğumuz bu fabrika için 2 adet yatırım teşvik belgesi düzenleyerek 751 milyon liralık yatırımın önünü açtık. Devletimizden aldığını fazlasıyla milletimize geri veren Şişe Cam, dünya çapındaki üretim ağı ile bu destekleri ziyadesiyle hak ettiğini göstermiştir. Hep söylediğim gibi bu ülkede taş üstüne taş koyan, üreten, ihracat yapan, insanımıza istihdam sağlayan her sanayicinin başımızın üstünde yeri vardır. Özel sektörü ekonomik büyüme ve kalkınmanın lokomotifi gören bir iktidar olarak bundan sonra da Türkiye’nin potansiyeline inanan, ekonomimize güvenen tüm yatırımcılarımızın yanında durmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.
“OSB’ler bugün 2 milyon 200 bine yakın emekçimizin ekmek kapısı oldu”
Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde Türkiye’nin 2001 yılında baş gösteren ekonomik krizin etkilerini halen ağır bir şekilde yaşadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milyarlarca dolar milli servet batan bankalarda buharlaşmış, esnafımız, sanayicimiz, tüccarımız, çiftçimiz adeta iflasın eşiğine gelmişti. Krizden nemalanan bir avuç seçkin azınlık dışında halkımızın çoğunluğu yoksullaşmış, insanımız geleceğinden ümidini kesmeye başlamıştı. 2002 Türkiye’si krizin çaresizliğini, yeğisin, umutsuzluğun tıpkı karabasan gibi milletimizin üzerine çöktü bir ülkeydi. 2002 Türkiye’si, ihracatın 36 milyar dolara zar zor ulaştığı, kişi başı milli gelirin 3 bin 600 doları ancak bulduğu fakir bir ülkeydi. 2002 Türkiye’si, savunma sanayi başta olmak üzere birçok stratejik sektörde neredeyse tamamen dışa bağımlı bir ülkeydi. 2002 Türkiye’si, sadece ekonomik belirsizliklerin değil, aynı zamanda terörün, vesayetin, yasakların, baskıların kol gezdiği bir ülkeydi. 3 Kasım 2002’de milletin taktiri ile göreve geldiğimizde karşımızda böyle bir Türkiye manzarası vardı. İstikrarsızlıkla boğuşan ülkemizi hak ettiği yere taşımak, yatırımın, üretimin, inovasyonun merkezine dönüştürmek için hemen kolları sıvadık. Türk ekonomisini prangalarından, Türk demokrasisini vesayet zincirlerinden kurtarmak için tarihi nitelikte birçok adım attık. Sivil toplumu işin içine kattık. Kamu kurumlarımızı, bürokrasimizi motive ettik. Sektör temsilcilerimizle istişare toplantıları yaptık. Tıkanan yatırım ve üretim kanallarını açmak için çok büyük çaba harcadık. Sorunların üzerine kararlılıkla giderek, özgürlükleri genişleterek, hukuk devletini güçlendirerek, milli iradenin önündeki engelleri tek tek kaldırarak Türkiye’yi yatırımcılar için cazip bir ülke haline getirdik. Piyasa ekonomisi anlayışıyla rekabeti esas alan, şeffaf ve öngörülebilir politikalarla ülkemizi kalkındırdık, güçlendirdik, maruz kaldığımız onca saldırıya rağmen daha güçlü, müreffeh demokratik bir Türkiye idealinden hiçbir zaman vazgeçmedik. Sonuçta bir dönem krizlerle anılan ülkemizi cumhuriyet tarihinin en büyük demokrasi ve kalkınma hamlesiyle tanıştırdık. Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme oranını yüzde birin altından aldık yüzde 5,1 seviyesine getirdik. 36 milyar dolardan devraldığımız yıllık ihracat rakamını geçen ay itibariyle 207 milyar doların üstüne çıkarttık. Milli gelirin satılma gücü paritesine göre ülkemizi 17. sıradan 11. sıraya yükselterek hedeflerimize uygun bir seviyeye yükselttik. Tabanca mermisi dahi yapamayan ülkeyken bugün kendi füzesini, silahını, obüsünü, İHA’sını yapan bir konuma geldik. Savunma sanayiinde yüzde 80’leri bulan dışa bağımlılığımızı tam tersine çevirdik. Enerjide toplam kurulu gücümüzü 32 bin megavattan 100 bin megavat sınırına getirdik. Sanayi ve teknolojide, organize sanayi bölgesi sayısını 192’den 325’e çıkarttık. 22 endüstri bölgesi, 39 teknopark kurduk. Göreve geldiğimizde 415 bin kişinin istihdam edildiği OSB’ler bugün 2 milyon 200 bine yakın emekçimizin ekmek kapısı oldu. Gaziantep’ten Yozgat’a kadar pek çok yerde yeni kurulan ve kurulma aşamasında olan OSB’ler üretimi geçmek için sıra bekliyor” şeklinde konuştu.
“Açılan fabrikaların, üretim tesislerinin, temeli atılan OSB’leri görmeyenlere ne desek boş”
Sürdürülebilir sanayi üretiminin devletin öncülüğü ve desteği ile özel sektör tarafından hayata geçirilmek mecburiyetinde olduğunu belirten Erdoğan, “Bu anlayışla son 19 yılda düzenlediğimiz 82 bin 223 teşvik belgesini yatırımcıların Türk ekonomisine olan güveninin işareti oyarak görüyoruz. Sabit yatırım tutarı 1 trilyon 608 milyar lirayı bulan ve 2 milyon 950 bin kişiye istihdam sağlayan bu yatırımlar peyderpey gerçekleşiyor. Bu hakikatlere rağmen birileri ısrarla ‘Türkiye’de fabrika yok’ diyerek bizden ziyade sanayicimize hakaret etmeyi sürdürüyor. Oysa ‘yok’ dedikleri yatırımlar ülkemizin dört bir yanında Türk sanayisinin gurur abideleri olarak birer birer yükseliyor. Ardı ardına açılan fabrikaların, üretim tesislerinin, temeli atılan OSB’leri görmeyenlere ne desek boş. Rivayet odur ki, Hazreti İsa’ya ‘ölüyü diriltmekten daha zor ne olabilir?’ diye sormuştur. Hazreti İsa da, ‘anlamayana anlatmak’ diye cevap vermiş. Hayata ve siyasete sadece ideolojilerinin at gözlüğünden bakanları ademe mahkum ediyoruz. Onlar görmese de, anlamasa da, dile getirmese de tüm bu yatırımlar salgın döneminde meyvelerini vermeye başladı. Salgının zirvesi diyebileceğimiz 2020 yılında bir çok G-20 ülkesi havlu atarken biz yüzde 1,8 ile en çok büyüyen ikinci ülke olduk. Bunun tesadüf bir büyüme olmadığını 2021 yılının ilk çeyreğindeki yüzde 7,2 ve ikinci çeyreğindeki yüzde 21,7 büyüme oranları ile teyit ettik. Burada asıl sevindirici husus sanayi üretiminin bu büyümede sürükleyici güç olmasıdır, lokomotif görevi görmesidir. Bu dönemde ülkemizdeki sabit sermaye yatırımları yüzde 20,3’lük bir artış kaydetti. Üretimin kalbi olan makine teçhizat yatırımları son 7 çeyrekte üst üste büyüme performansı sergiledi. İç ve dış talebin birlikte pozitif görünüm sergilemesi göz önüne alındığında bu büyüme serisinin devamının geleceği de açıktır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye artık doğru zamanda doğru teknolojilere yatırım yapan bir ülkedir”
Ardı ardına cumhuriyet tarihi rekorlarının kırıldığı ihracat rakamlarının turizmdeki yükselişle beraber cari dengeye de önemli katkılar sağladığının altını çizen Erdoğan, “Sanayide, üretimde, tarımda yenilikçi teknolojilerde takip edilen, taklit eden yerine takip edilen, örnek alınan, istikamet belirleyen bir ülke olmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Milli teknoloji hamlesi öncülüğünde ortaya koyduğumuz politikalarla Türkiye artık doğru zamanda doğru teknolojilere yatırım yapan bir ülkedir. İHA teknolojilerinde geleceği okuyarak attığımız adımlar sayesinde bu alanda dünyanın en başarılı üç ülkesi arasındayız. Akıncı’nın katılımı ile bir üst lige çıkardığımız İHA filomuzu, muharip insansız uçak sistemimizin de devreye girmesiyle dünyanın bir numarası haline getireceğiz. Otomotiv sektöründe yapısal değişimi, üretim süreci devam eden Türkiye’nin Otomobili ile yakalayacağımıza inanıyoruz. Kendi tasarımımız olan elektrikli aracımızı 2022 yılının sonunda banttan indirmeyi hedefliyoruz. Ekonominin lokomotifi olan KOBİ’lerimizin dijitalleşmesi için Türkiye’nin dört bir tarafına dijital dönüşüm merkezleri açıyoruz. Teknoloji odaklı sanayi hamlesi programı ile katma değeri yüksek ürünleri fikir aşamasından pazara çıkarana kadar destek sağlıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda ulusal yapay zeka stratejimizi açıkladık. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimiz ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın öncülüğünde oluşturduğumuz bu strateji ile yapay zekaya insan odaklı yaklaşarak önemli bir sıçrama gerçekleştirmek amacındayız. Tüm bu adımları atarken küresel ekonomi ve üretim paradigmasında yaşanan köklü değişimi de yakından takip ediyoruz. İnsanlık iklim değişikliklerinin yıkıcı etkilerini giderek daha fazla hissetmeye başladı. Buna bağlı olarak yeşile ve çevreye saygılı ekonomik dönüşüme duyulan ihtiyaç da artmaktadır. Türk ekonomisinin bu sürecin dışında kalması düşünülemez. Yeşil ekonomi hedefine ulaşması noktasında göstereceğimiz çabaların bize ileride çok büyük katkıları olacağına inanıyorum. Bu çerçevede siz sanayicilerimizin gerekli hazırlıkları şimdiden yaptığını biliyor, bundan da büyük memnuniyet duyuyoruz” açıklamasında bulundu.
“Teknofest 21-26 Eylül tarihlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı’nda başlıyor”
Geçlerin sabırsızla beklediği bir müjdeyi de paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali olan Teknofest, 21-26 Eylül tarihlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı’nda başlıyor. 81 ilde 100 dene yap teknoloji atölyesi kurulmasına yönelik olarak başlattığımız eğitim seferberliği de tüm hızıyla sürüyor. Öğrencilere girişimcilik, etkili iletişim ve takım çalışması gibi becerileri kazandırmayı amaçlayan bu atölyelerimizin sayısı 57 ilde 66’ya ulaştı. Önümüzdeki dönemde bunları tüm illerimize yaygınlaştıracağız. Ülkemizin en büyük buğday borsalarından birine sahip olan ilçemizde mevcut yükseköğrenim alt yapısı üzerinde Polatlı Tarım Üniversitesi kurulmasıyla ilgili girişimi desteklediğimi de belirtmek istiyorum. Ülkemizin önümüzdeki dönemde genel yükseköğretim kurumlarından ziyade ihtisas üniversitelerine ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Polatlı Tarım Üniversitesi’nin de bunun ilk adımlarından biri olmasını temenni ediyorum.”
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —