Tarih: 09.04.2021 18:05
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede değiştireceğimize inanıyoruz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Töreninde yaptığı konuşmada, “Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede tamamen değiştireceğimize inanıyoruz” dedi. Erdoğan ayrıca “Tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, baskıcı, ülkenin ve milletin değerleri ile kavgalı bir zihniyetin esiri olduk” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Törenine katıldı. Törene; Emine Erdoğan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın, Milli Saraylar İdare Başkanı Yasin Yıldız da katılım gösterdi.
“Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede değiştireceğimize inanıyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada, “Dönem mimarisinin en nadide eserlerinden olan bu müzeyi Cumhurbaşkanlığı olarak ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Gönül isterdi ki inşa edildiği tarihteki tüm eserleriyle bu mirası yaşatabilseydik. Maalesef ülkemizde bir dönem ecdat mirasına çok hoyrat davranılmış, nice güzel eserler yerle yeksan edilmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren başlayan Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız döneminde de devam eden süreçte tarihi mirasımızı koruma altına almak için özel gayret gösterdik. Dolmabahçe’deki harap haldeki binaları restore ederek önce Başbakanlık, şimdi de Cumhurbaşkanlığı için kullanıyoruz. Beylerbeyi Sarayı takibimizle Meclis Başkanlığı tarafından restore edildi. Büyük bir vefasızlıkla harabeye dönen Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nü restore ederek ülkemizin sembollerinden biri haline dönüştürdük. Harap halde bulunan Huber Köşkü ile tamamen yıkılmış olan Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nü de yeniden ayağa kaldırdık. Amacımız tüm bu mekanların sağlıklı ve hızlı şekilde restore edilmeleridir. Amacımız, yeni yapılan kamu binalarının Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin bugüne miras olarak kalması sebebiyle, o izleri yarınlara taşımaktır ve modern mimari yorumlarla da inşasını temin etmektir. Böylece ülkemize uzunca süre hakim olan çirkin, ruhsuz, kimliksiz yapı inşası dönemini sona erdirerek yeni dönemi başlatmak istiyoruz. Artık sadece kamunun değil özel sektör ve kişilerin de projelerini aynı anlayış ile yürüttüklerini görüyoruz. Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede tamamen değiştireceğimize inanıyoruz” dedi.
“Tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, ülkenin ve milletin değerleri ile kavgalı bir zihniyetin esiri olduk”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, “Yaşadığımız coğrafyada 200 yıllık Selçuklu, 600 yıllık Osmanlı ve bir asra yaklaşan Cumhuriyet tecrübeleri ile yaklaşık 1000 yıllık geçmişimiz var. Bugün de her yerde ecdadımızın bıraktığı kültür izlerine rastlıyoruz. Yaşadığımız coğrafya ise insanlığın en kadim yerleşim yerlerinin başında gelmesiyle çok daha büyük bir zenginliği barındırıyor. Bu mirasa hakkıyla sahip çıkamadığımız ise acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Sağlam siyasi, ekonomik, askeri güce sahip olamayan toplumların kültürlerini, sanatlarını ilimlerini yaşatmakta zorluk çektiklerini biliyoruz. Gerileme başlayınca hiçbir alan bunun dışında kalamıyor. Türkiye olarak böyle bir felaketi kısmen de olsa yaşadık. Son asırlarda arka arkaya maruz kaldığımız çöküntüler, bizi beka mücadelesine öylesine yoğunlaştırdı ki, diğer konulara yeteri kadar vakit ve enerji ayıramadık. Günümüz dünyasında toplumlar ve kültürler arasında etkileşim kaçınılmaz gerçektir, ancak biz diğer hususlarla birlikte kültür sanatta da sadece kopya çeken, taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık. Tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, baskıcı, ülkenin ve milletin değerleri ile kavgalı bir zihniyetin esiri olduk. Son yıllarda gayet güzel, önemli, kültür sanat ürünleri ortaya kondu, ilmi faaliyetler gerçekleştirildi. Mesele bunların sınırlı alanlarda kalmış olmasıdır. Hayat boşluk kabul etmiyor. Kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, kendinizi gecekonduların, çirkin betonarme binaların arasında bulunursunuz.
Kendi edebiyatınızı, kendi müziğinizi üretemezseniz küresel dalgaların içinde kaybolur gidersiniz. Aile ile temeli güçlendirilmemiş, eğitim ile kalıcı hale getirilmemiş, kültür sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, nobranlıktır, bataklıktır. Ülkemizi bu tehdidin yörüngesinden çıkarmakta kararlıyız” ifadelerine yer verdi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —