Tarih: 25.09.2021 10:54

Dededen toruna 3 kuşaktır yaşayan Tombak sanatı

Facebook Twitter Linked-in

Osmanlı döneminde kullanılan eşyaların birebir replikasını yaparak tarihi tekrar canlandıran tombak sanatının son temsilcilerinden Siirtli Ufuk Erol 3 kuşaktır ailesinin devam ettirdiği sanatı, Kapalıçarşı’daki küçük atölyesinde yaparak mesleği ayakta tutmaya çalışıyor.
Kaybolmaya yüz tutmuş meslekler gelişen çağ ile birlikte her geçen gün artmaya devam ederken, el emeğiyle icra edilen bir çok sanatta mesleğin yapılmamasıyla birlikte yok olmaya mahkum oluyor. Unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalan tombaklama sanatını ise Erol ailesi, 3 kuşaktır icra ediyor. Osmanlı Döneminde kullanılan eşyaların birebir replikasını yaparak tarihi tekrardan canlandıran ve 3 kuşaktır devam eden tombak sanatını Ufuk Erol Kapalıçarşı’daki atölyesinde, 50 yıldır yaşatıyor. Mesleğin son temsilcisi olan Ufuk Erol, yüzde 100 el yapımı eserleriyle; miğfer, cezve, kahve değirmeni, ayna, vazo, kalkan, şamdan, Şerbetlik, ibrik, Kahve fincanı, taht, mücevher kutuları gibi daha birçok tarihi eşyayı tombaklama adı verilen sanatla meydana getiriyor. Müzelerde sergilenen tarihi eşyaları, kitapları incelediğini ifade eden Erol, burada gördüğü eşyaların birebir kopyasını yaparak, kaybolmaya yüz tutmuş bir mesleği daha ayakta tutmak için çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor.

“3. kuşak bu işi devam ettiriyorum”
Saraylardaki tombak işinin ilgisini çektiğini anlatan usta Ufuk Erol, “Bu işe babamın teşvik etmesiyle başladım. Okuldan sonra bizi atölyeye getiriyordu. Bu mesleği bize sevdirdi. Yıllarca kardeşlerimle beraber babamıza yardım ettik. Eskiden mutfak eşyası çok modaydı. Sahan ve tabak yapıyorduk. Amcalarımda bu işle ilgileniyor. Sülalece bakırcıyız. Dededen gelme sonra baba daha sonra da bana geldi. Beni daha çok saraylardaki tombak işi sardı. Sonra saraylara, müzelere gidip bu işi çözerek tekniklerini öğrenmeye başladım. Filmlere, dizilere ve birçok arap belgeseline miğfer dediğimiz ürünleri yapmaya başladık. Daha çok Muhteşem Yüzyıl, Diriliş Osman dizilerine kılıçlar, miğferler yapıp onlara verdik” dedi.

“Tombak yapmak zehirli bir iştir”
Tombak yapmanın zor ve zehirli olduğuna dikkat çeken usta Erol, “Tombak dediğimiz zaman obje bittikten sonra onu 24 ayar altınla kaplamaktır. Bir ibrik, kılıç, miğfer olabilir. Tombak olunca antika saklanacak bir parçaya geçiyor. Tombak yapmak zehirli bir iştir. Ustaları zamanında çok erken öldürürdü. Bizim zamanımızda teknoloji olduğu için biraz daha hafifledi. Ama biz buna rağmen bu işi severek yapıyoruz” şeklinde konuştu.

“Gelecekte bu meslek ölmesin”
Türk milletinin bu mesleği öğrenmesi istediğini dile getiren Erol, “Bakırcılık el sanatına Devletimiz sahip çıkmalı. Bizim gibi ustalardan faydalanmaları lazım. Gelecekte bu meslek ölmesin. Ben şimdi 55 yaşındayım ve bugün bana bir teklif gelse okulda 3 saat öğrencilere öğret diye. Seve seve giderim. Türk milletinin bu işi öğrenmesini isterim. Düz bir bakırı elinize alıyorsunuz. Akşam olunca elinizde bir obje var. Kolay bir şey değil” dedi.

“Tombakta ilk yaptığım obje zemzem ibriğiydi”
Osmanlı döneminde kullanılan eşyaların birebir replikasını yaptığını anlatan usta Ufuk Erol, “Tombak derken eski Osmanlı ecdadının yaptığı tombağı yapmıyorum. Bizim yaptığımız replika. Bugünün teknolojisiyle yapıyoruz. Bizim malımızda saklanabilir. İlerde ecdadın yaptığı mal diyecekleri kadar kaliteli bir maldır. Çünkü bizim yaptığımız ürünler de elle yapılıyor. Bu dükkanda bir tane makine bulamazsınız. Her şey vura vura oluyor. Bir ürünün gövdesi bir günde biter. Ondan sonraki aşamalar günler alabiliyor. Tombakta ilk yaptığım obje zemzem ibriğiydi. Son dönem de en çok yaptığım obje ise, miğfer. Herkesin tercih ettiği evine ecdattan kalan bir parça olarak gördüğü miğferlerdir. Şu an elimde 25 tane miğfer var. 10-15 tanesi mağazaların diğer 10 tanesi de evlere gidecek. O mağazalarda belki evler belki film şirketlerine satacak” şeklinde konuştu.

“Bütün atalarım bakırcı”
En güzel şeyin bir objeyi bitirip ona uzun uzun bakmak olduğunu söyleyen Erol, “İki tane kızım var. Bana yardımcı oluyordu ama bir kız çocuğu ne kadar fiziken çalışabilir bu işte, sınırlı. Çırak bulamıyoruz. Ancak bu iş okullara taşınırsa olabilir. Binlerce çırak yetişir o zaman. 50 yıldır bu işi yapıyorum. Başka bir iş yapmayı düşünemedik bile. Çocukluğumuzdan beri bakırın içindeyiz. Bu işi yaparak hayatımızı buradan kazandık. Bütün atalarım bakırcı. Ben nasıl başka bir iş düşünebilirim. O yüzden kendimizi bu mesleğe verip başarılı olduk. En güzel şey ise bir objeyi bitirip ona uzun uzun bakmak. Bizim için bir eserdir” ifadelerinde bulundu.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —