MERSIN (AA) - SEZGIN PANCAR - Mersin Üniversitesi Iletisim Fakültesi ögrencisi Ferman Narin, ders kapsaminda çektigi ve Italya'dan ödül alan korku türündeki kisa filmiyle katildigi 6 uluslararasi festivalden de derece elde etmeyi hedefliyor.
Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü son sinif ögrencisi 26 yasindaki Narin, yapim-yönetim dersi kapsaminda istenen kisa film için Anadolu'da uzun yillardir anlatilan korku hikayelerinden "Pirabok"u arastirmaya basladi.
Ekip arkadaslariyla birlikte çok sayida kaynagi okuyan, hikayenin anlatildigi illerde birçok kisiyle görüsen Narin, senaryoyu yazdiktan sonra filmi çekmek için harekete geçti.
Film için gerekli kaynagi bir internet sitesi araciligiyla baslattigi yardim kampanyasiyla karsilayan genç yönetmen, Mersin'in Gülnar ilçesinin dag köylerinde "Pirabok"un çekimlerine basladi.
Narin, 20 kisilik ekiple 9 günde çektigi kisa metrajli film, okulunda begeni toplayinca uluslararasi festivallere katilmaya karar verdi.
Genç yönetmenin adeta imece usulü çektigi eseri, Italya'nin Floransa kentinde düzenlenen "Florence Film Awards" festivalinde "En Iyi Korku Filmi" seçildi.
Film, Amerika Birlesik Devletleri'nin (ABD) Los Angeles kentinde düzenlenen "International Indie Short Fest"de de finalist olarak yer aldi.
Kanada'da 30 Aralik'ta düzenlenecek "The Horror Movie Awards"in da finalistleri arasinda yer alan "Pirabok", bu ülkede 31 Ekim'de gerçeklestirilecek "15 Second Film Challenge" festivalinde de en iyi korku filmi seçilmek için yarisacak.
Slovakya'da gelecek ay düzenlenecek "Kosice International Monthly Film Festivali"nde de en iyi ögrenci, ögrenci yönetmen, korku filmi, film afisi, fragman, senaryo ve prodüksiyon olmak üzere 7 dalda finalist olan kisa film, bunlarin yani sira Çekya, Ingiltere ve Italya'daki uluslararasi film festivallerinde de yarisacak.
- "Vatandaslar bizlere jeneratörlerini verdiler"
Filmin çekim süreci ve gelecek hedeflerini AA muhabirine anlatan Ferman Narin, ilk kisa metrajli filmi olan "Soyka"yi da ders kapsaminda çektigini belirterek, ilginin kendisini "Pirabok"u çekmeye yönelttigini söyledi.
Korku türünde az sayida eser çiktigi için bu alana yöneldigini dile getiren Narin, "Tarihsel konulari islemenin bir agirligi oldugu için bölge halkiyla konusarak senaryoyu ele aldik. Pirabok, Mezopotamya'da uzun yillardir anlatilan bir sözlü edebiyat türündeki korku hikayesi. Aslinda bu hikaye sadece bizim bölgemize ait degil. Dünyadaki birçok ülkede de farkli isimlerle hikayelestiriliyor." dedi.
Kisitli imkanlari oldugu için eserin olusturulma sürecinin zorlu geçtigini ifade eden Narin, süreci söyle anlatti:
"Gülnar ilçesinde 2 ayri ev tuttuk. Evlerde 10'ar kisi kaldik. Evlerden birinin durumu baya kötüydü, uyudugumuz yerlerde fareler geziyordu. Filmin toplam bütçesi 30 bin lira. Bunun 7-8 bin lirasini kendimiz karsiladik. Kalan bütçeyi de kurdugumuz dayanisma agiyla karsiladik. Film setlerinde isik çok önemlidir. Ama ilçedeki bir köydesiniz ve herhangi bir isik kaynaginiz yok çünkü elektrik yok. Biz de yerel halkla birlikte dayanisma yaptik. Bizlere jeneratörlerini verdiler. Araçlarimizin yakitlari bitince oradaki vatandaslar kendi yakitlarini veriyorlardi. Özetle filme, bir ekip dayanismasinin ortaya çikardigi ürün diyebiliriz."
- "Filmi çekmeden önce 60'a yakin korku filmi izledim"
Narin, yapimi sadece bir ödev olarak görmediklerine dikkati çekerek, "Evet bu bir ögrenci projesi ancak biz öyle algilamadik. Her çektiginiz filmin altinda imzaniz vardir. Profesyoneller nasil çalisiyorsa biz de öyle çalistik. Sahnelerimizi olusturduk. Bu sahnelere en uygun filmleri izlemeye basladik. Çogu kisiye korkutucu gelebilir ama temel olusturmasi için filmi çekmeden önce 60'a yakin korku filmi izledim. Siçrama-korkutma dedigimiz yerleri filme tam anlamiyla yedirebilmek adina korku filmlerinin müziklerini dinleyerek uyudum." seklinde konustu.
Filmi festivallere hazir hale getirmek için zorlu bir tercüme sürecine girdiklerini kaydeden Narin, festivallerin giris ücretlerini karsilamak için de yardim topladiklarini söyledi.
Narin, ilk ödül haberini aldiklarinda büyük sevinç yasadiklarini dile getirerek, "Ekip olarak aksam yemek yerken bir bildirim geldi. Baktigimizda Florence Film Awards'dan ödül aldigimizi ögrendik. Herkes müthis bir coskuyla sevindi. Yönetmen olarak üzerinizde ciddi bir sorumluluk olur. Çünkü tüm ekibin emeginin bosa gitmesini istemezsiniz. Ödülü aldiktan sonra insanlari arayarak 'Evet oldu.' diyebildim. Bu beni müthis heyecanlandirdi. Ödülü aldiktan sonra yeni bir film çekmeye karar verdim." dedi.
Katildiklari yarismalardan olumlu degerlendirmeler aldiklarini vurgulayan Narin, yaristiklari 6 film festivalinden de iyi haber almayi beklediklerini anlatti.
Genç yönetmen, filmin gördügü ilginin kendilerini heyecanlandirdigini ve yeni projeler için Türkiye'deki yapimcilardan destek beklediklerini dile getirerek, sunlari kaydetti:
"Dünyada ilk siralardaki, köklü geçmisi olan festivalleri denedik. Bu kadar ilgi görecegini beklemiyordum diyebilirim. Ancak Italya'dan ödül aldiktan sonra heyecanim çok artti. Bu da diger festivallere yöneltti. Yeniden bir kampanya baslatabiliriz. Çünkü festivaller için belirli bir bütçe gerekiyor. Aslinda Türkiye'deki birçok yönetmenin serüveni böyle baslar. Yurt disina film gönderilir, yapimcilarin destegiyle ilk uzun metrajli film çekilir. Özellikle Türkiye'deki bazi yapimcilarin bizleri görmesini istiyoruz. Tür olarak farkli alanlari deneyen ögrencilere destek vermelerini umuyoruz. Gelecek dönemde aksiyon ve bilim-kurgu alanlarinda yapimlar çekmek istiyorum. Bu islere yeni girenler bu alanlardan uzak durur ama biz tehlikeyi göze almak istiyoruz. Destek olursa Pirabok'un uzun metrajli halinin çok güzel olacagini düsünüyoruz. Ülkemizin yurt disinda temsili açisindan güzel bir film olur."
- Pirabok
Yapimciligini ögrenci olan Kendal Öztürk'ün üstlendigi korku türündeki filmin görüntü yönetmenligini Müfit Güzel, sanat yönetmenligini Beyza Can yapti.
Eserde baslica rolleri, Ayfer Sen, Murat Manis, Abdurrahim Duala, Ali Sahin ve Saffet Uzun paylasti.
Pirabok'u yazan ve yöneten Ferman Narin, eserin kurgusunu ve afis tasarimini da üstlendi.
Filmin hikayesi söyle özetleniyor:
"Hatice, 2 çocuguyla tarlalarda çalisip kit kanaat geçinerek yasamini sürdürmektedir. Bir gün köyün çobani Recep, Pirabok tarafindan öldürülür. Bu olaydan sonra aileler çocuklarini köyden gönderir. Köyde yalniz kalan Hatice ve çocuklari Pirabok'un lanetiyle karsi karsiya kalir."