Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda şekerli gıdalara dikkat

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda şekerli gıdalara dikkat

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda şekerli gıdalara dikkat

Pek çok ebeveynin çocuklarında gözlemlediği dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuyla ilgili kritik tavsiyeler aktaran Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, “Çocuklarda kolalı, kafeinli ve şekerli gıdaların sınırlanmasının hiperaktivite belirtilerini kısmen azalttığı bilinmektedir” dedi.
’’Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’’ (DEHB) olan çocukların 17 yaşına kadar fark edilemeyebileceğini belirten Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat konuyla alakalı teşhis ve tedavi sürecine dair önemli bilgiler paylaştı.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun ilköğretim çağı çocuklarının yüzde 3-5’inde ortaya çıkan ve özellikle erkeklerde daha sık karşılaşılan bir rahatsızlık olduğunu aktaran Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, bu rahatsızlığın, kendisini hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileriyle ortaya koyabileceği gibi, sadece dikkat bozukluğunun önde geldiği klinik alt tablolarının da yaygın olduğunu ifade etti.
“1. sınıftan itibaren dikkat çekerler”
Durumun ortaya çıkış nedeninin; beynin dikkati toplayan, organizasyon ve sıralama işlevlerini yürüten bölgesi olan prefrontal korteksteki sinir hücrelerinde, bu işlevlerin yolunda gitmesi için hizmet gören dopaminerjik sistemin hatalı veya eksik çalışması olduğunu söyleyen Doksat, tablonun büyük oranda kalıtımsal gelişip doğuştan itibaren mevcut olduğunu belirterek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Hiperaktivite ve dürtüselliğin önde geldiği alt tipe sahip olan çocuklar ilkokul birinci sınıftan itibaren derhal dikkat çekerler. Sınıfta, ders esnasında yerlerinde duramazlar, sürekli etrafla ilgilidirler. Sanki anlatılanı duymuyormuş gibi bir izlenim verirler. Ders esnasında söz hakkı verilmeden lafa dalarlar veya arkadaşlarının dikkatlerini dağıtacak şekilde davranırlar. Bu şekilde, dersin genel işleyiş ahengini bozarlar. Bu çocukları; okul kantininde sıra beklerken sabırsızca davranışlarıyla, teneffüste oyun oynayan arkadaşlarının oyunlarına aniden dalıp düzeni bozmalarıyla, arkadaşlarını kızdırmak konusunda kendilerini tutamamaları ve/veya kendilerinin de kolay tahrike gelip kolay kızmalarıyla fark edebiliriz. Arkadaş ilişkileri genellikle olumsuz seyreder. Sosyal uyum sorunları yaşarlar ve dışlanabilirler. Akademik başarıları da çok yüksek değildir. Söz konusu olan dürtüsellik ve hareketlilik belirtileri sebebiyle, dersleri tam anlamıyla takip etmekte zorlanırlar. Bu belirtileri sergileyen çocuklar bir anlamda şanslıdırlar. Çünkü hemen fark edildikleri için hızla profesyonel yardım arayışına yönlendirilirler.”
‘‘Lise çağına kadar fark edilemeyebilir’’
Doksat, dikkat bozukluğunun önde geldiği alt tipte klinik belirtiler sergileyen çocukların ileri sınıflarda, özellikle de özel dikkat gerektiren sınav sistemlerinde ve eğitim faaliyetlerinde yaşadıkları konsantrasyon bozukluğu ve akademik gerilikle fark edildiğini belirterek, bu vakaların genellikle, 7 ve 8. sınıflarda, bazen lise çağı çocuklarında, hatta 11 ve 12. sınıf gibi ileri kademelerde tanı alabildiğini söyledi.
‘‘İçsel bir huzursuzluğa dönüşür’’
Tanı ve tedavinin gecikmesinin, dikkat bozukluğu olan çocukları tembelliğe ve ilk eğitim kademelerine ait temel bilgi noksanlığına itebileceği noktasında uyarıda bulunan Doksat, “Ergenlik dönemiyle birlikte bazen hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri azalır ve yerini içsel bir huzursuzluk ve yerinde duramama haline bırakır. Dikkat bozukluğu ise seneler içinde çok ufak bir katsayı ile azalır. Kişiler genellikle kendilerine göre bir dikkat toplama stratejisi geliştirir ve onu uygulamaya yönelirler. Bazı vakalarda ise, belirtiler 17 yaşın üzerinde ve erişkin hayatta da devam edebilir” sözleriyle önemli bir noktaya dikkat çekti.
Tedavide ‘‘kontrole tabi ilaçlar’’ kullanılıyor
Orta ve üzeri şiddetteki DEHB’nin tedavisinde birinci sırada beyinde hasarlı veya eksik çalışan dopamini yerine koyan uyarıcı ilaçlar kullanıldığını söyleyen Doksat, “Kısa ve uzun etkili metilfenidat preparatları bunların başında gelir. Bu ilaçların, ‘kontrole tabi ilaçlar reçetesi’ kapsamına dahil edilmesi sebebiyle, bazı aileleri endişeye yol sürükleyebilmektedir. Özellikle bilimsel olmayan kaynaklar üzerinden gerçekleştirilen aramalar, aileleri bu ilaçların ihtimâli yan etkileri konusunda kaygıya sürükleyebilmektedir. Söz konusu olan ilaçlar ülkemizde hekim kontrolünde ve son derece sınırlı sayıda yazılabilmektedir. İlaçlar, sadece hekimin verdiği dozlarda ve sürelerde kullanıldığı sürece, büyüme gelişme geriliği ve bağımlılık gibi yan etkilerin ortaya çıkması söz konusu değildir. Tam tersine, tedavi edilmemiş DEHB vakalarının bir kısmı, ergenlik senelerinde madde kullanım bozukluğu tablosu geliştirmeye aday bireylerdir” dedi.
DEHB’ye bağlı diğer olumsuz komplikasyonların gelişmesini önlemek için tedavinin anlamı ve değerinin çok büyük olduğunu ifade eden Doksat, “İlaçların uyku geciktirme ve iştah kapatma yan etkilerine karşı, takip eden hekimin önerileri doğrultusunda tedbir almak mümkündür. Bu ilaçlara başlamadan önce kardiyak muayene, belirli biyokimya kan analizleri ve nörolojik ön değerlendirme mutlaka yapılmalıdır. Bu ilaçlar, hastalığı tedavi etmemekte olup, sadece etki ettiği süre içinde belirtileri gidermektedir. Tedavi hedefi; belirtilerin kaybolduğu zaman diliminde, kişilerin akademik eksikliklerini gidererek çalışma performansını arttırmaları ve sosyal uyum becerilerini geliştirmeleridir. Bu amaçla, dikkat toplama stratejilerini ve sosyal uyum stratejilerini içeren bireysel psikoterapi seanslarının da tedavi programına eklenmesinin değeri büyüktür” dedi.
‘‘Şekerli gıdaları azaltmak, hiperaktiviteyi engellemede bire bir’’
Doksat, tedavide asla unutulmaması gereken durumları da şöyle sıraladı:
-DEHB tedavisinde bitkisel ilaçların bilimsel bir değeri yoktur. Bazı ek gıda destekleri ve vitaminler hekimler tarafından duruma göre, reçete edilebilmektedir.
-Nörofeedback, duyusal bütünleme teknikleri ve play attention gibi yöntemler orta ve üzeri şiddetteki ADHD’de; ANCAK ilaç tedavisinin yanı sıra kullanılmalıdır. Bu yöntemler, ilaç tedavisinin yerini tutamazlar. Hafif şiddetteki vakalarda sadece bu yöntemleri kullanan ekoller vardır ancak, bu konunun bilimsel değeri tartışmalıdır.
-DEHB’si olan çocuklarda kolalı, kafeinli ve şekerli gıdaların sınırlanmasının hiperaktivite belirtilerini kısmen azalttığı bilinmektedir.
-Pandemi dönemindeki zorunlu uzaktan eğitim döneminde, özellikle DEHB’si olan çocuk ve gençlerin derslere konsantre olabilme performansları oldukça düşmüştür. Bu anlamda dikkat bozukluğu yaşayan öğrencilerin acilen profesyonel yardım almaları çok önemlidir.
-Tedavi edilmemiş DEHB, bir çocukta; tembellik, düşük akademik başarı, sosyal uyum sorunları, arkadaşsızlık, dışlanma, özgüven eksikliği, yetersizlik duygusu ve depresyona yol açar ve hayat kalitesinde ciddi bozulma oluşur. Bu nedenle, söz konusu belirtilerden kuşkulanılması durumunda ivedilikle bir çocuk ve ergen psikiyatrından randevu alınması son derece önemlidir.


Güncel 19.02.2021 09:34:47 0