DPÜ’de “Bir Türk Soykırımı Hocalı Katliamı” konulu konferans
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde, Azerbaycan Kültür Topluluğu tarafından, moderatörlüğünü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Cantürk Caner’in yaptığı, Öğr. Üyesi Doç. Dr. Bakko Mehmet Bozaslan ve Dr. Öğr. Üyesi Barış Adıbelli’nin konuşmacı olarak katıldığı “Bir Türk Soykırımı Hocalı” konulu konferans düzenlendi.
Konferansa fakülte dekanları ve öğrencilerin yanı sıra çok sayıda akademik ve idari personel de katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Doç. Dr. Cantürk Caner,” 25-26 Şubat 1992’de Karabağ’da yaşanan Hocalı katliamıyla sembolleşen esası 1. Karabağ savaşında bir Türk soykırımı olan bu elim günü anmak için burada toplandık. Tabi Türk olmak zordur çünkü dünyayla mücadele edersin, Türk’e düşman olmak da çok zordur çünkü bir Türk’le mücadele edersin. Tarih boyunca bütün coğrafyalarda hep sınandık hep denendik. Bizim olanı bize vermek istemediler. Bizim olanı elimizden almak istediler. Huzurlu yaşamak istedik. Hiçbir zaman bugün yaşanan son Ukrayna Rusya krizinde olduğu gibi emperyalist eğilimlerimiz, amaçlarımız olmadı. Bulunduğumuz bütün coğrafyalarda her türlü farklı dilden dinden renkten kim ne olursa olsun insanca, beraberce yaşamaya çalıştık ancak zayıf düştüğümüz zaman, kendimizi bir sonraki süreçlere hazırlamadığımız zaman çok ağır bedeller ödedik. İşte 1992 yılında yaşanan hadise bunun en net örneğidir. Bunun tarihte çok örnekleri var. Türkler yüzlerce yıldır sürekli olarak zulme maruz kaldı, bundan sonra da olabilir. Eğer biz bir arada olmazsak, eğer biz bütün Türk dünyası aramızdaki farklılıkları ufak tefek anlaşmazlıkları bir tarafa bırakmazsak ve kardeşliğimizi Türk milleti kavramı üzerinden geliştirmezsek önümüzdeki yüzyıllarda da eninde sonunda illaki bir Türk katliamıyla karşı karşıya kalabiliriz. Bizim amacımız modern, uygar uluslar dünyasında hak ettiğimiz saygıya ulaşmak ve bu refahtan pay almak başkada kimsenin toprağında dininde dilinde gözümüz niyetimiz yok. Yaşanan hadiseler çok üzücü, Allah bir daha böyle zulümlere Türk milletini maruz bırakmasın” dedi.
Konferansta ilk sözü alan Dr. Öğr. Üyesi Barış Adıbelli, Hocalıyla ilgili ne zaman bir anma etkinliği olsa en zor yaptığı konuşmaların bu etkinliklerde olduğunu söyledi.
“Hep o günün acısını yaşıyoruz ve acıları hep taze”
Barış Adıbelli, “ Açıkçası hep o günün acısını yaşıyoruz ve acıları hep taze. Bugüne kadar bütün etkinliklerde hep başımız önümüzdeydi ama ilk defa başımız dik bir şekilde karşınızı çıkıyoruz çünkü artık Karabağ Azerbaycan’ın. Yeter mi yetmez. Daha önümüzde birçok Hocalı var çözmemiz gereken. Onun için bugün ben size Hocalıda yaşananları özetlemekten çok bir daha Hocalıların olmaması için neden güçlü bir Türkiye’ye, Azerbaycan’a ve Türk dünyasına ihtiyacımız var biraz onun etrafında konuşacağım. Arkadaşlar biliyorsunuz etrafımızda çok büyük olaylar yaşanıyor. Bir savaş başladı. İnanın bu bölgenin dengesini Karabağ Zaferi bozmuştur. Bütün küresel güçlerin planlarını yerle bir etmiştir. Pandemi döneminde hep söylenen şuydu, devletler bir süreliğine dinlenmeye çekilecek. Diplomasi daha rutin bir hale gelecek. Krizler askıya alınacak. Böyle bir beklenti vardı. Açıkçası bizde aynı şeyleri öyle yorumluyorduk ancak 2020 yazı bize öyle bir sevinç getirdi ki. Hesabı kapatamadık onu söyleyelim ama en azından yaramıza bir nebzede olsa bir şifa oldu” dedi.
“Sovyetler Birliğinin dağılışına hazırlıksız yakalandık”
Adıbelli, “ Biz yine maalesef Türk dış politikası açısından Sovyetler birliğinin dağılışına hazırlıksız yakalandık. Dolayısıyla bir anda önümüze çıkan Türk dünyasına o anda ne yapabileceğimiz konusunda şaşırdık. 2020’de cephede işler ters gitseydi. Yine göreceğimiz fotoğraf az önceki videodaki fotoğraf olacaktı. Onun için bugünkü konuşmamın temasını neden güçlü bir Türkiye olarak seçtim. Az önce söylediğimiz gibi Sovyetler Birliğinin dağılmasını tam manasıyla karşılayamadık hazırlıklı değildik ama şunu da söyleyelim. Yine aynı süreçte Adriyatik’ten Çin seddine büyük Türk dünyası kavramını da icat ettik. O öyle bir kavramdı ki Rusya’yı da Çini de tam 10 yıl oyaladı. Korkularından her gece kâbus gördüler ama sevgili arkadaşlar en büyük eksiğimize burada geliyoruz. Bizim en büyük sıkıntımız ekonomi. Bir türlü düzeltemediğimiz bir sorunumuz. Ne vardı Güney Kore kadar bir ekonomimiz olsaydı. Bakın görün o zaman dünyada var mı öyle ağlayan bir mazlum. Var mı öyle zulüm altında bir soydaş dindaş kalıyor mu? Şu durumumuzla bile dünyanın dört bir yanına Türkiye elini uzatmak istiyor. Biliyor musunuz arkadaşlar Irak Türkmenlerine de aynısı yapıldı. İran’daki, Azerbaycan’daki Türk kardeşlerimize de aynısı yapıldı” dedi.
“Türkiye jeopolitik bir zorunluluktur”
Hocalı katliamını bizzat Asala komutanlarının yönettiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Adıbelli,” Oynanan oyun aynı, bugün oynandı yarın da oynanacak. Sadece Türkiye’nin güçlü olması bunu çözmeye yetmiyor. Karabağ zaferi bu bölgenin dinamiklerini bozdu. Rusya bile mecbur kaldı sizinle oturdu, anlaşma imzaladı. Çünkü Rusya bütün dünyadan önce gördü gelmekte olanı. Türkiye hiç kimse için politik ve ekonomik tercih değildir. Aksine Türkiye jeopolotik bir zorunluluktur. Hava gibi su gibi mecbursun Türkiye’yi göz önünde bulundurmaya. Geleceğe daha emin adımlarla gidebilmek adına Türk dünyasıyla olan ilişkilerimizi geliştirmemiz lazım. Yeni Hocalıların olmaması için güçlü bir Türkiye gerekiyor. Son olarak da vurguluyorum ki Yaşasın Türk Dünyası, Yaşasın Türkiye Azerbaycan, Yaşasın Karabağ, Karabağ Azerbaycan’dır” diye konuştu.
Adıbelli’nin ardından söz alan Doç. Dr. Bakko Mehmet Bozaslan, “1990’ların hemen başında Sovyetlerin dağılmasına Türkiye çok hazırlıksız yakalandı. Orda ortaya çıkan Türk devletleri Türkiye’den abilik beklerken Türkiye kendi içerisinde bulunduğu olumsuz koşullardan dolayı olması gereken ilgiyi gösteremedi. Türkiye hazırlıksız yakalandığı gibi Azerbaycan’da bugünkü Azerbaycan değildi. Bugün görüyoruz ki ne Türkiye 1990’ların Türkiye’si, ne de Azerbaycan 1990’ların Azerbaycan’ı. Her ikisi de muazzam bir gelişme kat etmiştir. En son Karabağ zaferinde de gördüğümüz gibi cephede destan yazmışlardır. Avrupanın tamamını neredeyse gördüm ve akademisyenlerle oturup konuştuğunuz zaman mesele sözde ermeni soykırımına geliyor. Dolayısıyla iki büyük devlet olarak bu saatten sonra yapmamız gereken Ermenilerin yapmış olduğu bu soykırımı dünyaya tanıtma çabası içerisinde olmalıyız. Her iki devlette bunu yapabilecek potansiyele sahip. Bırakın bir Türk olmayı, bir insan olarak Ermenilerin hocalarında yapmış olduklarından utanç duyuyorum. Bu dönemde Hocalı’da bu soykırım yaşanırken doğal olarak dünyanın gözü bu bölgeye kaydı. Olaylar başlar başlamaz dünyanın çeşitli coğrafyalarından gazeteciler bölgeye intikal ettiler. Bu meselenin uluslararası bilinirliği açısından bu gazetelerin o günkü nüshaları bizim için önemli ipuçları veriyor. Bu meseleyi dünyaya anlatmak istiyorsak bu kaynaklardan ciddi anlamda faydalanabiliriz” dedi.