Hodu Yaylası Osmaniye'ye bağlı Düziçi ilçesinin doğusuna düşmektedir. Amanosların Orta Toroslara bağlanmadan
önceki yaylalarından biridir. Yüksekliği 1500 m. olan ve o dönemdeki Farsak (Varsak) yörüklerinin son konakladığı yer olarak da bilinen yayla Karacaoğlan'ın mezarını bulunduğu mekan olarakta anılmaktadır. Yöre halkından Hasan Demir'in anlattığına göre çocukluğunda Göçer'lerle birlikte yaylaya gelen halk aşıkları yıllar önce Karacaoğlan'ın son zamanlarını buralarda geçirdiği ve hastalanarak Hodu da öldüğünü söylemekteydiler. Hasan Demir " Daha küçücük bir çocuktum. Bir gün yaylaya yaşlı bir aşık geldi. Çaldı söyledi. Çalıp söyledikleri hep Karacaoğlan'ın deyişleriydi. Saz söz bitince, çocukluğunda buralara geldiğini ve o zamanki aşıklardan dinlediğine göre Karacaoğlan'ın son günlerini Hodu yaylasında geçirdiğini, ölüncede Yayladaki Urumlu Ardıç'ın Güneyine 250-300 m. Uzağına bir mezar kazarak gömüldüğünü anlattıklarını söyledi. Tarif ettiği Urumlu Ardıç'ın güneyinde, eski ve günümüzde bile halkın saygı gösterdiği bir tek mezar vardı. Ben 15 yıl önce kendi imkanlarım ve o zamanki Düziçi Belediye Başkanının desteğiyle bu mezarı onararak şimdiki hale getirdim"diyor. Amanosların 1500 metre yüksekliğindeki bu plato tıpkı Karacaoğlan'ın dizelerinde anlattığı gibi yayla çiçekleriyle bezenmiş her tarafından buz gibi suların aktığı bir yer. Platonun ortasındaki Karacaoğlan'ın yörük kilimleri gibi çiçeklerle Renkten renge bezenmiş düzlükte ki mezarı bağrında misafir ettiği aşığın yaşamında gördüğü sevgi ve saygıyı günümüzde bile devam ettirmekte ve hala umutla ovadan gelecek Türkmen Yörüklerini gözler gibi yola bakmaktadır.
KARACAOĞLAN KİMDİR?
Doğum tarihinin 1606 olduğu düşünülen Karacaoğlan'ın 17. yüzyılda yaşadığı söylenmektedir.
Karacaoğlan, âşık edebiyatının en önemli şairlerinden biridir. Yaşadığı yer ile ilgili değişik rivayetler olmasına karşın, şiirlerinde kulandığı şive, yöre ve yer isimleri Doğu Çukurova ve özelikle Andırın- Düziçi civarını anlatmaktadır. Karacaoğlan'ın şiirleri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Karacaoğlan, Türk aşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirmiştir. Şiirlerinde Doğa benzetmelerini sık sık yer verirken çok yalın ve temiz bir Türkçe kullanır. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkileyen Karacaoğlan yaşadığı çağda yetişmiş başka saz şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan Edebiyatı'nın ve tekke şiirinin etkisinden uzak kalmıştır. Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle Türkçe yazmıştır. Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır.