Tarih: 14.03.2021 11:43

Ertuğrul Başer: “Türkiye sosyalist hareketinde güçlü ve derin bir hesaplaşma asla yapılmadı”

Facebook Twitter Linked-in

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar 2021 dizisi kapsamında Dr. Mustafa Uğur Karadeniz’in moderatörlüğünde Yazar ve Tercüman Ertuğrul Başer’i ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Sosyalist/Sol ve Kapitalizm Eleştirisi” başlığı altında yaptığı konuşmayla Başer, konuyla ilgili değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.

“Sosyalist hareket normal dünya düzenine yenildi ve kaybetti”
Konunun kendisi açısından içsel olarak nereden kaynaklandığını açıklayarak sözlerine başlayan Ertuğrul Başer, “Konu benim zihnime nereden geldi? Şöyle bir yerden çıktı: Türkiye’de içinden geldiğim sosyalist sol hareket çeşitli katmanlarıyla, çeşitli dallarıyla, şubeleriyle aslında 1989’da Berlin Duvarı’nın çöküşüyle ve sonra 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılışıyla ve diğer belli başlı Çin, Küba gibi sembolik ülkelerin, normal dünya düzenine yenildiği ve kaybettiği bir hareket. Türkiye Sosyalist Hareketi de buna dâhil. Bizim hareketin yenilgisi daha erkendir, daha önce başlamıştır. Açık bir şekilde 1977 1 Mayıs’ı ile ardından gelen darbe ile ve devamındaki özellikle son ÖDP deneyiyle birlikte bütün omurgasını kaybettiğini düşünüyorum sol hareketin. Toplum nezdinde de zaten tüm kredisini kaybettiği çok belli. Şimdi bu yenilginin üzerine aslında Türkiye için konuşuyorsak, yani Türkiye’deki bütün kimlikler kendi içerlerinde şiddete taşmadığı sürece benim gözümde meşru kimliklerdir. Bu kimlikler niye kaybetti? Çünkü 1965’ten başlayarak aşağı yukarı 1980 yılına kadar Türkiye’nin gündemini, ideolojik gündemini, çeşitli konulardaki farklı önerilerini gündeme getiren son derece cevval bir dünyaydı o dünya. Doğru yanlış bu önemli değil. Şimdi bu cevval dünyada aslında bu büyük yenilginin üzerine çok derin, güçlü bir özeleştiri gerekir. Derin güçlü bir hesaplaşma gerekir. Bu güçlü, derin hesaplaşma asla yapılmadı. Sadece sessiz sedasız üzerine yaklaşmayarak veya konuşmayarak bir şeyler değişir gibi oldu. Ama onun dışında genel bir hesaplaşma yapılmadı. Batı’da bu hesaplaşma daha güçlü, daha iyi yapıldı ve makul yerlere geldi o vakit sosyalist hareket dediğimiz hareket" dedi.

“Özel mülkiyetin lağvedilmesi iddiası artık dillendirilmiyor”
Kendisinin de o kimlikten geldiği için bir hesaplaşma içerisine girdiğini ifade ederek sözlerini sürdüren Başer, “Ben de o kimlikten geldiğim için kendi içimde istemesem de bu hesaplaşmayı yaptım. Yani biz bir zaman bağıra bağıra ’özel mülkiyet lağvedilmelidir’ diyorduk. ’Devlet makinası parçalanmalıdır’ diyorduk vesaire vesaire. Bunun gibi çok çeşitli ana iddialarımız vardı. Şimdi bunlar gündemden düştü. Özel mülkiyetin lağvedilmesi iddiası sessizce raftan çekildi. Bunun civarında ne vardı? Serbest piyasaya karşı merkezi planlama dediğimiz bir şey vardı. Yani kapitalizm içerisinde özel mülkiyetin ve ona bağlı olarak özel mülk sahibi, üretim güçlerinin sahibi olan sınıflar, burjuvazi diye adlandırıyordu Marx bunu, kapitalizm içerisinde artık üretici güçleri geliştirme kapasitesini kaybetti" diye konuştu.

“Sosyalist hareketin şiddetle ilişki kurmaması çok daha iyi olurdu”
Başer, "Sosyalist, komünist, Marksist dediğimiz şeyler aşağı yukarı birtakım değişiklikler olsa da benzer şeyleri ima ederler. ’Komünist’ kelimesini provokatif ve negatif bir anlamı olduğu için çok kullanmıyorum. Oraya çekilsin mevzu istemiyorum. Sonuç itibariyle bu hareket ülke hakkında, toplum hakkında, Türkiye için kendine göre bir şeyler düşünmüş, gayret içerisine girmiş. Şiddete taşmasa tabii ki çok iyi olurdu. Bir hareketin hesabını yapıyoruz. Onlardan konuştuğumuzda aslında kendimizden konuşmuş oluyoruz. Kapitalizm eleştirisi dediğimizde kapitalizmden ne anladığımı ortaya koyayım. Kapitalizm denildiğinde aslında iktisadi açıdan bakılan modern toplumu anlayalım derim. İktisadi bir pencere ile baktığımız modern toplumu anlayalım” şeklinde konuştu.
“Sosyalist/Sol ve Kapitalizm Eleştirisi” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —