Tarih: 31.01.2022 11:29
Ertuğrul Taşkıran: “Beni en çok zorlayan forvet Sörloth’tu”
Kasımpaşa’nın tecrübeli kalecisi Ertuğrul Taşkıran, Süper Lig’de kendisini en çok zorlayan forvetin Trabzonspor’da iki sezon önce forma giymiş Alexander Sörloth olduğunu söyledi. Ertuğrul, ayrıca takım arkadaşı Umut Bozok’un da antrenmanlardaki şutlarıyla kendisine zor anlar yaşattığını belirtti.
Kasımpaşa’nın deneyimli file bekçisi Ertuğrul Taşkıran, kariyeri, Süper Lig’de görev alan genç kaleciler ve birçok konuyla ilgili İhlas Haber Ajansı’na özel açıklamalarda bulundu.
“Büyük takımdan puan aldığında farklı bir hava oluşuyor”
Beş maçlık galibiyet serisine kadar yaşadıkları inişli çıkışlı grafiği değerlendirerek sözlerine başlayan 32 yaşındaki eldiven, “Sezon başladığında geçen sezondan ders alıp başladık. Çünkü geçen sezonun sonuna doğru iyi bir grafik yakalamıştık. Eğer onu yakalamasaydık sıkıntı yaşayacaktık son haftalarda. Bu doğrultuda iyi oyuncular da katıldı aramıza ama takım oyununda istediğimiz istikrarı yakalayamadık. Bu da sonuçlara yansıdı ama oyundan vazgeçmedik. Hiçbir oyunu bırakarak, farklı mağlubiyet alarak kaybetmedik. İstikrarlı bir oyunumuz vardı ama sonuca yansıtamadık. Nitekim hoca değişiklikleri de oldu bu doğrultuda. Bazı maçlarda çok iyi oyunlar sergiledik. Galibiyet alabileceğimiz maçlarda bazen özgüven eksikliği, bazen bireysel hatalar ile sonuçlar alamadık. Haftalar çok çabuk geçti. Ben Antalyaspor maçını oynadıktan sonra Altay maçına geldiğimizde, ligin son haftası artık, kazanmaktan başka hiçbir şansımız yoktu. Altay o maça bize göre daha rahat çıktı, üst sıralardaydı. Bizim lige ikinci devre tutunabilmemiz için kesin galibiyet almamız gerekiyordu. Oraya kadar bazı beraberlikler açıkçası bizim gözümüzü boyamış. Beşiktaş ile beraberlik aldık. Büyük takımdan puan aldığında farklı bir hava oluşuyor. İster istemez gerçeklerden uzaklaşabiliyorsun. Nitekim çok az galibiyet adlık, Giresun ve Malatya maçı var galip ayrıldığımız. O doğrultuda aradaki maçların hepsinde ben oynadım. Malatya maçında alt adalemden bir sakatlık yaşadım. 20. dakikada oyundan çıkmak zorunda kaldım. O maçtan sonra 6-7 maç oynayamadım. 5 haftası sakat geçti, 2 haftası da yedek oturdum. Sonrasında tekrar fırsat geldi ve takımın yükselişiyle beraber güzel bir grafik çıktı ortaya. Bütün arkadaşlarım oynayan oynamayan herkes çok mutlu. Güzel bir ortam yakaladık” şeklinde konuştu.
“Sami hoca vazgeçmememiz gerektiğini her konuşmada bize aşıladı”
Teknik Direktör Hakan Kutlu ile yolların ayrılmasının ardından takımın başına geçen Sami Uğurlu’nun büyük bir inanç ile göreve başladığının altını çizen Ertuğrul Taşkıran, “Sami Hoca futbolculuktan gelen bir insan. Bizim neler yaşadığımızı çok iyi biliyor. Daha önceki hocaların ekiplerinde de bulundu. Bizi yakından tanıyor. Hoca kulübü de çok iyi biliyor. Camiayı da çok iyi biliyor. Oyuncuları da bire birde çok iyi tanıyor. Neler yapabileceğimizi en iyi bilenlerden bir tanesiydi. Bu doğrultuda inançlı bir şekilde başladı. Gerçekten kazansak da kaybetsek de oyundan vazgeçmememiz gerektiğini her defasında her antrenmanda her toplantıda bize aşıladı. Kendine çok inanıyordu, fırsat bekliyordu. Bu fırsatı da zor bir zamanda yakaladı. Üstesinden şu ana kadar çok iyi bir şekilde geldi. Bundan sonra da daha iyisini daha güzelini yapacaktır” cümlelerine yer verdi.
“Performansımın artışı takımla doğru orantılı”
Yükselen grafiğinin takımdaki dayanışma ile alakalı olduğunu da belirten başarılı file bekçisi, “Konya’dan ayrıldıktan sonra birçok takımın ilgisi alakası oldu. Çok iyi şartlar sunan takımlar oldu. Kasımpaşa benim hep önceliğimdi. Nitekim o süre zarfında da bekledim. Çünkü burada bir kaleci rotasyonu olacaktı. Fatih’in Galatasaray’a gittiği dönemde Ramazan tek kalmıştı. Buraya çok istekli ve arzulu geldim. Çünkü yaptığım tüm plan programlarda burada olmayı istiyordum. Daha öncesinde burada oynayan yakın arkadaşlarım da vardı. Hem faydalı olabileceğimi hem de kariyerimde o istediğim ivmeyi yakalayabileceğim fırsatı burada bulacağıma inanıyordum. O inançla geldim. Geçen sezon da benim adıma iyi geçti. 20-21 maç oynadım. Bu sezon da şu ana kadar 15 tane maç var ve her maç takımıma katkı sağlamak için uğraşıyorum. Performansımın artışı takımla da doğru orantılı ama kulübü seviyorum, çok güzel bir ortamımız var ve sahiplendim. Bu da hem performansıma hem saha içi hem saha dışı duruşuma yansıyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. Üzerine koyarak devam etmem gerekiyor. Bunun da farkındayım” diye konuştu.
“Trabzonspor maçı çok önemli”
Ertuğrul, Süper Lig’e verilen arada sıkı çalışarak Trabzonspor maçına hazırlandıklarını söyleyerek, “Takımda hava gayet iyi. Şampiyonluk adayı takımlardan bir tanesiyle oynuyoruz. O açıdan çok önemli ama bizim için her maç çok önemli. Biz yaptığımız şu seride aradan bir tane maçı, Allah korusun kaybetmiş olsaydık işler şu anda bizim için çizilen bu tablo şeklinde olmayacaktı. Daha zor olacaktı. Bizim her maçtan puan çıkartmamız gerekiyor. Bu güce sahibiz. Oyuncular olarak biz buna inandık. Birçok takım kampa gitti. Bizim tesis imkanlarımız çok iyi. O yüzden antrenmanlarımıza burada devam ediyoruz. Sıkı çalışıyoruz. Sakat oyuncularımız var. Bu ara onların dönmesi için de iyi oldu. Aramıza katılan birkaç arkadaşımız oldu. Bizim adımıza güzel bir fırsat oldu. Bu bir ara ama bizim hiç ara vermemiş gibi aynı ciddiyetle, aynı istek ve arzuyla yolumuza devam etmemiz gerekiyor ve inşallah da böyle olacak” değerlendirmesinde bulundu.
“Altay, Uğurcan, Berke, Ersin ve İrfan Can Türk futboluna damga vurabilecek kaleciler”
Son dönemde Türk futbolunda yetişen genç kalecilerin Avrupa standartlarının üzerine çıkabileceğini savunan lacivert-beyazlı oyuncu, “Gerçekten Türk futboluna damga vurabilecek isimler var; Altay, Uğurcan, Berke, Ersin, İrfan Can. Sayabileceğimiz birçok isim var aklıma gelmeyen. Alt liglerde de aynı şekilde güvenip oynatılan birçok kaleci var. Bu Türk kaleciler için çok büyük bir fırsat. Fırsat verildiğinde de bunun değerlendirilebileceğini gerçekten Avrupa standartları hatta Avrupa standartlarının üzerine çıkılabileceğini gösteren bir ivme bu” açıklamasını yaptı.
“Potansiyelli kalecilerimiz var, bunların Avrupa’da öne çıkması gerekiyor”
Türk kalecilerin Avrupa’ya açılmasına yönelik adımların atılması gerektiğini aktaran Taşkıran, yeni yetişen genç kalecilerin fizik kalitesine ilişkin de şunları söyledi:
“Bizim fizik standartlarımız çok iyi. Türkiye’deki kalecilerin özellikle son dönemde fizik kalitesinde muazzam bir artış oldu. Dünya standartlarının civarındayız. Ortalama 1.91 diye biliyorum kaleci standardı. Şu an Türkiye’deki kalecilerin boyutları çok iyi. Fizik kuvvetleri çok iyi. Bunu teknik ve oyun bilgisiyle birleştirdiğimizde başka seviyeye geleceğiz. Bunu yapan kaleciler üst seviye oldu. Büyük takımda oynamak zor, diğer takımlardaki gibi maç içinde 6-7 tane pozisyon gelmiyor. Sıcak kalman gerekiyor. Konsantrasyonunu bozmaman gerekiyor. Bunu başarabilenler de yukarıya doğru devam ediyor. Altay bunu başardı kalıcı oldu, Uğurcan bunu başardı kalıcı oldu. Benim temennim Ersin de dahil. Ersin’in Berke ile beraber daha gelişimine katabileceği zamanları da var. Fırsatları da var. İnşallah yerli kalecilerin yurt dışına açılmasıyla alakalı adımlar atılır. Bunu başarabilen kaleciler olur ve bunun devamı gelir. Gerçekten çok potansiyelli kalecilerimiz var. Fizik kalitemiz çok iyi. Bunun Avrupa’da bir şekilde öne çıkması gerekiyor. Umarım gerçekleşir.”
“Genç kaleciler faydalı eleştirileri dinleyip yoluna devam edecek”
Fenerbahçe’de Altay Bayındır’ın yokluğunda kaleyi devralan Berke Özer’e zaman zaman yöneltilen olumsuz eleştirilere de değinen 32 yaşındaki futbolcu, genç kalecilerin bu tür ağır eleştirilere takılmadan çalışarak devam etmeleri gerektiğinin altını çizip şöyle devam etti:
“Bu eleştirilerin olması normal. Büyük bir camia. Türkiye’nin en büyük camialarından bir tanesi. Ben de altyapısından yetiştim. Yaklaşık 10-11 yıl bu camianın içinde bulundum ve üzerimde o armayı taşıdım. Saha içi saha dışı sorumlulukları çok fazla. Bu bir gerçek. Başarı geldiğinde ödülü de çok büyük oluyor ama başarısızlık geldiğinde eleştiriler de bir bu kadar ağır oluyor. Berke ile zaten konuşuyoruz. Çok düzgün bir çocuk ama bunlara karşı duruşunuz ilerideki kariyerinizi belirleyecek. Övgülerde çok yükselmemeniz lazım. Bu tarz eleştirilerde de kendinizi düşürmemeniz lazım. Aynı çizgide devam etmek gerekiyor. Benim bütün kalecilere söyleyeceğim bu. Bir maçta yaptığın bir kurtarış seni göklere çıkartıyor. Aslında bu da gerçekçi değil. Yaptığın bir hatada da çok ağır eleştirilere maruz kalıyorsun. Bu da gerçekçi değil. O doğrultuda çok çalışacaksın. Kaleciliğin anahtarı bu, bitmiyor. Uğurcan 25-26 yaşında çok iyi kaleci. Ama bunu devam ettirmesi gerekiyor. Üzerine koyduğu sürece o çizgide devam ettiği sürece iyi kaleci olarak anılacak. Altay ve Ersin de öyle. Diğer kaleciler için de bu durum söz konusu. İstikrar gerekiyor. Genç kalecilerde özellikle inişler çıkışlar olması çok normal. Kalecilik tecrübeyle de doğru orantılı. Çok takılmadan doğru olanları sana faydası olan eleştirileri dinleyeceksin aynı şekilde çalışmaya devam edip yoluna bakacaksın.”
“Serdar Kulbilge ile çalışmak bizim için bir şans”
Lacivert-beyazlı eldiven, kaleci antrenörü Serdar Kulbilge’yle çok iyi çalıştıklarını da belirterek, “Milli takım arasında bizi iyi yoruyor. Serdar hoca ben Fenerbahçe’de ilk altyapıdan A takıma çıktığımda çalışkanlığı ile örnek olacak bir isimdi. Nitekim o seviyede oynamasını da çalışkanlığına bağlıyor kendisi. Şimdi antrenörken de aynı şekilde. Hem farklı çalışmalar yaptırıyor, kendini geliştiriyor hem de yoğun tempoda çalıştırıyor bizi. O açıdan bizim için bir şans” diye konuştu.
“Futbol sonrası antrenörlük yaparım diyemiyorum”
Ertuğrul, aktif futbol yaşamının ardından kariyerini nasıl sürdüreceğine ilişkin sorulan soruya, “Ben şu an 32 yaşındayım, kaç yaşına kadar oynarım? 3, 4, 5 sene, gidişata bağlı. 37-38 yaşıma kadar oynadığımda yine çalışmam gerekecek. Geçmişte yaptığım çalışmalar beni 36-37 yaşıma kadar götürmeyecek. Evet, oynadığım maçlar, gösterdiğim performanslar beni bir yere getirecek ama kalecilik çalışmayla birebir aynı doğrultuda ilerliyor. Uzun vadede şöyle yaparım, şu yaşa kadar oynarım diye bir şey söyleyemiyorum. Kendimi fit hissediyorum. Fiziğim el verdiği sürece sahaya adımı attığımda bugünkü gibi istekli giriyorsam, onu devam ettirdiğim sürece ben de devam edeceğim. Sonrası zor bir soru. Şu an futbol çok darboğazdan geçiyor. Kulüplerin çok ciddi maddi sıkıntıları var. Tesis sıkıntıları var, birçok kulübün. Yarın ne olacağını bilmiyorum. Futbol sonrasında antrenörlük yaparım dediğimde kendimi oraya koyamıyorum. Çünkü hala kaledeyim. Onun dışında yöneticilik, futbolcu temsilciliği gibi bir sürü seçenek var ama kendi adıma bunları değerlendirip, şunu yapacağım diyemiyorum. Benim zamanında Fenerbahçe’de beraber oynadığım Emre ağabey (Belözoğlu), Egemen ağabey (Korkmaz), Selçuk ağabey (Şahin) ve Volkan ağabey (Demirel) şu anda antrenörlük yapıyor. Doğal olarak onlarla iletişim halindeyiz. Belki futboldan sonra antrenörlüğe yönelebilirim veya daha farklı fikirler oluşabilir kafamda. Planlarım var ama net şekilde karar vermiş değilim” cevabını verdi.
“Çocukluğumuzda bizim dönemimizin efsanesi Rüştü ağabeydi”
Deneyimli eldiven, örnek aldığı kalecinin Rüştü Reçber ile Volkan Demirel olduğunu aktararak, “Çocukluğumuzda bizim dönemimizin efsanesi Rüştü ağabeydi. Kendisiyle de tanışma fırsatı yakaladım, karşılıklı da oynadık. Bizim adımıza akla ilk o geliyordu. Çünkü benim çocukluğum onun çok başarılı olduğu döneme denk geldi. Ben hep kaleci olarak oynadım. Forvet, defans değildim. O yüzden Rüştü ile başlayan daha sonra Volkan ile devam eden bir süreç vardı. Önümüzde Volkan Demirel gibi bir gerçek vardı. Ve hep bize o söyleniyordu. Kariyerlerimiz bir şekilde bir araya geldi. Ben Fenerbahçe’ye transfer oldum A takıma çıktım. 2 sene de Volkan abiyle aynı odayı paylaştım. Rüştü ile başlayıp Volkan ile devam eden rol model oldu hayatımızda. Şu anda da ben gençlere yakınımda altyapıdan gelen gençlere örnek olabilmek için elimden geleni yapıyorum. Çünkü genelde Türk futbolunda kötü örnekler haylaz çocuklar göze geliyor ama çok doğru düzgün profiller de var. Ben de bunlardan biri olup gençlere örnek olabilmek adına elimden geleni yapıyorum. Onlara yardımcı olmaya çalışıyorum” şeklinde konuştu.
“Beni en çok zorlayan forvet Sörloth’tu”
Süper Lig’de kendisini en çok zorlayan forvet oyuncusunun iki sezon önce Trabzonspor’da forma giymiş olan Norveçli Alexander Sörloth olduğunu açıklayan Ertuğrul Taşkıran, “Açıkçası Burak Yılmaz ağabey buradayken cevabım o olurdu. Sonrasında da Sörloth’tu. Çünkü adam hiçbir şekilde durdurulamıyor. Koşu atıyor, şut atıyor, kafa topu var. Mücadele ediyor. Defansa yardım ediyor. Şu anda aklıma güncel gelen isim yok ama en son Sörloth’tu. Kafa atıyor, koşuyor. Bütün özellikleri var. Beni en çok zorlayan forvet Sörloth diyebilirim. Şu an için ‘beni çok zorluyor’ diyebileceğim bir isim yok. Bizim Umut çok zorluyor, antrenmanlarda. (Gülerek) Daha rakip oynamadık ama Umut zorluyor diyebilirim” ifadalerini kullandı.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —