Fatih’te tarih yolculuğu: Horhor Antikacılar Çarşısı
Fatih’te eskinin kokusunu taşıyan Horhor Antikacılar Çarşısı, bugünün dünyasından yüzyıllar öncesine yolculuk yapmak isteyenlerin uğrak noktası olma özelliği taşıyor. Çarşı hakkında bilgi veren restoratör ve Horhor Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özkaya, “Horhor Antikacılar Çarşısı 7 katlı, 210 dükkanını bulunduğu en büyük antikacılar çarşısı. Restorasyon dükkanlarının ve atölyelerin olduğu inanılmaz galerileri olan bir müze. Kimi zaman da üniversite öğrencilerinin staj yapmak için uğradığı bir okul kimi zaman da anneannelerimizin ve babaannelerimizin koltuklarını getirip tamir ettirdikleri eski bir İstanbul sokağı” dedi.
Fatih’te eskinin kokusunu taşıyan Horhor Antikacılar Çarşısı, Horhor Caddesi’nde Kırma Tulumba Sokağı’nda yer alıyor. Antikaların ve eski eşyaların olduğu çarşı, dönem dizileri ve filmlerin çekimlerine de ev sahipliği yapıyor. Avrupa’dan getirilen antikalardan Osmanlı döneminden kalma pek çok eşyaya ulaşılabilen çarşı koleksiyonerlerin uğrak noktalarında biri olarak biliniyor. Adeta zaman tünelinden geçiyormuş hissi uyandıran çarşıda gezenler, dekor ürünlerinden mobilyalara avizelerden gramofonlara kadar çok sayıda antikayı bir arada bulabiliyor. Antikaların satışının yanı sıra, tamirinin ve restorasyonunun yapıldığı çarşı hakkında bilgi veren restoratör ve Horhor Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özkaya şunları söyledi:
“Burası Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı eserleri koruyan gönüllü insanlardan oluşan muhteşem bir sanat merkezi”
Antikanın tanımını yapan Horhor Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özkaya, “Horhor Antikacılar Çarşısı 7 katlı, 210 dükkanın bulunduğu dünyanın en büyük antikacılar çarşısı. Restorasyon dükkanlarının ve atölyelerin olduğu inanılmaz galerisiyle bir müze. Kimi zaman da üniversite öğrencilerinin staj yapmak için uğradığı bir okul kimi zaman da anneannelerimizin ve babaannelerimizin koltuklarını getirip tamir ettirdikleri eski bir İstanbul sokağı. Bu çarşıya gelenler ne bulurlar sorusuna, kapıdan girdiklerinde kendi yaşantılarının eşyalarına rastlayabilirler. Bir gaz lambası, eski bir telefon, babaannelerinden kalan bir kanepe bunlarla başlar sonra yukarı katlara çıktığınız zaman, dönem dönem gerçek antikalarla tanışma şansınız vardır. Eski gramofonlar yani bir dönemi temsil eden eşyalar zaten antikanın tarifini yaparsak bir dönemi temsil eden, üzerinde sanat özelliği olan, eşi benzeri az bulunan eşyalardır. Bu özellikleri taşımayanlar eski eşya sınıfında yer alır. Bu bakımdan Horhor Antikacılar Çarşısı’nda her katta ayrı bir şaşkınlık yaşayacaksınız çünkü burası bir rehabilitasyon merkezi gibi. Yani burayı gezen insanlar hem zaman tünelinde dolaşmış olacaklar hem de kendilerinden birer parça bulacaklar. Eski eşyalar deyince, öyle eşyalar var ki burada Rönesans Dönemi’ne ait eşyalar; barok, rokoko, neoklasik, ampir her dönemin eşyaları mevcut. Bazen burada müzelerden izin alınan sertifikası bulunan eşyalara da rastlayabilirsiniz yani burası Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bu eserleri koruyan gönüllü insanlardan oluşan muhteşem bir sanat merkezi” ifadelerini kullandı.
“Muhteşem bir tarih beldesinde yaşıyoruz”
Antikaların fiyatının ‘antika’ tanımına uygun olarak değişiklik gösterdiğini söyleyen Özkaya, “Yurtdışından da gelen misafirlerimiz oluyor. Biz müzelerle çalıştığımız için onlardan izin almaları gerekiyor böyle bir esere sahip olabilmek için. Eğer yurtdışına çıkarılamaz konumda bir eser ise buna izin vermiyoruz. Hatta yurtiçinden koleksiyonerler dahi buradan bir eser aldıklarında koleksiyonluk sertifikası almadan eşyaları sergileyemiyorlar. Horhor Çarşısı’na bazen kendi antikalarını bulmak için geliyorlar mesela ‘thonet’ diye bir olay var. Ağacın buharla ısıtılarak şekillendirilip sandalyeye ve eşyaya çevrilmesi. Michael Thonet’tir bunun orjinali, Avusturya’dır. Buraya bir dönem Avusturyalılar hücum ettiler çünkü İsmet Bey vardı burada thonetçi, onda Avusturya thonetleri vardı ki çok değerli eşyalardır bunlar, altlarında damga bulunuyordu. Sonra Avusturya thonetinin, Çekoslavaklarda benzerlerini yaptılar. Bizim de sinema sandalyeleri onlara benziyordu. Yurtdışından, İngiltere’den bile gelen oluyor buraya öyle antikalarımız oluyor ki burada. Bizim koleksiyonerlerimiz müzayedende parça alıyorlar. Mesela biz bu konuda dünyayı yönetebilecek tarzda bir kültüre sahibiz. Bizim Osmanlı eserleri, 2. Mahmud döneminden yurtiçine gelen eserlerimiz, bugün saraylarımız yani muhteşem bir tarih beldesinde yaşıyoruz. Horhor’da bu tarihi yerlerin en büyük merkezi. Bizim çarşımızdan, Üsküdar’dan Kadıköy’den, Çukurcuma’dan her esnaf gelip burada bir parça bulma şansına sahip” şeklinde konuştu.
“Burada her şeyin en doğrusunu bulabilme şansına sahipsiniz”
Müşteri profilleri hakkında bilgi veren Özkaya, “Bazen bizim koridorlarımızda yaşlı bir teyze, kimi zaman çok ünlü bir dekoratör, kimi zaman da çok ünlü bir sanatçıyı görebiliriz. Öylesine bir yapımız var ki bizim, dışarıdan vergi daire gibi görünse bile bir nar gibi içeri girdiğiniz zaman mücevherlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Kimi zaman burada çok ünlü iş adamlarını görebiliyorsunuz, kimi zaman da çok mütevazı eşyasını satmaya gelen bir aile geliyor. Bizim eksperlerimizde bulunuyor burada her şeyin en doğrusunu bulabilme şansına sahipsiniz. Neden çünkü rekabet var, 210 galerinin olduğu bir yerde kimseyi yanlış bilgilendirme şansınız yoktur. Her eşyanın anlayanı farklıdır, bulunduğumuz dükkan sedef üstüne, sedefin ustası ayrıdır, mobilyanın ustası ayrıdır, ağacın ustası ayrıdır, dekorasyonun ustası ayrıdır, son dönem eşyalarının ustası ayrıdır, işçiliğin ustası ayrıdır. Doğru ustayı bulmak çok önemli, ancak çok azaldı çünkü çıraklık bitti. O eski ustaların yetiştirdiği çıraklar yetişmiyor. Allah’tan şu an sanat okulları mevcut, öğrenciler geliyorlar buraya, Metin abi şunu anlatır mısınız diyorlar. Üzülüyorum çünkü çıraklık yapmayan bir kalfa usta olamaz” dedi.
Çarşının dikkat çeken antikaları
Babadan oğula antikacı olan Soner Doğan, “Bu benim baba mesleğim yaklaşık 34 senedir şahsen bu iş ile ilgileniyorum. 1967 senesinde babam da bu işe başlamış. Eski ‘Kuledibi’ esnaflarıyız. Benim tarzım Osmanlı dönemi, Fransız, İtalyan, İngiliz öyle antikalarda var ama benim tarzım tamamen Osmanlı. Ben bu işi hem babadan gördüm hem de severek yaptım hepsine dalmadım. Sadece uzmanlık alanım eski Osmanlı dönemi. Bunların mesela yenileri de var Suriye, Şam işi dediğimiz Antep, Maraş tarzı benimkiler hepsi orijinal Osmanlı dönemidir. Sehpam 17. Yüzyıl sonları 18. Yüzyıl başları, buradaki vitrin de eski Osmanlı dönemidir, Sultan Abdülhamid tuğralı. 150 seneden aşağı değil, en değerli eser de budur” ifadelerini kullandı.
Horhor Antikacılar Çarşısı’nda bulunan antikaların dönem dizileri ve filmlerinin çekimlerimde kullanıldığından bahseden çarşı esnaflarından Selahattin Zenginyürek, “1976 senesinden beri antikacılık mesleği ile ilgileniyorum. İstanbul’da yapıyorum, biliyorsunuz enternasyonel ve turizm boyutu İstanbul olduğu için yabancılara ve Türkiye portföyüne hitap ediyoruz. Ürünleri genel de dekorasyon amacı ile satıyoruz, iç dekorasyon dönem parçaları, mobilya ve aksesuar. Burada bulunan en değerli eski eser Osmanlı dönemi bir parçadır. O parça Edirne Kari olarak geçer, renkleriyle, tasarımıyla hiç dokunulmamıştır. Genelde yalılar da şerbetlik olarak nitelendirilir ve kullanılır. Çok nadide çıkar, kurtludur aslında ama onun kurtlu olması ve çok yorgun bir parça olması onun değerini kaybettirmez. Çünkü o yeri gelir iyi bir müze de bile o parça sergilenebilir. O parçadan yeni tasarımcılar faydalanıp farklı yorumlanabilir ve replikalarını yapabilirler. Bu meslek beni çok mutlu oluyor çünkü çok düzgün insanlarla muhatap oluyorum sanatla ilgili olduğu için. Aynı zamanda Türkiye’de yapılan birçok dizi ve filmler var. Kendi kültürümüzle ya da batı kültürü ile de olur, ya da günümüz kültürü de olabilir. Yapılan farklı dönem dizi ve filmlerindeki konseptler mobilya ya da aksesuar tasarım ve parçaları buradan kiralama sistemi ile yapılır. Diyelim ki 1920 dönem filmi yansıtacaksınız, filmin içeriğine göre kişilerin ekonomik boyutuna göre doğru parçaları içeriğe konumlandırıyoruz” dedi.
Hem antikaların satışını yapan hem de restorasyonu ile ilgilenen esnaflardan Erol Sarıtaş, “Baba mesleği benim bu yaklaşık 40 senedir bu işi yapıyorum. Bu işin sadece satıcısı değilim restorasyonunu da yapıyorum. Bakımları olsun, cilası olsun her şeyi ben kendim yapıyorum. 1940’lı dönemlerin ‘fifties tarzı’ dedikleri o dönemi yansıtan eski koltuklardır. Bunları eski alıp restorasyonunu yaptım, kumaşları, cilası benim elimden geçti” şeklinde konuştu.
“En çok Osmanlı zamanından kalan eşyaları tamir ediyoruz”
Çarşının içinde eski eşyaların tamiratını yapan Murat Aksu ise, “35 senedir bu işi yapıyorum. Uzun süredir bu çarşıdayım, çekirdek zamanından girdim bu çarşıya ve devam ediyorum bu mesleğe. Bize daha çok eski tür eşyalar gelir burası antikacılar çarşısı olduğu için fark etmiyor bir eşya nasıl gelirse gelsin tamir ediyoruz bir şekilde, eksikleri olsun, parçaları eksik olsun tamamlıyoruz. Aynısının kalıbını alıyoruz, orijinal bir şekilde tamir olmamış bir şekilde geri sunuyoruz. Tamirler bir hafta da sürüyor, bazen beklemek gerekiyor, parçanın kuruması gerekiyor, o parçayı yapmak gerekiyor, bir ay da sürebiliyor. Eski altın varak aynalar, konsollar, mobilyalar geliyor. En çok Osmanlı zamanından kalan eşyaları tamir ediyoruz. Yurtdışından da gelen antikalar var yolda gelirken kırılabiliyorlar. Onları da tamir ediyoruz” diye konuştu.