Tarih: 13.03.2023 11:02
Gizemini koruyan tarihi yer altı kaçış tünellerinin turizme kazandırılması talebi
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Beyşehir’de bulunan ve günümüzde hala gizemini koruyan tarihi yer altı kaçış tünellerinin temizlenip havalandırılarak ışıklandırıldıktan sonra turizme kazandırılmasını beklediklerini söyledi.
Prof. Dr. Muşmal, ilçe merkezinde tarihi Eşrefoğlu Camisi külliyesini de sınırları içerisinde barındıran İçerişehir Mahallesindeki yer altı tünellerinin gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra ziyaretçilere açılmasının Beyşehir turizmine çok ciddi katkılar sağlayacağını belirterek, “Türkiye’de böyle tünellerin örnekleri çok azdır. Bu tüneller bir hayat ve yaşam tüneli gibidir. Bu tüneller niçin düşünüldü, insanlar o tarihlerde uzun süren kuşatmalar altında nasıl hayatta kalıyorlardı. 13. yüzyılda bunu düşünen bir ecdadımız var. Ecdadımızın bu yapıları nasıl kullandığını düşünmek ve anlamak açısından bu tünellerin temizlenerek, ışıklandırılarak, havalandırma delikleri kurularak turizme kazandırılması ve ziyarete açılması çok önemlidir. İlçemizde böyle bir beklenti de bulunmaktadır. Böylece ülkemiz, Konyamız ve Beyşehirimiz çok önemli bir turizm alanı kazanmış olacaktır” şeklinde konuştu.
Yer altı kaçış tünellerinin inşa edildiği tarihi döneme de işaret eden Prof. Dr. Muşmal, bir höyük üzerinde yer alan İçerişehir Mahallesinde Roma ve Bizans döneminde “Mysthia” adı verilen tarihi bir yerleşim bulunduğunu hatırlatarak, “Selçuklular buraya gelmesi ile birlikte bulunduğumuz noktadaki tarihi şehir terk edildi ve burası viran şehir haline geldi. Nihayet bu viran şehrin etrafına Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından arkamda taç kapısı görülen geniş surları ve külliyeyi inşa edildikten sonra Gurgurum bölgesinden şehri buraya taşıdı. 1280’li yıllardan günümüze kadar Beyşehir adıyla bu şehir varlığını sürdürüyor” dedi.
"Bu kaçış tünellerinin varlığının efsane olmadığı tespit edildi"
Beyşehir’de geçmişten günümüze taşınan tarihi eser sayısının oldukça fazla olduğuna işaret eden Prof. Dr. Muşmal, bu eserlerin başında ise Eşrefoğlu Camisi’nin geldiğini aktardı. 720 yıllık bu tarihi mekanın çilehanesi, karlığı, minberi ve mihrabının hikayesi ile gizeminin halk arasında sürekli anlatılageldiğini vurgulayan Prof. Dr. Muşmal, yine halk arasında anlatılan bir hikayeye dikkati çekerek, “Bu konuda anlatılan bir efsane, hikaye ve bir rivayet var ki, bu da Eşrefoğlu Beyliği’nin merkezi olan İçerişehir’in altında pek çok noktaya dağılan Eşrefoğlu Camisi’nin çilehanesi ile bağlantılı olduğu düşünülen kaçış tünellerinin bulunduğudur. Eskiler, bu hikayeleri yıllardır anlatır. Bugün İçerişehir’in yaşlı insanları ile sohbet ederseniz, hepsi aşağı yukarı bu kaçış tünellerinden, gizemli dehlizlerden bahsederler. Yakın zamanlara kadar bu hikayeler halk arasında sıklıkla anlatılıyordu. Nihayet sanat tarihçiler ve arkeologların bölgede yapmış olduğu çalışmalar sırasında bu dehlizlerin bir kısmına ulaşıldı. Böylece bu kaçış tünellerinin varlığının aslında bir efsane olmadığı, gerçekten İçerişehir Mahallesinin altında tünellerin bulunduğu tespit edildi” ifadelerini kullandı.
"Burada profesyonel mimari bir yapının oluşturulduğu görülüyor"
İlk olarak Eşrefoğlu Bedesteni’nin hemen önünde oluşturulmuş bir alanda bir dehliz ve bir tünelin varlığının tespit edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Muşmal, tünele bakıldığında bir insan boyundan yüksek olduğunun görüldüğünü belirterek, “Yani burası yaklaşık 3,5 metre yüksekliğinde. Hatta yaşlıların anlatımıyla tünellerin bir insanın ata binmiş bir şekilde rahatlıkla yürüyebileceği, geçebileceği yükseklikte olduğu belirtiliyor. Karşı karşıya 2 insanın da rahat bir şekilde geçiş yapabilecekleri genişlikte olduğu da söylenmektedir. Nitekim sanat tarihçilerinin de içeride yapmış olduğu incelemelerde bu dehlizlerin, bu kaçış tünellerinin varlığı tespit edildiği gibi, yüksekliklerini ve genişliklerini de tespit ettiklerini biliyoruz. Hatta tünellerde zaman zaman mola noktalarının yapıldığı ve belli aralıklarda havalandırma delikleri ve mazgalların bulunduğu da tespit edildi. Yani, o zaman biz şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; bu tüneller alelade tüneller değil. Bunlar basit kazılmış çukurlardan ibaret değil, tüneller bizatihi inşa edilirken bilinçli ve programlı bir şekilde inşa edilmiş, burada profesyonel mimari bir yapının oluşturulduğu görülüyor. Peki bu tüneller niye yapıldı, bu tüneller neden hala gizemini koruyor? İşte biz şunu görüyoruz, tarihi kaynakları incelediğimizde 13. yüzyılın ikinci yarısı Selçuklu Devleti’nin çökmeye başladığı bir dönem. 1248 Kösedağı Savaşı’ndan sonra Selçuklular bölgede hakimiyetlerini kaybetmiş, Moğollar gönderdikleri Emirler vasıtasıyla Anadolu’daki pek çok bölgede hakimiyet kurma girişimlerinde bulunmuş, Selçuklu Devleti çökerken millet ayağa kalkmış ve pek çok bölgede beylikler tesis etmiş. İşte Eşrefoğlu Beyliği’nin de bu civarda yaşayan Eşref Bey’in de ayağa kalkarak Moğollara karşı bağımsızlığını ilan ettiği ve beyliğini kurduğu görülüyor. 13. yüzyılın sonlarında Anadolu’da çok ciddi karışıklıklar olduğu için Selçuklularla, Karamanoğulları, Hamitoğulları ve Moğollarla, İlhanlılarla bir mücadele var. İşte bu mücadelede zaman zaman Moğollar Beyşehir’i işgal ediyor. Zaman zaman Karamanoğulları geliyor, Hamitoğulları geliyor buraya. Eşrefoğlu Süleyman Bey de burada güvenliği sağlayabilmek için şehrin etrafına nerede ise 20 metre yüksekliğe sahip taç kapısı ve yaklaşık 15 metre yüksekliğe sahip surlar yaptırarak şehri donatmış ve surların etrafına bir hendek kazdırmış ve bu hendeği gölle bağlamış. Gölün suları hendeğin etrafını dolaşıyor ve insanlar hendeği aşamıyor su dolu olduğu için. Eğer olur da şehir kuşatılırsa ve verilen mücadelede direnç sonuçsuz kalır, şehrin kuşatılması sırasında uzun süren bir açlık meydana gelirse şehirde diye. Çünkü kuşatmalar 10 gün, 20 gün, 30 gün, 40 gün sürüyor. Yani bu kuşatmalar sırasında sularınız zehirlenebilir, besininiz, tahılınız tükenebilir, o zaman ne yapacaksınız, şehrin dışına çıkacak bir noktanız olması lazım. İşte Eşrefoğulları bu savunma noktasını oluşturmuş, şehrin surlarını kurup tertibatı aldıktan sonra dış güvenliği sağladığı gibi içeride de bir emniyet ve güvenlik tertibatı almış. Şehrin altında belli kaçış tünelleri yapmış ve işte bu tünelleri halkın anlatımına göre, Eşrefoğlu Camisi ile bağlantılı hale getirmiş.
"Tüneller turizme kazandırılabilir"
Prof. Dr. Muşmal, tarihi kaçış tünelleri ile ilgili günümüze kadar herhangi bir adım atılmadığını vurgulayarak, bu tünellerin temizlenip belli çalışmalar yapılması halinde turizme kazandırılabileceğini ifade ederek, “Bu tüneller temizlenebilirse, içeride çünkü ciddi kirlilik görünüyor. Bazen kedi ve köpek ölüleri, fare ölüleri orada kötü havayı da oluşturuyor. Bu tüneller temizlenebilirse ki bunun örnekleri var; Derinkuyu’da yerin 7 kat altına devletimiz ulaşmış, ışıklandırmış, aydınlatmış, havalandırma deliklerini kurmuş, mazgallar oluşturmuş ve benzer mantıkla o kadar derin değil burası biliyorsunuz. Oralar ışıklandırılabilir, havalandırma delikleri zaten yapılmış, havalandırılabilir ve önemli bir kısmı en azından bir kısmı evlerin altına gidenler değil ama açıkta bulunan bir kısmı belli bir noktadan belli bir noktaya kadar giriş ve çıkış yapılarak turizme kazandırılabilir, ziyarete açılabilir. 100 metrelik bir alanı ışıklandırırsınız, temizlersiniz çok rahat bir şekilde. 100 metre değil; 40-50 metrelik bir alanda dahi orada insanların bir taraftan giriş yapıp bir taraftan çıkış yapabileceği bir ortam oluşturulabilir. Bu, durum gerçekleşirse Beyşehir turizmine çok ciddi katkılar sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —