Tarih: 24.09.2024 11:33

Güven Hastanesi'nden prostat kanserine ilişkin değerlendirme

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL - Güven Hastanesi Üroloji Bölümünden Prof. Dr. Mehmet Gökhan Özer, erken teşhiste prostat kanseri nedeniyle ölüm riskinin önüne geçilebileceğini bildirdi.

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, üreme sisteminin bir parçası olan prostat, 50 yaş üzerindeki erkeklerin yarısında büyüyor. Büyüyen prostatların yarısı, neden olduğu idrar yolu şikayetlerine bağlı tedavi ihtiyacı doğururken, yaşlanan erkeğin prostatla ilgili bir diğer problemi de iyi huylu büyümeyle ilişkisi bulunmayan, çeperde geliştiği içinde erken dönemde hiçbir şikayet oluşturmayan prostat kanseri olarak öne çıkıyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Mehmet Gökhan Özer, erken teşhiste prostat kanseri nedeniyle ölüm riskinin önüne geçilebileceğini vurgulayarak, prostat kanserinin, yaşlanan erkeğin bir hastalığı olduğunu ve testosteron adı verilen erkeklik hormonuna bağımlı olduğunu belirtti.

- "Birinci derecede akrabalarda prostat kanseri tanısı varsa olasılık yüzde 5-10 kat artabiliyor"

Özer, "Prostat kanseri, gelişmiş ülkelerde yüzde 10-15, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5 oranında görülebiliyor. Bu oranlar büyük oranda sağlık hizmetlerine ulaşım kolaylığı, sağlık sisteminin alt yapısı ve ırksal farklılardan kaynaklanıyor. Örneğin, siyahilerde daha sık rastlanıyor. Bir diğer konu da ailevi yatkınlık elbette. Eğer birinci derecede akrabalarda prostat kanseri tanısı varsa olasılık yüzde 5-10 kat artabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Prostatın yaşlandıkça büyüyen ve içinden geçen idrar kanallarını daraltmaya başlayan bir yapıda olduğunu aktaran Özer, "Yaş alırken gelişen bu durum aslında sürecin doğal getirisi diyebiliriz. Asıl mesele, düzenli kontrollerle nasıl kontrol altına aldığımızdır. Eğer prostat, bu kanalları sıkıştırırsa idrar torbasındaki kaslar genişleyerek daha güçlü kasılmaya başlar. Zaman geçtikçe prostat büyür ve idrar torbasında kasların da yorulmasıyla işeme sorunları ortaya çıkar. Hastaların idrar akımları değişir, idrar yaptıktan sonra hala idrar varlığını hisseder." açıklamalarında bulundu.

Özer, sık idrara çıkma isteği, idrar yaparken ağrı, yanma ya da kanama, prostat nedeniyle kesikli ya da az idrar yapma, idrar sonrasında idrar damlamasının devam etmesi, özellikle geceleri idrar yapma ihtiyacının artması, mesanenin tam boşalmadığı hissi, ani idrar yapma ihtiyacı, idrar kaçırma, cinsel fonksiyon bozuklukları gibi belirtileri olduğunu ifade etti.

Çoğunlukla yavaş ilerleyen bir kanser tipi olan prostat kanserinin prostat içinde yakalandığı zaman tamamen tedavi edilebilir bir kanser türü olduğunu belirten Özer, "Yayılmadığı takdirde hiç bir şikayet oluşturmayan bu hastalığın erken tanısı için, aile öyküsü olmayan kişiler 50 yaşından sonra, olan kişilerse 40 yaşından sonra yılda bir kez kontrole gitmeliler. Yılda bir kez fiziksel muayene ve kan tahlili olan prostat spesifik antigen (PSA) değerinin kontrolü tecrübeli bir merkezde değerlendirildiği takdirde erken tanı için çok değerlidir. Şüpheli durumlarda asıl tanı prostat biyopsisiyle konulur ve bu aşamada bir radyolojik tetkik olan multiparametrik prostat MR'ı çok yardımcı olur." şeklinde görüş belirtti.
 

Özer, hastanın tedavi sürecine yaşının, genel durumunun, biyopsinin patolojik özelliklerine ve gerekebilen radyolojik tetkiklerin sonucuna göre karar verileceğini belirtti.

Özer, şunları kaydetti:

"Genel durum bozukluğu veya yandaş hastalıklar nedeniyle beklenen 10 yıl yaşam şansı olmayan hastalarda radikal tedaviler gerekmez. Tümörün özelliklerine göre 'klinik önemi olmayan prostat kanserleri' belirlenip tedavi uygulanmadan aktif bir şekilde takip edilir. Bu hastanın tedavisiz kalacağı anlamına gelmez, sadece tedavi gerektiğinde yapılacaktır. Klinik önemi olan prostat kanserleri belirlenip cerrahi (radikal prostatektomi operasyonu), radyoterapi gibi yöntemlerle etkin bir şekilde tedavi edilir. Hastanın normal şekilde ömrünü yaşaması sağlanabilir. Prostat kanseri ve diğer hastalıklardan mümkün olduğu kadar korunabilmek için genel sağlık kurallarına uymak gerekir. Dengeli beslenerek (Akdeniz mutfağı tercih edilir), yaşa uygun spor ve aktiviteler yapılarak, mümkün olduğunca hareketli yaş tarzını tercih ederek ve kaliteli bir uyku rutini ile genel anlamda bu tarz sorunların önüne geçmiş olursunuz."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —