Hazır giyim tüketiminde öngörülemez yükseliş
Doç. Dr. Egemen Nadasbaş, “2030 yılında dünya nüfusunun 8 buçuk milyar kişiye ulaşacağı, bugün 62 milyon ton olan toplam hazır giyim tüketiminin ise 2030’da yüzde 63 artarak 102 milyon tona ulaşılacağı öngörülmekte” dedi.
Atılım Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Başkanı Doç. Dr. Egemen Nadasbaş, tekstil ve giyim sektörü hakkında bilgiler verdi. Sektörün önünün açık olduğunu ve küresel anlamda değerini yükselttiğini vurgulayan Doç. Dr. Nadasbaş, son 15 yıl içinde toplam üretim hacminin ikiye katlanmasının bu durumun göstergesi olduğunu kaydetti. Tekstil ve giyim sektöründeki güncel gelişmelere de değinen Doç. Dr. Nadasbaş, “Tekstil ve giyim, gündelik yaşamın temel parçalarından ve küresel ekonomide önemli sektörlerin başında geliyor. Üretim ve malzeme teknolojilerinin gelişmesi, pazarlama ve dağıtım ağlarının genişlemesi ile birlikte sektör hızlı bir gelişim geçirmekte. Son 15 yıl içinde toplam üretim hacminin ikiye katlanması da bunun bir göstergesi. Üretim hacminin artması hem daha fazla kaynağa hem de daha fazla iş gücüne ihtiyaç duyulmasını sağlamakta. Yapılan araştırmalar, dünya genelinde 300 milyondan fazla kişinin tekstil ve giyim endüstrisinde çalıştığını göstermektedir. Elbette bu kadar büyük bir üretim hacmi, tüketim talebini karşılamak için ortaya çıkmakta ki bu talep tekstil ve giyim sektörünün şu anda 1.3 trilyon dolar değerinde küresel bir endüstri haline gelmesine neden olmakta” ifadelerini kullandı.
“Hazır giyim tüketiminin 2030’da yüzde 63 artarak 102 milyon tona ulaşılacağı öngörülmekte”
Giysilere yönelik talebin artması sektörel karlılık açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkarsa da çevre ve insanlar üzerindeki olumsuz etkisinin de görmezden gelinemeyecek bir gerçek olduğunu vurgulayan Nadasbaş, “Tüketim, artık ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıkan bir eylem olmaktan çıkarak, arzularımız doğrultusunda şekillenen bir alışkanlık haline dönüştü. Bu durum tüketimin bir motivasyon aracına dönüşmesine, gerekliliklerin ikinci planda kalmasına neden olmakta. İşte bu noktada tekstil ve giyim sektörü ihtiyacın fazlasına denk gelen hazzı karşılarken riskler ortaya çıkmakta ve endüstrinin yörüngesi küresel ölçekte çevre sorunlarına neden olacak bir yola doğru değişmektedir. Eğer mevcut durum bu şekilde devam ederse, 2030 yılında dünya nüfusunun 8,5 milyar kişiye ulaşacağı, bugün 62 milyon ton olan toplam hazır giyim tüketiminin 2030’da yüzde 63 artarak 102 milyon tona ulaşılacağı öngörülmekte, ki bu endişe verici bir rakam” şeklinde konuştu.
“Ciddi bir kaynak tüketimi yaşandığını görebiliyoruz”
Tüketimin artması, çevresel deformasyonun ileri seviyeye ulaşması ve iklim değişikliğinin çok yönlü etkileri sonucunda tatlı su kaynaklarının azalmaya başladığına dikkat çeken Nadasbaş şunları kaydetti:
“Mevcut durum küresel ölçekte bir krizin ortaya çıkmasına zemin hazırlamakta, geleceği bugünden planlamanın önemini arttırmaktadır. Dünya üzerinde her yıl 300 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 2 milyon kişi kirli su ve yetersiz temizlik nedeni ile hayatını kaybetmekte ve 800 milyona yakın kişi temiz içme suyuna erişimde sıkıntılar yaşamaktadır. Yaşamımız için bu kadar önem taşıyan su, tekstil ve giyim sektörüne de önemli bir katkıda bulunmaktadır. Bir giysinin ilk aşamasından yaşam döngüsünü tamamlayana kadar geçen tüm süreçte suya duyulan ihtiyaç devam etmektedir. Dünya Bankası 2017 yılında hazırladığı raporda giyim endüstrisinin bir yılda 32 milyon olimpik yüzme havuzunu doldurmaya yetecek kadar (79 milyar metreküp) su tükettiğini ortaya koymuştur. Gelecek 10 yılda bu rakamın yüzde 50 artması bekleniyor ki bu dünyanın geleceği için ürkütücü bir rakam. Bununla birlikte ürün yaşam döngüsü sürecinde ekstra su kullanımı da gerçekleştirilmekte. Yıkama- temizleme gibi alışkanlıklar için harcanan su miktarı da 20 milyar ton olarak düşünüldüğünde ciddi bir kaynak tüketimi yaşandığını görebiliyoruz.”
“Dünyadaki endüstriyel su kirliliğinin yüzde 20’si tekstil ve giyim ürünlerinin işlenmesi-boyanması sürecinde gerçekleşmektedir”
Farklı sektörlerde olduğu gibi tekstil ve giyim sektörünün de üretim sürecinde su kaynaklarını sadece tüketmekle kalmadığını, aynı zamanda kirletilmesine de sebep olduğunu belirten Nadasbaş, “Dünyadaki endüstriyel su kirliliğinin yüzde 20’si tekstil ve giyim ürünlerinin işlenmesi-boyanması sürecinde gerçekleşmektedir. Hammaddenin tekstil ürününe dönüşmesi sürecinde yaklaşık 8 bin sentetik kimyasalın kullanıldığı tahmin edilmektedir ki tekstil şirketleri her yıl bu kimyasalları suyollarına boşaltarak kirliliğe neden olmaktadır. Dünyanın en büyük giysi ihracatçısı Çin’de, Devletin Çevre Koruma İdaresi, ülkelerin nehirlerinin yaklaşık üçte birinin ‘herhangi bir doğrudan insan teması için çok kirli’ olarak sınıflandırıldığını açıklamıştır. Yani tekstil ve giyim sektörü sadece suyu tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda kimyasallarla suların kirlenmesine ve çevresel hasara neden olmaktadır” diye konuştu.
“Özellikle son yıllarda malzeme teknolojisi üzerine gerçekleştirilen ve çok olumlu sonuçlanan çalışmalar var”
Giyim sektöründe son zamanlarda yapılan gelişmeler ile birlikte ekolojik dengelere daha çok değer verilmeye başlandığına dikkat çeken Nadasbaş, “Özellikle son yıllarda malzeme teknolojisi üzerine gerçekleştirilen ve çok olumlu sonuçlanan çalışmalar var. Yoğun su tüketimi gerektiren ya da etik yollarla elde edilmesi mümkün olmayan tekstil ürünlerine alternatif çok sayıda malzeme geliştirilmekte. Organik deriler, ağaç hamurundan ya da atık plastiklerden elde edilen kumaşlar vs. Bu çalışmalar üretim sürecinde kaynak kullanımını azaltmakta ya da daha etik üretim yöntemlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Lakin yine de öncelikli olan tüketim hacminin düşürülmesidir. Bu aşamada tasarımcılar geleceğin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Tasarımın tüm insani faaliyetlerin temelini oluşturduğu gerçeğinden yola çıkarak, değerlerin, tutumların, ihtiyaçların ve eylemlerin bağlantı noktasında tasarımcıların bulunduğunu söyleyebiliriz. Tasarımcılar disiplinler arası birleştiriciler ve kolaylaştırıcılar olarak geleceğin inşasında kilit rol oynamaktadırlar. Bu nedenledir ki gelecek 25 yılın en önemli meslekleri sıralamasında üst sıralarda yer almaktadır” açıklamasında bulundu.