Tarih: 11.06.2021 09:26
“Her anestezi türünün kendine özgü riskleri var”
Anestezi hakkında merak edilen soruları yanıtlayan Anestezi Programı Öğr. Gör. Aynur Karakaya, anestezi türlerinin kendilerine özgü ve hastanın genel durumuna bağlı olarak gelişebilecek çeşitli riskleri olduğunu ifade etti.
Anestezinin genel anlamda herhangi bir cerrahi müdahale veya muayene öncesi, insan ve hayvanların vücudunun bütününde ya da belirli bir kısmında duyunun (hissin) veya hareketin yok edilmesini olduğunu söyleyen İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Anestezi Programı Öğr. Gör. Aynur Karakaya, genel, bölgesel ve lokal anestezi olmak üzere üç şekilde uygulanmakta olduğunu söyledi.
“Her anestezi türünün kendine özgü riskleri var”
Genel anestezinin uyku ya da bayılma kavramları ile aynı kavram gibi kullanılmakta olduğunu ifade eden Karakaya, bayılmanın beyine giden kanın azalması ve sonrasında kişinin şuurunu kaybetmesi olarak tanımlandığını söyledi. Karakaya, bu nedenle, anestezinin bayılma olarak ifade edilmesi yerine, uyku ile benzeşiminin daha doğru bir ifade olduğunun altını çizdi.
Karakaya sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Genel ve bölgesel anestezi de her iki anestezi türünün de kendilerine özgü ve hastanın genel durumuna bağlı olarak gelişebilecek çeşitli riskleri mevcuttur. Yapılan çalışmalar incelendiğinde genel anestezi ile bölgesel anestezinin hasta kaybı riski açısından birbirlerinden farklı olmadıkları görülmektedir. Özellikle ameliyat sonrası derlenme döneminde konfor açısından bölgesel ya da tıp dilindeki adıyla rejyonal anestezi daha iyi kabul edilmektedir.”
“Anestezi almadan önce 7-8 saat aç kalınmalı”
Anestezi almadan önce aç karnına olmanın önemine değinen Karakaya, “Anestezi özellikle başlangıç ve uyandırma aşamalarında hastaların kusmaları ile mide içeriğinin akciğerlere kaçması sonucu akciğerlerde ciddi hasarlara neden olabilmektedir. Bu riskleri en aza indirebilmek için hastaların anesteziden önce yaklaşık olarak 7-8 saat aç kalmaları önerilmektedir. Bu süre bazı durumlarda uzatılmaktadır. Ayrıca; ameliyat ve anestezi sırasında bağırsak hareketlerinde yavaşlama olabilmektedir. Bu açıdan da hastaların aç kalmaları önem teşkil etmektedir” bilgisini aktardı.
“Hastanın alerjik öyküsüne uygun hazırlık yapılır”
Anestezik maddelere karşı alerjiyi gösteren özel bir testin olmadığını ifade eden Karakaya, bazı hastaların anestezi ilaçlarına karşı alerjisi olabileceğini vurgulayarak, “Hastanın tıbbi öyküsü alınırken alerjisi olup olmadığı sorulur. Alerjik öyküsü olan hastalarda olası riskler hesaplanarak ona göre hazırlık yapılmaktadır. Yapılan bu hazırlıklar ile riskler en az seviyeye indirilebilmektedir. Ayrıca anestezi uygulanan alanlarda bulundurulması zorunlu olan ilaç ve ekipmanlar, gelişebilecek beklenmedik alerji reaksiyonlarına müdahale etmek için yeterli düzeydedir. Anestezi ekibi bu konu da yeterli düzeyde eğitim almış kişilerden oluşmaktadır” diye konuştu.
Sigara içenler dikkat!
Sigara içen hastalarda anestezi uygulamalarının karşılaşılabileceği zorluklara da değinen Karakaya, “Sigara kanda oksijen taşınmasını, doku oksijen kullanımını ve dokuların yeterli düzeyde oksijenlenmesini bozmaktadır. Buna bağlı olarak hem kalp krizi riskleri artmakta hem de yaraların iyileşmesi gecikmektedir. Sigara içen kişilerde anestezinin başlangıç ve uyanma aşamalarında hava yollarında daralma daha fazla görülmektedir. Ayrıca hava yollarında meydana gelmiş değişikliklerin bir kısmı, sigaranın bırakılmasından sonra, tam iyileşme sağlanmasa da geri dönebilmektedir. Tüketilmediği her süre, hastanın lehinedir. Sigara içen birisinin en ideali sigarayı tam bırakmasıdır. Eğer tam olarak bırakılamıyorsa bile ameliyat öncesi en azından bir dönem bırakılması gerekmektedir” önerisinde bulundu.
Ameliyat sonrası boğaz tahrişi tavsiyeler
Ameliyat sonrası oluşan boğaz ağrılarına karşı tavsiyelerde de bulunan Karakaya, “Genel anestezi alan hastalara ameliyat sırasında solunum yolu açıklığını sağlamak için soluk borusuna bir tüp yerleştirilmektedir. Ameliyatın bitiminde hasta uyandırılırken tüp çıkarılmaktadır. Bu tüp solunum yollarında tahrişe neden olabilmektedir. Tahriş nedeni ile hastalar öksürük, boğaz ağrısı ve ses kısıklığı gibi sorunlar yaşayabilirler. Özellikle ameliyat sonrası ilk günlerde bu şikâyetler görülmektedir. Bu rahatsızlıklar birkaç saat ile birkaç gün sürebilir. Genellikle herhangi bir tedaviye gerek kalmadan kendiliğinden geçer. Ilık içecekler kullanarak boğazın nemli tutulması ve bol sıvı almak ağrı ve ses kısıklığının daha erken düzelmesini sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.
“Takma diş ve protezler çıkarılmalı”
Takma dişlerin ve protezlerin anestezi uygulanmadan önce zarar görmemesi için çıkarılması gerektiğini söyleyen Karakaya, “Anestezi başlangıç aşamasında nefes borusuna tüp yerleştirme işlemi yapılırken zarar görmemesi için çıkartılması gerekmektedir. Ayrıca takma diş ve protezi tutan ya da sallanmakta olan bir diş varsa bunun anestezi uzmanına söylenmesi gerekmektedir. Çünkü yine aynı şekilde tüp yerleştirme işlemi sırasında azami dikkat gösterilse de zarar görmesi, yerinden çıkması gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Böyle bir durumda uygun olan sallanan dişin ameliyat öncesi sabitlenmesi ya da çekilmesidir. Normal şartlarda bu işlemlerde sağlam dişler zarar görmemektedir” uyarısında bulundu.
“Ameliyat esnasında uyanma söz konusu değildir”
Karakaya son olarak da, “Yeterli anestezi derinliği sağlandığı takdirde hastanın ameliyatın ortasında uyanması söz konusu olmamaktadır. Ayrıca bölgesel anestezi uygulanan hastalarda damar yolundan verilen bazı sakinleştirici ilaçlar ile belli oranda uyku hali oluşturulabilmektedir. Böylece hasta çevresindeki işlemlerden ve konuşmalardan etkilenmez. Ancak bazı hastalarda bölgesel anestezi tam olarak sağlandıktan sonra hasta bu sakinleştirici ilaçları istememektedir. Bu durumda hasta çevresindekiler ile iletişim sağlayabilmektedir. Ancak hasta ameliyat bölgesini araya yerleştirilen bir siperlik sayesinde görememektedir” diyerek sözlerini tamamladı.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —