Kaplumbağaların varlığı deniz suyunun temiz olduğunu gösteriyor
Kaplumbağaların varlığı deniz suyunun temiz olduğunu gösteriyor
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Başkale, kaplumbağa varlığının bulunduğu deniz suyunun temiz olduğunu ve denizanalarının ise suyu temizlediğini belirterek, “Kaplumbağanın önemli bir özelliği de aslında biyoindikatör dediğimiz yani ortamın temizliğini gösteren bir canlı olmasıdır” dedi.
Yumurtlama haricinden karaya çıkmayan ve 100 ile 120 yıl arasında yaşayan deniz kaplumbağalarının önemli bir özelliğinin ise bulundukları suyun temizliğini göstermesi olduğu belirtildi.
Deniz kaplumbağasının yanı sıra denizanasının da kirli sularda beslendiğini ve denizi temizlediğini belirten Pamukkale Üniversitesi’nde (PAÜ), Prof. Dr. Eyüp Başkale, önemli bilgilendirmede bulundu. Dr. Başkale, “Ülkemiz deniz kaplumbağa türleri bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Akdeniz’de 5 tane deniz kaplumbağası türü vardır. Dünya da ise toplam 7 tane türümüz bulunuyor. Bunlardan sadece iki tanesi ülkemizde yuvalayan hayvanlar arasında geçiyor. İşte bunlardan bir tanesi ise herkesin çok iyi bildiği caretta carettadır. Diğer bir tür ise yeşil deniz kaplumbağasıdır. Normalde biz Caretta carettanın enerji akımın akışından bahsederiz. Caretta carettannın enerjisi derelere, nehirlere ve denizlere akıyor. Tabi Karasal ortamdaki enerji ve besini direk olarak denize akıtır. Bunun tam tersi az gerçekleşir. Deniz kaplumbağası ve caretta carettalar denizdeki enerji akışını karasal ortama getirerek aslında aradaki dengeyi koruyor. Kaplumbağanın diğer bir önemli özelliği de aslında biyoindikatör dediğimiz yani ortamın temizliğini gösteren bir canlı. Denizanası kirli sularda beslendiği için yüzdüğümüz denizi bizim için temizleyen hayvanlardır. Temizliği algıladığı için aslında ortamdaki kirliliği bize yansıtan hayvanlardır” dedi.
“Gelecek nesillere daha güzel bir ortam oluşturmaya çalışıyoruz”
Hayvanların incelendiğini ve çalışmaların devam ettiğini belirten Dr. Başkale, “Tabi ki biz hem bu hayvanların korumasına hem de ekolojik özelliklerine bakıyoruz. Örneğin dokularında ne kadar ağır metal birikmiş, ne kadar mikro plastik biriktiğine bakıyoruz. Mide içeriklerinde ne kadar plastik atıkları var gibi çalışmaları hem bilimsel hem yandan devam ettiriyoruz. Bu şekilde hem koruma hem de bilimsel yönümüzü ortaya koyarak, bilim dünyasına ve gelecek nesillere daha güzel bir ortam oluşturmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.