Kırdar: “Yanan alanlar doğal seleksiyona uygun şekilde yeniden yeşillendirilebilir”
Bartın Üniversitesi Bartın Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Kırdar, ülkemizde çıkan ve halen devam eden orman yangınları ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “Yanan alanlar doğal seleksiyona uygun şekilde yeniden yeşillendirilebilir” dedi.
Bartın Üniversitesi Bartın Orman Fakültesi Silvikültür Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Kırdar, TRT Haber canlı yayınında Türkiye’de devam eden yangınlarla ilgili açıklamalarda bulunarak yangın sonrası yapılabilecekler hakkında bilgiler verdi.
TRT Haber’den Ahmet Görmez’in “Kızılçam ormanları yandı, her şey bitti diyebilir miyiz” sorusuna cevap veren Kırdar, “Kesinlikle öyle bir durum söz konusu değildir. Kızılçam yangınlarla birlikte varlığını sürdürebilen yangınlardan sonra alana tekrar gelip güçlü ve hızlı bir şekilde gelişebilen bir türdür. Bizlerin yapması gereken, doğada vuku bulan bu doğal süreci planlı ve düzenli destekleyici müdahaleler yaparak hızlandırmaktır” dedi.
Yanan alanlarda mevcut toprağın yapısının iyi etüt edilmesi gerektiğinin altını çizen Kırdar, “Kızılçam alanlarında 2 farklı toprak yapısı ile karşılaşılmaktadır. Birinde yarıklı-çatlaklı kalker ana kayasının yüzeye yakın olduğu, diğerinde ise ana kayanın derinde olduğu dolayısıyla toprağın da derin olduğu yerlerdir. Yanan alanda kozalak taşıyan kızılçamlar homojen dağılışta alanın tamamını tohumlayabilecek durumda olmaları ve taşıdıkları kozalakların içerisindeki tohumların da sağlıklı olması durumunda (ancak, tepe yangınlarında ağaç tepelerinde 700-800 °C civarında sıcaklıklar görüleceğinden kozalakların içerisindeki tohumların sağlıklı kalmış olmaları çok düşük bir ihtimal olabileceği unutulmamalıdır) yangın alanına Eylül-Aralık aylarında saçılacak tohumlarla dışarıdan müdahaleye gerek kalmadan yangın alanının 2022 yılında gençleşmesi sağlanacaktır. Tohum saçımının yetersiz olması durumunda ise bölge orijinli tohumların ekimi teknik ekiplerce yapılarak sahanın gençleştirilmesi sağlanmalıdır. Toprağın derin olduğu yerlerde ise, ekime veya uygun dikim yöntemi de kullanılarak bu işlemler gerçekleştirilmelidir” diye konuştu.
Yanan ormanların yeniden ağaçlandırılırken farklı türlerin tercih edilmesi konusunda kamuoyunda yanlış bilgilerin dolaştığını kaydeden Prof. Dr. Kırdar, “Kızılçamın Akdeniz Havzasında asırlardır yer almakta Amerikalı genetikçiler ve bitki Sosyologları tarafından ‘Türk Çamı’ olarak tarif edilmektedir. Doğanın asırlardır selekte ederek ortaya çıkardığı orman toplumları ve onları oluşturan tür veya türlerin asla değiştirilmemesi gerekir. Bunun aksi doğa kanunlarına ters hareket etmektir. Bu uygulamaların kendine has kuralları vardır. Orta Avrupa ormancıları bu yanlış uygulamaları daha önce yapmışlar ve 200 yıl sonra ormanların yarısının elden çıkma durumuyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu nedenle ormancılık uygulamalarında işin sadece ekonomik yönünü düşünmek ölümcül hata demektir. Mutlaka ve mutlaka kullanılacak tür ile ağaçlandırılacak alanın toprak, iklim ve biyolojik özelliklerinin karşılaştırılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Kırdar, Kızılçamın ülkemizde meşeden sonra en geniş yayılış gösteren tür olduğunu da belirterek açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:
“Kızılçamın ülkemizde 5.6 milyon hektar yayılışı vardır ve 2.5 milyon hektarı bozuk alanlardan oluşmaktadır. Hızlı büyüyen ve 5-7 yıl gibi bir sürede kapalı genç bir orman kurabilen bir türdür. Yangınlar neticesinde kızılçam bozuk alanlarının verimli ormanlara dönüştürülmesini bir fırsat olarak görebiliriz. Bu durum Ege Bölgesindeki yanan Maki alanları için de aynen geçerlidir. Şunu da unutmamak gerekir ki yangınlar asırlardır bu bölgede yaşanmıştır. Bundan sonra da olacaktır. Bize düşen yangınla mücadele tekniklerini daha etkili hale getirmektir. Ülkemizde vuku bulan yangınların şiddetli rüzgarların etkisiyle çok yüksek alevler oluşturduğu ortaya çıkan 700-800 °C civarındaki sıcaklık sebebiyle Amfibi uçaklardan yaklaşık 100-200 m yüksekten bırakılan suyun yangın üzerine düşene kadar büyük bir kısmının buharlaştığı ve etkisiz olduğu geniş alanları yanmasına engel olamadığı da unutulmamalıdır. Yangınla mücadelede farklı stratejiler uygulanması gerektiğini, kızılçam ormanlarını daha küçük parçalara ayırarak aralarında 150-200 m genişliğinde yangına son derece dayanıklı olan servi gibi türlerle yangın koruma zonları oluşturulmasının yangın zararını azaltmada etkili bir yöntem olacağını söylemek isterim.”