Korona virüs sürecindeki çileyi tuvale dökerek özetledi
Ressam Habip Aydoğdu, korona virüs sürecinde kendisinin ve insanların yaşadığı korkuyu, yalnızlığı ve çileyi gün gün hem tuvallerine hem de defterlerine resmetti. Korona virüsün çirkin yüzünü sanatı ile özetleyen Aydoğdu’nun sergisi “Kırmızı Yine Kırmızı” başlığıyla sanatseverlerle buluştu.
Dünya genelinde 70’i aşkın ülkede kişisel sergi açan 70 yaşındaki Ressam Habip Aydoğdu, Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde, “Kırmızı Yine Kırmızı” başlıklı sergisi ile sanatseverlerle buluştu. Sergisinin içeriğini ve detaylarını İHA muhabirine anlatan Habip Aydoğdu, üç yıl önce açılacak bu serginin iki kez ertelendiğini ve iptal olmasaydı Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde kırmızı içerikli sergiler açacağını belirterek, serginin isminin buradan geldiğini söyledi. Kendisini “Sadece resmiyle yaşayan ve onunla var olmaya çalışan biri” olarak tanımlayan Aydoğdu, Türkiye’de ilk korona virüs vakasının başladığı günden bu yana insanların yaşadığı; bunaltıyı, korkuyu, travmayı ve sokağa çıkma kısıtlamalarında yaşanan yalnızlığı resmederek bütün süreci görsel özet haline dönüştürdüğünü dile getirdi.
Sergisinde yalnızca dev tuvallere yansıttığı kırmızı ve siyah ağırlıklı resimlerin yanı sıra günlükler ve kitapların da yer aldığı bilgisini veren Aydoğdu, 65 yaş üstünün sokağa çıkmasına izin verilmediği dönemde bütün duygularını tuvale dökerken 15 yıl önce yaşadığı tenisçi dirseği rahatsızlığının, kendisini zorlaması nedeniyle nüksettiğini kaydetti.
Korona virüse yakalanmayan Aydoğdu, korona virüsün çirkin yüzünü resmedebilmek için eşini karşısına alarak mutfağını atölyeye çevirdiğini ifade etti. 3’ü Sinovac 2’si Biontech olmak üzere toplam 5 aşı yaptırdığı bilgisini paylaşan Aydoğdu, sanatını defterlerine aktardığı esnada korona günlerini tek tek not etti. “26. gün, bunaldık iyice, çıldıracak gibiyim”, 70. gün, koronalı şeker bayramı sevinci”, “78. gün, Amerika’da ırkçılık ve şiddet hortladı gibi. Özgürleri çok merak ediyorum”, Amerika’daki ırkçı saldırılarda ölen George Floyd için çizdiği resimde “80. gün, nefes alamıyorum. Amerika korkutuyor”, “92. gün, salgın yeniden hortlamış gibi. Şimdi bütün emeklerimiz boşa mı gitti?” ve “98. gün, koronayı birkaç günlüğüne de olsa unuttuk. Elif ve Mustafa ile bahçeledik. Çok özlemişim, çok” gibi notlara yer vererek, o günlerin çilesini ve acısını unutmamak üzere tarihe not düştü.
“Korona illetinin başladığı günden bugüne kadar neredeyse bir görsel korona özeti gibi bir sergi”
Kendine özgü bir resim dili olduğunu söyleyen Ressam Habip Aydoğdu, resim sergisinin üç yıl önceden açılacağını belirterek, “İki kez ertelendi. Tabii o zamanki konsepti farklıydı serginin. Korona süreci başlayınca ben o süreçteki ürettiklerimle bu sergiyi gerçekleştirdim. Yani korona illetinin başladığı günden bugüne kadar neredeyse bir koronanın görsel özeti gibi bir sergi bu. Günlükler, kağıtlar üzerine notlar ve büyük tuvallerde yaşadığımız o korkuyu, yalnızlığı, travmayı daha çok kırmızı renkte aktardım. Çünkü kırmızı biraz acının rengi gibi geliyor bana her ne kadar aşkı, sevgiyi verse de. Biraz da bu korkunun ve acının rengi gibi geliyor. Daha çok kırmızı ve siyahla resmettim. koronalı süreçteki kırmızı bölgeler, kırmızı listeler yüzünden kırmızının çok daha iyi ifade edeceğini inandığımı ve neredeyse koronanın kırmızı ile anılacağına inandığımı ve öyle gördüğümü söyleyebilirim” diye konuştu.
İnsanların korona virüs sürecinde rahat gibi görünmelerine karşın çok ciddi korkular ve travmalar yaşadığını öne sürerek, “Bendeki ben büyük etkisi kazara çocuklarıma, torunlarıma, kardeşlerime, sevdiklerime, dostlarıma bir şey olur duygusu beni çok ürküttü. Onun travmasını çaktırmadan yaşadım diyebilirim” dedi.
“Korona virüs süreci sanatım açısından çok verimli oldu”
Sanatçı olarak doğadan hep esinlendiklerini dile getiren Aydoğdu, “Doğa bizim ana kaynağımız zaten ama Korona süreci benim için çok verimli oldu. Biz ressamlar galiba kötü koşullardan daha çok besleniyoruz. Ben günlük tutan birisiyim. Resimli günlüklerim 70’li yıllardan beri devam ediyor. Ama bu kadar olmamıştı. Belki de binin üzerinde Korona süreci ile ilintili çizimlerim, görsel notlarım ve devasa tuvaller çıktı. Dev tuvallerle uğraşırken tenisçi dirseğini yeniden hortlattım. 15 yıl öncesinde yaşamıştım. Ama yoğun çalıştım. Bu mahpus hallerim bana yaradı bir yerde. Ama hiç de hoş bir şey değildi. Çok canımızı kaybettik. Çok arkadaşımızı kaybettik. Ülkeme de dünyaya da böyle bir şey yaşatmasın. Çok zor bir olay” dedi.
“Evimin mutfağının bir bölümünü eşimin çok kızması pahasına da olsa işgal ederek atölyeye dönüştürdüm”
“Ölürüm kalırım, ne yapacaksam yapayım öyle gideyim bu dünyadan” motivasyonu ile sanatına başladığını söyleyen Aydoğdu, “Ben biraz da çalışmasını bilmiyorum. Ya herrü ya merrü giriyorum. Kendimi kaybediyorum. Çıldırırcasına. Kendimi zapt edemiyorum. O arada baktım yeniden nüksetti kolumdaki rahatsızlık. Bu kağıt işlerine girdiğimde evimin mutfağının bir bölümünü eşimin çok kızması pahasına da olsa işgal ettim. Küçük, mütevazı bir atölyeye dönüştürdüm. Orada çıktı bu işlerin çoğunluğu” dedi.
“Defterimde aktardığım resimlerimde, dünyada, ülkemde ve kendi ruhsal dünyamda yaşadığım fırtınayı not ettim”
Aydoğdu, şöyle devam etti:
“O gün aslında dünyada, ülkemde ve kendi ruhsal dünyamda yaşadığım fırtınayı not ettim. Bunun illa ülkemde de olması şart değildi. Mesela Amerika’daki yaşanan Floyd ile ilgili ırkçı olay da girdi. Terör olayları da girdi. Son dönemde Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması da girdi. Suriye’de, ülkemde ve yakın coğrafyalarda yaşanan olaylar da girdi. Bunları da mümkün olduğunca daha çok kırmızı ve siyahla vermeye çalıştım. Kırmızının daha hala inanıyorum ki bağıra bağıra hissiyatı verdiğine inanıyorum. Kendi dilimce tabii.”
Söz konusu sergide ayrıca, oğlu Özgür Aydoğdu’nun sanatını icra ettiği esnada yaşadığı süreci fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirdiği anlar da yer alıyor.