1970 li yıllarda ?bir müdür bir mühür? anlayışı ile her köye, küçük kasabaya orta öğretim okulları açılmıştı. Bu faaliyet Cumhuriyetin ilk yıllarında bir eğitmenle köylerde ilköğretim yapmaya çalışılmasına benziyordu. O yıllarda her köye bir orta öğretim okulu açılması çok eleştirilmişti.
Yıllar yılları kovaladı. Hükumetler değişti. Ama ülke gerçekleri değişmedi. Özellikle 1980 li yıllarda o orta öğretim mezunları üniversite kapılarında yığılmaya başladı. Çözümü elbette siyasi irade bulmalıydı. Eskiyi tekrar ederek moralinizi bozmayalım.
Çünkü eskiyi tekrar edince sağ sol çatışmasının arenası durumunda olan üniversitelerden bahsetmemiz gerekecek. Özerk üniversite hakkını hakkıyla ülke yararına kullanamayan eski üniversitelerimizin işleyişinden dem vurmak zorunda kalırız. Yüksek öğretim kurulu yani YÖK konusu zaten ayrı bir entelektüel maceradır. Gerçi YÖK?ten bunca şikâyete rağmen YÖK varlığını sürdürmüştür.
Burada emekli bir akademisyenin bizi test eden bir sorgusunu sizlere aktarmadan geçemeyeceğiz. Emekli hoca bize arka arkaya sorular sordu;?Hocam mevcut siyasi iradenin ülke yönetimine gelişi ne zamandı? 2002- 2003 yılları değil mi? O yıllarda siyasi iradenin açıkladığı ilk altı aylık acil eylem planını biliyor musunuz? İlk altı aylık acil eylem planında YÖK?ün kaldırılması veya değiştirilmesi de vardı. Aynı zihniyete sahip siyasi irade kaç yıldır iktidarda? YÖK?ü kaldırdılar mı? YÖK?ü değiştirdiler mi??
Böyle hassas konularda yorum yapmak kolay mı? Ne de olsa ?ileri (!) demokrasi? var deyip de emekli hocanın sorularına cevap vermeye kalkmayacağız. Bu ülkede yaşayan herkes hocanın sorularının cevabını zaten bilir! Malumu ilana ne gerek var, değil mi?
Aslında prensip olarak biz YÖK gibi bir kuruluşa karşı değiliz. Neden? Çünkü bize göre Anadolu?dan yetişen gençler ilk defa YÖK sistemiyle kendilerine yer bulmuşlardır. Belirli dar anlayışlar kırılmıştır. Kırılan anlayışları flu bırakalım. Örnek vermeyelim.
Eskiyi bırakalım. Son yıllarda bütün illerimize üniversiteler kuruldu. Özel veya vakıf üniversitelerini bir yana bırakalım. Her ile bir üniversite kurulmuştur. Bu her ile bir üniversite açma politikası sizlere 1970?li yıllardaki her köye bir orta öğretim açma politikasını çağrıştırdı mı? O zaman bir mühür bir müdür denirken bugün ?bir mühür bir rektör mü? dememiz gerekiyor?
Aslında ne kadar eleştirilirse eleştirilsin bu politikalar zamanla olumlu meyvelerini vermektedir. Olumlu meyve verme elbette ülkenin gelişmişliği ile doğru orantılıdır. Günümüz de neden köylere kadar orta öğretim okulları açıldı diye soran var mı?
Yarın da neden her ile lise açılır gibi üniversite açılmış diye kimse sormayacaktır. O okullarımız, üniversitelerimiz bizlere ışık tuttukça bizler gerçekleri daha iyi göreceğiz. Millet olarak kendimize güvenimiz artacak, geleceğe umutla bakacağız. Hem de her şeye rağmen!Buna bir örnek vermeliyiz. Örnek.
Önceki hafta bizim de katıldığımız LIF2015 Kongresini örnek olarak vermek istiyoruz. Uluslar arası, alanında ilk değil ama birinci olan bir dil öğretimi kongresiydi. Açılımı Language in Focus yani odak noktası olarak dil?i alan bir çalışmaydı. 38 ülkeden onlarca akademisyenin katılımıyla gerçekleştirildi. İşin bilimsel yanı bir tarafa, aynı zamanda ülkenin hem tanıtımına hem de ülke ekonomisine katkı yapıldı.
1980 den itibaren Dil Öğretimi ile ilgili akademik çalışmalara İngiltere, Amerika dâhil birçok ülkede katıldık. Son yıllara kadar hep yabancı akademisyenlere, üniversitelere, sunumlara ve organizasyonlara hayran kalırdık. Neredeyse bizlerde aşağılık kompleksi gelişirdi. Çok şükür bu kompleksimizden kurtulduk. Artık Çukurova Üniversitesi gibi üniversitelerimiz var. Bunudemekle elbette diğer üniversitelerimizi unutmuş değiliz.
Biz ÇÜ İngilizce Bölümü hocalarınca Kapadokya?da düzenlenen LIF 2015 kongresine şahit olduk. En iyisi meraklısı için kongrenin internet adresini verelim. http://languageinfocus.org/ Biz anlatmayalım.