Benimkine basılı, görsel ve işitsel kitle iletişim kanalları geliyor hemen. Yani hem ulusal, hem uluslar arası televizyon kanalları, radyo istasyonları, filmler, gazeteler, dergiler, broşürler ve reklam panoları... Bunlara sanal medyayı/interneti de eklemeye sanırım kimsenin itirazı olmaz artık. Ne var ki, bu ülkedeki medya -benim gördüğüm kadarıyla- dünyadaki benzerlerinden oldukça farklı ve -bir iki müstesna grup dışında- epeyce de hastalıklı bir yapıya sahip!Farklı; çünkü hem kendi çıkarlarını ve geleceğini, hem ülkesinin çıkarlarını ve geleceğini tehlikeye atabilen, dar görüşlü, günlükçü, gözü kara, kavgacı ve hatta bölücü özellikler sergiliyor!Hastalıklı; çünkü kısır, mutsuz, doyumsuz, biraz mazoşist, biraz sadist ve hatta melankolik!... Karşılaştırmalı olsun diye, 16 yıl izlediğim İngiltere?deki medyanın tutumunu yazıp sonuçlamayı size bırakıyorum... 300 yıl önce gazeteciliği, 100 yıl önce radyoculuğu, 70 yıl önce televizyonculuğu başlatan B. Britanya?daki medyanın 10 değişmez prensibine sürekli tanık oldum:1- Ülkenin ve devletin devamlılığını ve çıkarlarını her şeyin üstünde gördükleri için, ulusal çıkarları gözeten olağanüstü bir oto-sansür mekanizması geliştirmişler,2- Medyanın toplum mühendisliğindeki öneminin her yönüyle farkında oldukları için stratejik makamlara çoğunlukla Oxford, Cambridge, Durham vs gibi seçkin üniversitelerde yetiştirilmiş, yüksek sorumluluk sahibi ve yüksek görev bilinci taşıyan elemanları yerleştirirler,3- Demokrasinin sacayağı olan "temsil-katılım-denetim" kuralına sıkıca uyar, -demokratik kitle örgütlerinin yanı sıra- devleti denetler ve hükümetlerin doğrularını ve eğrilerini topluma bir denge içinde yansıtırlar,4- İktidarlara uygun düşünmek zorunda değildirler; fakat devlet düzenine, kanunlara ve toplumsal barışa mutlaka uygun davranırlar; özeleştiri yapmayı, kendileriyle alay etmeyi bir erdem sayarlar,5- Toplumla sıcak ilişkiler kurma, onları eğitme, eğlendirme, uyarma ve duygularını dillendirme aracı olmayı varlık nedeni sayarlar; doğayı, bilimi ve sanatı sevmeyi teşvik eden çalışmalar yaparlar,6- Halkın sesini ve yakındığı olguları siyasî elitlere ve devletin belkemiği olan bürokratlara mutlaka duyururlar; şikâyetlerin gereği yerine gelinceye kadar onların peşini bırakmazlar,7- Toplumun ve özellikle çocukların ruh sağlıklarını bozacak, zihinlerine kötü imgeler ve düşünceler yerleştirecek hiçbir görüntü, haber veya söylentiye yer vermez; olağanüstü durumlarda dahi (savaş dâhil) sakin davranır, paniğe ve sansasyona yol açmazlar,8- İngilizleri veya İngiltere`yi karalayan, Britanya`nın dış siyaseti hakkında ipuçları veren, parlamentoyu aşağılayan hiçbir dış habere yer vermez; ulusun özgüvenini kıracak hiçbir yan etkinin kök salmasına alet olmazlar,9- Derin siyasî analizleri üniversitelere, akademisyenlere ve deneyimli siyasetçilere bırakır; ve fakat onlara da medyada fazlaca yer vermezler kitapları okunsun, konferanslarına gidilsin diye,10- Televizyon ekranlarında hükümetin halkı ilgilendiren iç politikaları tartışılır; dış politikayla ilgili haber ve yorumlar çok geç saatlerde ve fazlaca derine inilmeden verilir. Kısacası, medyanın ülke çıkarları karşısındaki tutumu aynı tezgâhtan çıkan sıkı örülmüş desenli kumaş gibidir...*Eğitimci-Yazar Mehmet Sağlam?ın > yukarıdaki yazısını okuduktan sonra aldığımız gazeteyi, izlediğimiz televizyon kanalını veya internet sayfalarını yeniden gözden geçirmeye ne dersiniz? FŞ