Memur-Sen Bursa, 28 Şubat postmodern darbesini 25. yılında kınadı
Bursa’da Memur Sen Konfederasyonu’na bağlı sendikalar 28 Şubat postmodern darbe girişiminin yıldönümü nedeniyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Memur Sen Bursa İl Başkanı Gökhan Yünkül yaptığı açıklamada, “28 Şubat postmodern darbesini 25. yılında bir kez daha kınıyor, büyük devlet adamı Necmettin Erbakan’ı vefatının 11. yılında rahmetle anıyoruz. O dönemde ikna odaları kuranları, üniversite kapılarına turnike koyduranları, başörtülü kızlarımıza şiddet uygulayanları ve cuntanın yanında ve emrinde hazır olda durup milli iradeye, demokrasiye ve hürriyete yönelik taciz suçlarına ortak olanları unutmadık, bin yıl geçse de unutmayacağız” ifadelerini kullandı.
28 Şubat postmodern darbe girişiminin yıl dönümü sebebiyle Bursa’da Memur Sen Konfederasyonu’na bağlı sendikaların başkanları basın açıklaması yayınladı. Memur Sen Bursa İl Temsilciliği’nde yapılan basın açıklamasına Memur Sen Bursa İl Temsilcisi Sağlık Sen Bursa Şube Başkanı Gökhan Yünkül, Eğitim Bir Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, BEM-BİR-SEN Şube Başkanı Erkan Ataman, Diyanet - Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Sarkı, diğer memur sendikaları başkanları ve Memur-Sen üyeleri katıldı.
Memur Sen Bursa İl Temsilcisi Yünkül yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Necmettin Erbakan, bu toprakların ruhundan, bu toprakların tarihinden neşet eden özgüveni ve dünyayı kuşatan ufkuyla bu ülkeye yeni bir yol çizerek tabuları yıkmıştır. 85 yıllık ömründe her daim mazlumun yanında zalimin karşısında saf tutmuştur. Kapitalist dünyanın emeği zayi eden, mazlumların kanı üzerinden yükselen ışıltılı dünyasını elinin tersiyle itmiştir. Yeni dünya düzeni kurma iddiasında olan egemen güçlere karşı yeni bir dünyanın ve adil bir düzenin, kuşatıcı bir davanın öncülüğünü yapmıştır” ifadelerine yer verdi.
“Erbakan’ın davası, hak davasıydı”
Yünkül sözlerine şöyle devam etti: “Erbakan, büyük bir dava adamıydı. Onun davası, hak davasıydı. Mazlumları, zayıfları, ötekileştirilenleri bu dava etrafında topladı. Endülüs İslam Medeniyeti, Selçuklular ve Osmanlı tecrübesinden hareketle ’Yeniden Büyük Türkiye’ dedi. Yeni bir dünya kurma çabasını son nefesine kadar sürdürdü. Onun tasavvur ettiği dünyanın adı ’Millî Görüş’tü. Yeni ve adil bir dünyanın temellerini kurmaya Türkiye’den başladı. Ağır sanayi hamlesiyle Türkiye’yi ayağa kaldırmayı hedefledi. Hükümet ortağı olduğu dönemlerde başta motor fabrikası olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına kurduğu fabrikalar, ağır sanayi hamlesinin örnekleri olarak kayıtlara geçti. Bu inşa faaliyetleriyle Türkiye’yi ayağa kaldırmayı ve Müslüman milletleri Türkiye şemsiyesi altında buluşturmayı, birlikte yeni ve adil bir dünyayı inşa etme yolunda somut adımlar attı” dedi.
“Son engel, 28 Şubat postmodern darbesidir”
Erbakan’ın milim sapma göstermeden yürüdüğü yolda birçok engelle karşı karşıya kaldığının altını çizen Yünkül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önüne konulan son engel, 28 Şubat postmodern darbesidir. Darbe, aslında, Türkiye’nin yabancısı olduğu bir durum değildi. 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta ve son olarak 15 Temmuz’da Türkiye darbenin farklı veçheleriyle karşılaşmıştır. Bu tarihler, günlük hayatın ahengini bozan, milli iradeyi sakatlayan ve siyaseti iptal eden gayrimeşru müdahalelerin adıdır. Bu müdahaleler sosyal, ekonomik ve kültürel boyutta derin kırılmalara yol açtığı gibi insan psikolojisinde de derin tahribatlara sebep olmuştur. Bu durumun acı veren örnekleri, Erbakan’ın liderliğindeki Refah-Yol hükümetini hedef alan 28 Şubat postmodern darbesi sürecinde yaşanmıştır. Postmodern darbenin üzerinden 25 yıl geçti. 28 Şubat 1997’de MGK Kararları ile başlayan karanlık sürece birçok aktör destek vermiştir. Medya kuruluşları kurgusal haberlerle darbeye zemin hazırlamakla kalmamış, milleti manipülasyonlarla darbenin meşru olduğuna ikna etmeye çalışmıştır. STK adı altında faaliyet gösteren ve daha sonra ’Beşli Çete’ adıyla anılacak olan bazı sendika, oda, dernek ve vakıflar darbe çığırtkanlığında rol almaktan geri durmamıştır. Darbe sürecinde brifinglerle hizaya getirilen yargının verdiği siyasi kararlarla masum insanlar hapsedilmiş, sivil toplum kuruluşları kapatılmış ve dindar insanlar, kamu kurumlarından atılmıştır. Başörtülü öğrencilerin okullara alınmaması yıllarca sürecek bir travmaya yol açmıştır. Kur’an kursları yasaklanmış, imam hatip okulları kapatılmak istenmiş, milyonlarca insan fişlenmiş, gözaltına alınmış ve hapsedilmiştir. İnsan hakkı ve hukuk ayaklar altına alınmıştır.”
Yünkül: “Her zeminde mücadele ettik”
Memur-Sen’in rolüne değinen Yünkül son olarak şunları söyledi: “Memur-Sen olarak; kendilerini milletin ve iradesinin üstünde görenleri, milletin tanklarını ‘demokrasiye balans ayarı’ çekmek için kullananları millet düşmanı ve emperyalist uşağı olarak kodladık. Postmodern darbeye, mevzuatına, uygulamalarına ve müktesebatına karşı ilk günden bugüne 25 yıl boyunca, alanlardan mahkeme salonlarına her zeminde mücadele ettik. Bu mücadelenin sivil toplum olmanın, emek mücadelesi vermenin yüklediği doğal sorumluluklar olduğunu kabul ettik ve bu gerçeğin altını çizdik. Adalet, yeterli düzeyde olmasa da sonunda tecelli etmeye başlamıştır. Darbe sürecinde rol alan askerler tarihin ve toplumun önünde yargılanmış ve mahkum edilmiştir. Ancak bu yeterli değildir. Çünkü darbe ikliminin oluşmasında, darbenin gayri hukuki ve gayri insani uygulamalarının normalleştirilmesinde rol alan siyasetçiler, hukuk adamları, gazeteciler ve yazarlar henüz yargılanmamış ve hesap vermemiştir. Büyük bir kısmı hala 28 Şubat’ı destekleyen açıklamalar yapmaya ve yazılar yazmaya devam ediyor. Kamu vicdanında çoktan mahkum olan bu isimler hukuk önünde de hesap vermelidir. Böylece Türkiye, bir daha silahların ve yeni darbelerin gölgesinde yaşamak zorunda kalmasın. O dönemde ikna odaları kuranları, üniversite kapılarına turnike koyduranları, başörtülü kızlarımıza şiddet uygulayanları ve cuntanın yanında ve emrinde hazır olda durup milli iradeye, demokrasiye ve hürriyete yönelik taciz suçlarına ortak olanları unutmadık, bin yıl geçse de unutmayacağız. Bu vesileyle 28 Şubat postmodern darbesini 25. yılında bir kez daha kınıyor, büyük devlet adamı Necmettin Erbakan’ı vefatının 11. yılında rahmetle anıyoruz.”