Tarih: 20.09.2022 10:51
“Omicron’da tat ve koku kaybı yaşayanların yüzde 50’sinde depresyon görülüyor”
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre Omicron varyantında tat ve koku kaybı yaşayan hastaların yüzde 50’sinde depresyon görüldüğü bilgisini veren Nöroloji Uzmanı Dr. Emir Ruşen, aynı zamanda Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla da Covid’de koku kaybı yaşayan insanların ise demans oranının, normal insanlara göre daha fazla olduğunu hatırlattı.
Covid - 19 pandemisi dünya çapında 6 milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu. Yapılan araştırmalarla çeşitli alanlardaki etkileri hala daha tespit edilmeye devam ediliyor. Aktif korona virüsünde ölüm sayılarında azalma olmasına rağmen omicron, alfa ve delta varyantlarının etkisinin hala devam ettiğini belirten Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Nöroloji Uzmanı Dr. Emir Ruşen, yeni varyantlarda tat ve koku kaybının az olunması sebebiyle, “hafif geçiriyorum” diyerek rahat davranıldığına ve bunun da riskli olduğunu söyledi. Nöroloji Uzmanı Dr. Emir Ruşen aynı zamanda yaşanan tat ve koku kaybı ile ilgili ABD’de yapılan nörolojik bir araştırmanın da sonucuna değindi.
Dr. Ruşen Emir, varyantlara göre tat ve koku durumunun farklı risk faktörleri içerdiğine dikkat çekerek, ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, Omicron geçirenlerde, tat ve koku kaybı yaşama oranlarının yüzde 17 olarak tespit edildiğini söyledi. “Buna göre, yeni varyantların tat ve koku kaybı anlamında daha az etkili olduğu söylenebilir” diyen Dr. Emir Ruşen, nöroloji uzmanlarının yaptığı bu respoktekstif araştırmaya göre, bu hastalarda tat ve koku kaybı yaşayanların yüzde 50’sinden fazlasında depresyon görüldüğünü söyledi. Dr. Emir Ruşen, “Bu hastaların depresyona girdiği görülüyor. Koku kaybı yaşayan insanlarda demans oranı aynı şekilde normal insanlara göre daha fazla görülmüştü. Buna göre bu semptomu daha az yaşayanlarda, daha az ruhsal değişim ve depresyon görüldüğünü söyleyebiliriz” açıklamasını yaptı.
“Alzheimer 5 evrede ilerler”
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü çerçevesinde da açıklamalarda bulunan Nöroloji Uzmanı Dr. Emir Ruşen öncelikli olarak basit unutkanlıklarla başlayan hastalığın evreleri hakkında bilgi verdi. Kişiden kişiye değişmesine rağmen temelde 5 evrede ilerlediğini dile getiren Ruşen, bu evreleri şu şekilde sıraladı:
1. Preklinik evre: Alzheimer teşhisi öncesi dönem. Belirgin semptomlar görülmez. Amiloid beta proteinin tespitini yapan görüntüleme taramalarıyla tespit edilir.
2. Hafif bilişsel bozukluk- Pre Demans MCI: Uzun zaman bu tablo korunabilir. Bazen 1 yıl sonra yüzde 20’si Alzheimer’e dönüşür. Beyin sisi olayı dediğimiz aşamadır. Son güncel olayları hatırlamada güçlük çekerler. Yakınları hafıza sorunlarını fark eder. Örneğin randevuları eskiye oranla daha fazla unuturlar. Karar vermede zorluk, birkaç adımdaki görevleri yerine getirme de zorluk. Yıkanma ve yemek yeme gibi aktiviteleri ihmal ederler.
3. Hafif bunama aşaması: Teşhis aşamasıdır. Hafıza ve düşünme sorunları, günlük yaşamı etkilemeye başlar. Eşyalarını kaybeder, öfke baş gösterir, görevleri tamamlayamazlar, aynı soruyu tekraren sorarlar.
4. Orta derecede demans gelişimi: 2-4 yıl sürer. Tanıdık yerlerde bile yolunu kaydedebilir. Haftanın günleri karıştırır, adres telefon gibi kişisel bilgileri unuturlar. Paranoya gelişebilir, huzursuz ve agresif olabilirler. Hafıza boşluklarını tamamlamak için favori anılarını tekrarlarlar. Havaya uygun giyinmekte zorluk çekerler.
5. Şiddetli bunamalar ve tedavinin çözüm olmadığı evre: Düşme riski artar, yutma güçlüğü, yatakta daha fazla zaman geçirme, mesane ve bağırsak sorunları artar. Korku nedeniyle saldırganlık sorunları olabilir.
“Alzheimer’da erken tanı çok önemli. Bu hastalar 20 yıl yaşayabilirler”
Alzheimer teşhisinden itibaren hastaların 4 ila 8 yıl arası yaşam süreleri olduğunu belirten Dr. Emir Ruşen, erken tanı ve tedavi ile 20 yıl yaşayabilen hastaların da bulunduğunu kaydetti. Dr. Emir Ruşen, beyinde hastalığı oluşturan patolojik proteinlerin ve farklı bulguların, erken ilaç tedavisiyle beyin dokusuna verdiği zararların azaltabildiğini ve yaşam süresinin uzatılabildiğinin de altını çizdi.
“Geceleri uyumazlar”
Yakınlarının sıklıkla bu hastaların gece uyumadıklarından şikâyet ettiklerini de ifade eden Dr. Ruşen, “Buna, uyku uyanıklık döngüsünü kontrol eden beyin dokusundaki bozulma neden olur. Fiziksel aktivite azlığı, uygun olmayan ışık, gürültülü ortamlar ve gündüzleri uyumak gibi çevresel faktörler de bu durumu tetikler” diye konuştu.
“Fast Food ve hareketsiz yaşam Alzheimer’ı artırıyor”
Dr. Emir Ruşen, dünyada 30 milyon Alzheimer hastası olduğunu ve bu sayının 2050 yılında 160 milyon kişiye ulaşmasının beklendiğini dile getirdi. Beynin kan akımını yavaşlatması sebebiyle fast food beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının, Alzheimer hastalığının artmasındaki en önemli etken olduğunu kaydeden Ruşen, “Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, hastalıktan korunmak için hayati önem taşıyor. Her gün mutlaka 15 dakikalık yürüyüşlerle kan akışı hızlandırılmalı” dedi.
“Kilo ile Alzheimer ilişkisi doğru orantılıdır”
Dr. Emir Ruşen kilo ve alzheimerin birbiri ile ilişkili olduğunu da vurgulayarak açıklamalarına şöyle devam etti:
“Beyin kan akışının azalması, kilo ile orantılıdır. Vücut kitle endeksi ne kadar çoksa, beyin kan akışı o kadar yavaşlar. Hayvansal gıda ve protein ağırlıklı beslenmek, vitamin dengesini bozar ve Alzheimer riskini artırır. Bu hastaların beslenmelerinde de dikkat edilmesi gerekir. Hastaların, karbonhidrat içeren şekerli, unlu, glütenli besinlerden, paketli ve işlenmiş gıdalardan mutlaka uzak durmalı. Sebze, meyve ve balık tüketmeliler.”
“B -12 takviyesi önemli”
Dr. Emir Ruşen, Finlandiya’da yapılan bir araştırmaya göre ise B -12 Vitaminin demansa yakalanma oranını azalttığını dile getirerek, “Hastalar bu vitaminleri mutlaka bir doktor gözetiminde almalılar. Zira, B-12 vitamin seviyesinin, üst seviyeyi aşması halinde karaciğerde olumsuz etkileri olabilir. B-12’nin ağırlıklı olarak yumurta, et, balık ve diğer deniz mahsulü gıdalarda olması nedeniyle, hasta beslenmelerinin buna göre düzenlenmesi önem taşıyor” diye konuştu.
“Erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla risk var”
Alzheimer hastalığında yaş ve cinsiyet faktörlerinin etkisine de değinen Dr. Emir Ruşen, İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla risk tespit edildiğini dile getirdi. Dr. Emir Ruşen, araştırma çerçevesinde 8-10 yıl boyunca, hafif ve orta unutkanlık şikâyeti olan hastaların, 2 yılda bir bilişsel aktivite değerlendirmesine tabi tutulduğu bilgisini vererek, “Buna göre erkeklerde, bozuk bir protein olan amiloid beta proteininin, kadınlara oranla daha fazla arttığı tespit edildi. Ayrıca beyin hücrelerinde görülen microgliyal aktivasyon ve inflamasyonun da kadınlara oranla daha fazla artış gözlenmiştir. Demans üzerinde çalışmalar yapan İsveçli Karolinska Enstitüsünde yapılan bu araştırmada, yaş faktörünün hastalık üzerinde etkili olduğu ancak herkesin aynı şekilde yaşlanmadığı ve cinsiyete bağlı değişken faktörlerin olduğu tespit edildi” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —