Özyılmaz “Epilepsi, uygun tedavilerle kontrol altına alınabilir”
DÜZCE – Düzce Üniversitesi Hastanesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Ayşegül Özyılmaz, Epilepsi hastalığının kronik bir hastalık olduğunu ancak bu durumun, epilepsinin ömür boyu devam edeceği şeklinde algılanmaması gerektiğini söyledi.
Halk arasında sara hastalığı olarak da bilinen epilepsi hakkında bilgilendirmede bulunan Dr. Öğretim Üyesi Ayşegül Özyılmaz, epilepsinin beynin bir bölgesindeki hücrelerin anormal elektrik sinyali yollamasıyla ortaya çıkan kronik (uzun süreli) bir hastalık olduğunu dile getirdi.
Epilepsinin pek çok nedene bağlı olarak oluşabildiğine işaret eden Dr. Özyılmaz; “Genetik, doğumsal anomali ve doğum travmaları, ayrıca bazı beyin damar hastalıkları, beyin iltihaplanması, kafa travması, beyin kanaması, tümör varlığı, çocukluk döneminde yüksek ateşli hastalık geçirmek ve alkol kullanımı gibi birçok farklı etken epilepsi oluşumunda rol oynayabilir. Bununla birlikte pek çok epilepsi hastasında nöbete yol açan etken saptanamaz” dedi.
Her iki cinste, her yaşta ve her coğrafi bölgede; epilepsinin, bebeklik döneminden ileri yaşlara kadar herhangi bir dönemde ortaya çıkabileceğini söyleyen Özyılmaz, “Çoğu insanın ömründe bir kez epileptik nöbet geçirme ihtimali vardır. Birden fazla epilepsi nöbeti olan kişiler epilepsi hastası olarak kabul edilir” şeklinde konuştu.
“Ailede epilepsi varsa, bazı insanlarda bunun ortaya çıkma riski daha fazladır”
Epilepsi hastalığında, genetik yatkınlığın önemli rol oynadığı bir grubun olduğunu ifade eden Özyılmaz, ancak her hasta için bu durumun geçerli olmadığını belirtti. Her hastada, ailede bir epilepsi öyküsü olup olmadığının sorgulandığını kaydeden Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, “Eğer ailede bir epilepsi öyküsü varsa, o zaman bu hastadaki tablonun, aileyle ilişkisi olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Ancak ailede epilepsi olduğu için her kuşakta epilepsi nöbeti ortaya çıkacak diye bir şey söz konusu değildir. Yalnız, ailede epilepsi varsa, bazı kişilerde bunun ortaya çıkma riski daha fazladır” ifadelerine yer verdi.
Dünyada hastalığın görülme sıklığının yüzde 1 olduğunu dile getiren Ayşegül Özyılmaz, Türkiye’de yaklaşık 800 bin epilepsi hastası olduğunun varsayıldığını da sözlerine ekledi.
Epileptik nöbetlerinin çoğu zaman belirgin bir nedeni olmadığını kaydeden Dr. Özyılmaz, “Bununla birlikte, bazı epilepsi hastalarında, bazı faktörler nöbetlerin tetiklenmesine yol açabilir. Uykusuz kalma, sürekli az ve yetersiz uyku, bazı antialerjik ilaçlar, grip ilaçları ve bazı antibiyotikler, aşırı yorgunluk, adet görme, kullanılan epilepsi ilacının unutulması, refleks nedenler (parlak ışık, tv), stres, alkol alımı, ateşli hastalıklar sayılabilir” dedi.
“Her nöbet bir sonrakinin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir”
Nöbetlerin tekrarlaması ve 5 dakikadan uzun sürmesi (status epileptikus) halinde, beyinde oksijensiz kalmaya bağlı bazı etkilere yol açabileceğine işaret eden Özyılmaz, “Her nöbet bir sonrakinin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Tedavisiz kalan küçük nöbet türlerinin bir süre sonra büyük nöbetlere dönüşme ihtimali vardır. Bu nöbetlerde hastanın maruz kalabileceği merdivenden düşme, kişi sokakta ise trafik kazası, suda boğulma gibi tehlikeler vardır” diye konuştu.
“Epilepsi hastalığı kronik bir hastalıktır” diyen Düzce Üniversitesi Öğretim ÜyesiÖzyılmaz, “Ancak bu durum, epilepsinin ömür boyu devam edeceği şeklinde algılanmamalıdır. Çoğunluğu ilaçlarla ve dirençli olan bir kısmı cerrahi müdahale ile kontrol altına alınabilir. Epilepsinin bazı türleri hasta belli yaşlara geldiğinde kendiliğinden tamamen düzelebilir ve ilaç tedavisine gerek duyulmayabilir. Ancak bu hassaslık derecesine de bağlı olabilir ve ne yapılacağına ilişkin kararı doktor vermelidir” şeklinde konuştu.
“İlaçlarla nöbetler yüzde 70-75 oranında kontrol altına alınabilir”
Epilepsinin en önemli tedavi şeklinin antiepileptik ilaçlarla yapılan tedavi olduğu bilgisini paylaşan Dr. Öğr. Üyesi Özyılmaz, “Kullanılan ilaçlar beyin hücrelerinin aşırı uyarılma durumuna baskı uygulayarak nöbetlerin oluşunu engeller. Bu ilaçlar her gün, önerilen dozda ve saatlerde çok düzgün bir şekilde kullanılmalıdır, tek doz atlanması durumunda dahi nöbet tetiklenebilir. Kullanılan bu ilaçlar hastalığı tamamıyla geçirmez ama nöbetleri engeller veya sayısını azaltır. İlaçlarla nöbetler yüzde 70-75 oranında kontrol altına alınabilir. Hastaların yüzde 20-30 kadarında ise birden fazla ilaç kullanmak gerekebilir veya ilaçlara rağmen nöbet tekrarları olabilir. Sadece hastaların yüzde 5-10 oranı kötü seyirli olabilmektedir. Böyle hastalarda da, cerrahi müdahale, pil gibi ilaç dışı tedavi seçenekleri daha ön plana çıkmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Cerrahi müdahalenin, ilaçlara yanıt vermeyen hastalarda uygulanması gerektiğini vurgulayan Özyılmaz, “Ülkemizde bu konuda özelleşmiş büyük merkezlerde, cerrahiye uygunluk durumu değerlendirildikten sonra yapılabilmektedir. Pil, göğüs duvarında cilt altına yerleştirilen uyarıcı bir pil ile boyundan beyine uzanan vagus sinirine aralıklı uyarı verilerek nöbet tedavisi sağlanabilmektedir. Özellikle ilaç tedavisine cevap alınamayan ve ameliyata uygun olmayan hastalarda tercih edilmektedir” ifadelerini kullandı.
“Uygun tedavilerle nöbetler kontrol altına alınabilir”
Epilepsi hastalığının ne yazık ki sosyal nedenlerden dolayı toplumda saklanan bir hastalık olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Özyılmaz, “Bu yüzden insanlar eğitimlerini yarıda bırakıp, işlerinden ayrılabilmektedir. Epilepsinin de diğer hastalıklardan bir farkı yoktur. Uygun tedavilerle nöbetler kontrol altına alınabilir. Nöbetler dışında insanlar doğal hayatlarına devam edebiliyorlar, işlerinde başarı sağlayabiliyorlar. Nasıl ki bir diyabet hastasının şeker krizi tutarsa, epilepsi hastasının da krizi tutabilir. Nöbet geçirdikçe, tedavisi geciktikçe yerleşen bir hastalıktır. Hasta ne kadar az nöbet geçirdiyse tedaviye o kadar çok cevap verir. Epilepsi hastalığı düzenli hekim kontrollerine gelinerek, basit bazı yaşam değişiklikleri yapılarak, başlangıçta uygun meslek seçimi ile normal yaşam sürdürülebilen tedavisi olan bir hastalıktır. Tek bir antiepileptikle bile büyük oranda tedavi edilebilir, bu hastalar günlük hayatlarını iyi bir şekilde sürdürmekle kalmaz, hatta sanat, bilim, yöneticilik gibi önemli olanlarda da büyük başarılar elde edebilmektedir. Tarihte birçok epileptik hükümdar, politikacı, müzisyen, ressam vardır. Julius Sezar, F. Dostoyevski, Van Gogh, Napolyon, Lord Byron, Edgar Allan Poe bunlardan sadece bazılarıdır.” şeklinde açıklamasını tamamladı.