Prof. Dr. Tufan: “Türkiye eğitimde önemli bir adres olacak”
Prof. Dr. Tufan: “Türkiye eğitimde önemli bir adres olacak”
SUBÜ Konuşmaları’nın 37’nci konuşmacısı olan Türkiye Vaşington Eğitim Müşaviri Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan, Türkiye’nin uluslararası öğrenciler bakımından hak ettiği yerde olmadığını vurgulayarak üniversitelerin tanıtım faaliyetleriyle önemli bir adres olacağını söyledi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 37’nci konuşmacısı Türkiye Vaşington Eğitim Müşaviri Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan oldu. ‘Eğitim ve Ar-Ge’de Amerika-Türkiye Ekosistemleri’ başlığıyla gerçekleştirilen söyleşinin moderatörlüğünü İletişim Koordinatör Yardımcısı Öğretim Görevlisi İlknur Çakar üstlendi. Söyleşide küresel eğitime ve Ar-Ge’ye bakış açısı, Türkiye ve Amerika karşılaştırması, Amerika eğitimine dair hayal edilenler ve gerçekler arasındaki ilişkiler konuşuldu.
Herkesin bir Amerika’sı olduğunu belirten Türkiye Vaşington Eğitim Müşaviri Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan, “Afrikalılara sorduğunuzda bir Amerika var, Türkiye’deki gençlerimize sorduğunuzda bir Amerika var, bir de Amerika’da yaşayanlar için bir Amerika var. Onlar için 50 eyalette hatta her farklı mahallede farklı bir Amerika söz konusu. Uluslararası hareketlilik açısından Amerika önemli bir ülke. Kapitalist bir düşünce yapısı ve bakış açısına sahipler. Hareketliliğin temelinde ekonomik nedenler var. Tabii ki de kültürel etkileşim ve transfer olanaklarının gelişmiş olması da yan etkenler olarak belirtilebilir. Küresel salgın geçirmemize rağmen uluslararası öğrencilerin Amerika ekonomisine katkısı 34 milyar dolar. Bu çok ciddi bir rakam. NAFSA’nın raporuna göre her 3 uluslararası öğrenci bir iş olanağı ortaya çıkarıyor. ‘Ne olursanız olun gelin, her düzeye göre okulumuz var ve size bir okul buluruz’ diyorlar. Kapitalist girdilerle eğitimi veriyorlar. Çıktıyı ise öğrenciyi işe alacak olanlar düşünsün yaklaşımına sahipler” dedi.
Uluslararası öğrenci sayılarına ilişkin verileri paylaşan Tufan, “Amerika’ya en çok öğrenci Çin’den geliyor. 200 binin üzerinde Çin uyruklu öğrenci var. Ardından 190 bin öğrenci ile Hindistan ikinci sırada yer alıyor. İlk 10’da Suudi Arabistan’a kadar var. Türkiye’den ise şu anda 8 bin 400 küsur öğrenci bulunuyor. Amerikalılar ise İtalya, Fransa ve Güney Kore gibi ülkelere gidiyorlar. Türkiye ise kendi bölgesi ve coğrafyasından öğrenci çeken bir ülke. Ancak hak ettiği yerde değil. Çok daha fazlasını çekebilecek durumda. Üniversitelerimizin uluslararasılaşma faaliyetleriyle bunun çok daha artacağını düşünüyorum. Nitekim küresel salgının neden olduğu ekonomik krizi iyi değerlendiren ülkeleri düşünürsek Türkiye’nin eğitimi birçok ülkeye göre çok daha iyi şartlarda ve nitelikli. Türkiye kendisini iyi tanıttığında önemli bir adres olacak. Amerika’da görüştüğümüz akademisyen ve öğrenciler tatil olarak ülkemizi çok iyi tanırlarken üniversiteler açısından tanınırlığımız pek yok. Yine de çok önemli üniversitelerimizin ikili iş birlikleri sayesinde tanıyan üniversiteler de var” diye konuştu.
Türkiye ve Amerika’nın eğitim ve Ar-Ge’ye bakışında ilk olarak istihdam açısından bir farklılık olduğunu söyleyen Tufan, “Amerika’da üretkenlik, yarışmacı sistem ve başarı odaklı ciddi bir koşuşturma var. Türkiye’de ise herhangi bir devlet ya da vakıf üniversitesinde özellikle kadro aldıktan sonra üretkenlik ve yarışmacılıkta bir takım düşüşler yaşanabiliyor. Ancak Amerika’da öyle bir şansınız yok. Diplomalı olmanız sizin sokakta yaşayan evsizlerden olmanızın önüne geçmiyor. Dolayısıyla bir pozisyon almış olmanız yeterli değil. Sürekli bir bütçenizin, projelerinizin ve yanınızda gelişen öğrencilerin olması gerekiyor. Bunu da üniversitenize göstermelisiniz. Çok stres altında çalışan akademisyenler var. Pandemi sürecinde bir takım ekonomik nedenlerle işten çıkarılanlar var. Özgeçmişinizde kendi kişiliğine ve çalışmalarınıza çokça yatırım yapmış olmanız gerekiyor. Bizde sonuca ulaşılamadığında ‘hayırlısı olsun elinden geleni yaptın’ denilir. Zafere değil sefere odaklanmış bir süreç vardır. Bu bir Anadolu kültürüdür. Bu rahatlama sağlayan güzel bir şey. Amerika’da ise 100 yıl öncesinde de yazılan sebep-sonuç ilişkisine dayandırılmış bir bakış açısı var. Başarısızsan bunun sebebi sensin” şeklinde konuştu.