Psikiyatri uzmanından depremzedelere "konuşun, anlatın" tavsiyesi

Psikiyatri uzmanından depremzedelere

Psikiyatri uzmanından depremzedelere "konuşun, anlatın" tavsiyesi

İzmir’de, onlarca kişinin hayatını kaybetmesine, yüzlerce kişinin yaralanmasına, binaların yıkımına neden olan deprem ve sonrasında yaşananlar, kişilerin psikolojilerinde de hasar oluşturdu. Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Bora, yaşanan olayın herkes için felaket olduğunu ifade ederek, çarpıntı, terleme, ellerde titreme ve nefes almada zorlanma gibi belirtilerin ilk birkaç gün için normal olduğunu, belirtilerin 2 haftadan fazla sürmesi halinde depreme bağlı ruh sağlığı sorunu olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Uzm. Dr. Bora, “Kişinin yakınlarına, yaşadığı üzüntüyü, korkuyu, dehşeti anlatması, bol bol konuşması gerekiyor. Çocuklara ise televizyondaki deprem ve yıkım görüntüleri izlettirilmemeli” diye konuştu.
İzmir’de meydana gelen ve kentin tarihindeki en büyük depremlerden biri olarak kayıtlara geçen deprem ve sonrasında yaşananlar, neden olduğu can kaybı, yaralanma ve mal kayıplarının haricinde depremin şiddetini hissedenlerde de travmaya neden oldu. Deprem sonrası yaşanan korku ve kaygının çok normal olduğunu belirten Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Bora, psikolojik tetiklenmeler dışında depremin bedensel etkilerin de olabileceğini belirtti.

İki haftalık kritik eşik
Bazı kişilerde çarpıntı, terleme, ellerde titreme, nefes almada zorluk, bulantı, mutsuzluk, geleceği yokmuş ve tetikte olma hissi gibi tepkiler olabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Özlem Bora, “Bunlar ilk günlerde normal tepkiler. Sonrasında verilen bu tepkilerin bazı kişilerde geçmediğini görüyoruz. Kişi depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen hala bedensel etkiler yaşıyorsa ve bu etkiler günlük işlerini etkiliyorsa bunu depreme bağlı ruh sağlığı sorunu olarak değerlendiriyoruz. Uzmanlar olarak bizler, kişinin bu olayı anlatmaktan kaçınmak yerine anlatmasını istemek oluyor. Sonrasında ilk 1 ay ilaç tedavisine başlamıyoruz. Yapılan ilk tetkikin sonunda bazı hastalarda ilaç tedavisi ve terapi, bazı hastalarda sadece terapi olarak tedaviyi gerçekleştiriyoruz” dedi.

Kişiyi evine girmesi için zorlamayın
Öncelikle kişilerin bunu dışsal ve müdahale edemeyeceğimiz bir durum olarak kabul etmesi gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Özlem Bora, “Deprem kuşağındayız ve her zaman böyle bir olay maruz kalma durumumuz var. Öncelikle kişilerin evlerinde böyle bir durumda sığınabilecekleri bir yeri önceden tespit etmesi, evdeki çocuklar dahil her bireyin bu yeri biliyor olması, deprem anında yaşanan ne yapacağını bilememe durumunu minimuma indirecektir. Kişi, depremden sağlıklı bir şekilde çıkarsa ve evinde de herhangi bir hasar yoksa, ilk etapta önerilen belirli bir süre evlerine girmemeleri. Sonrasında ise kişi kendisini ne zaman güvende hissederse evine o zaman girmelidir. Kişiye zaman tanımak gerekiyor. Bu kaygıyla baş etmenin en iyi yolu, kişinin günlük rutinine devam etmesidir” diye konuştu.

Yaşadıklarınızı anlatın
İnsanların, “konuştukça kötü oluyorum” diyerek, o sırada yaşadıklarını anlatmama yoluna gittiğini de anlatan Uzm. Dr. Özlem Bora, “Tam tersine, kişilerin yakınlarıyla yaşadıklarını konuşması gerekiyor. Hatta tüm detaylarıyla anlatması gerekiyor. Normalde beynimiz, günlük yaşadığımız her şeyi düzgün bir şekilde kaydediyor. Böyle ani ve beklenmedik durumlarda ise beyin bu kaydı yapamıyor. Yaşanılanı anlatmak, beynin bu yaşanılanları sağlıklı bir şekilde hafızaya atmasını sağlıyor. Eskiler derlerdi, ‘içinize atın, çok ağlamayın, üzülmeyin, anlatmayın’ diye. Bunlar uzun vadede depresyona giden hastalıklara neden olabiliyor” şeklinde konuştu.

Çocuklara televizyon izletmeyin
Çocukların da bu tip olaylar karşısında normal yetişkinlerin verdiği gibi tepkiler verdiğini vurgulayan Uzm. Dr. Bora, depremin ne olduğunu, bir felaket değil, doğa olayı olduğunu, felakete neden olanın deprem değil, çürük binalar ve yeterli önlem alınmaması olduğunu çocuklara anlatmak gerekiyor. Bu dönemde çocukların hırçın ve kaygılı olmasını da anlayışla karşılamak gerektiğini belirten Uzm. Dr. Bora, “Büyük çocuklar, olana bitene internetten, televizyondan, sosyal medyadan bakıyorlar. Yıkılan evler, insanların perişan hali gibi. Bu görüntüleri çocuklardan uzak tutmamız gerekiyor” dedi.


Güncel 2.11.2020 13:03:55 0