Rusya`da toplama kampında gibi çalıştırılan, Türk işçileri adada rehin tutuluyor

Rusya`da toplama kampında gibi çalıştırılan, Türk işçileri adada rehin tutuluyor

ADANA - Yeni bir iş bulmanın sevinci ile gittikleri Rusya`da toplama kampını aratmayacak bir ortamda çalışmak zorunda kalan onlarca işçi buldukları ilk fırsatta Türkiye`ye kaçarken 153 Türk işçinin, pasaportlarının verilmemesinden dolayı zor koşullar altında hayatta kalma mücadelesi verdikleri öne sürüldü. Bir ayı aşkın süredir Rusya`da olan babası ile telefondan görüşen Metehan Sağlar, "Baba seni çok özledik. Ne olur artık dön" diyerek gözyaşlarına boğuldu. Özel bir firma, çalışmak için Türkiye`nin değişik şehirlerinde topladığı yüzlerce insanı Rusya`nın Pasifik kıyısındaki Vladivostok kentine götürdü. Bin 500 ve 3 bin dolar arasında değişen ücretle iş bulmanın sevincini yaşayan vatandaşlar, firmanın 800`er ile 2 biner dolarlık 3`er senedi gözü kapalı imzalayarak Şubat ayı içerisinde yola çıktı. Vladivostok şehrine geldikten sonra Pasifik Okyanusu`ndaki Kan adasına geçen işçiler, büyük bir şok yaşadı. Kendilerine çok kötü bir ortamda barınma sunulan işçiler, özellikle temiz içme suyu sorunundan dolayı çok büyük problemler yaşayınca çareyi anavatanlarına dönmekte buldu. Ancak, iddialara göre pasaportlarına el koyan firma yetkilileri, geri dönmek isteyenleri ölümle tehdit edip Rus polisine şikayet etti. İşçilerin bir bölümü küçük çaplı bir isyan yaparak pasaportlarını alarak Rusya`dan kaçarak Türkiye`ye döndü. Türkiye`ye gelir gelmez Cumhuriyet Savcılığı`na giderek suç duyurusunda bulunan işçiler,geride kalan arkadaşlarının da kurtarılmasını istedi. Rusya`da çalışan Tahsin Taşıma (32) ise çok kötü şartlarda çalıştırıldıkları için gelmek istediğini ancak zorla adada tutulduklarını belirterek, "Ben hasta oldum 10 gün hastanede yattım bana ilaç bile almadılar. Hastalandığımda sigortasız çalıştırıldığımı öğrendim. Buradan giderken maaş hariç sigorta yapacaklarını söylemişlerdi. Bunları öğrenince kötü şartları görünce işi bırakmak zorunda kaldık. Patlamadan dolayı yayılan radyasyondan dolayı insanlar korkuyor. Ben kendimde dahil oradan biran önce kaçıpeve gelmek istedim. Ama gönderilmiyor. İşi bıraktın hemen gönderilirsin diye bir şart yok. Adam 2 bin 500 doları öde git diyor" dedi. Rusya günlerini toplama kamplarına benzeten işçilerden Gülüm Vatansever (33), "Ahırdan daha beter bir yerde barınıyorduk. Çayımız, yemeğimiz hep tuzlu suyla yapılıyordu. Rusya`ya gittiğimde 110 kiloydum şimdi 80 kiloyum. Birçok arkadaşımız açlıktan onlarca kilo verdi. Geri dönmek isteyenlere senet imzalattıklarını hatırlatıp, (Arazi çok büyük. Her gün birinizi gömeriz.) Biz oradan kurtulduk ama 153 arkadaşımız şimdi Rusya`da esaret altında yaşıyor. Sayın Başbakanımızın, bu arkadaşlarımızı kurtarmasınıbekliyoruz. Ben 800 dolarlık senet imzaladım" dedi. "BAŞBAKANIM EŞİMİ RUSYA`DAN KURTAR" Rusya`da zor günler geçiren eşi Sefa Sağlar`ın (43) hayatından endişe eden 3 çocuk annesi Beral Sağlar (33) "Biz orada kötü şartlar altında çalıştığını duyduk şok olduk. Ben sadece gelmelerini istiyorum. Eşimi maddi sıkıntımız olduğu için fazla arayamıyordum. Ama arkadaşları gelince durumu onlardan öğrendim. Eşim gelmek istiyor ama pasaportlarına el koymuşlar o yüzden gelemiyor. Başbakanlıktan yardım istiyoruz. Eşimle görüştüm gerekirse Başbakana bile çıkın bizi kurtarın diyor. Para pulda istemiyoruzsadece Türkiye`ye gelmeyi istiyoruz diyor" diye gözyaşlarına boğuldu. Babasının biran önce sağ salim Türkiye`ye gelmesini isteyen Metehan Sağlar ise gözyaşları içinde, "Ben babamın gelmesini istiyorum. Babam gideli 1.5 ay oldu. Babam gelmek istiyor gelemiyor ben çok üzülüyorum. Onu çok özledim. Biz babamın gelmesini istiyorum babam diyor ki beni kurtarın. Babamın çalıştığı yer çok berbatmış. Ben babamın gelmesini istiyorum" dedi. Beral Sağlar uzun süredir görüşemediği eşi Sefa Sağlar`ı telefonla arayarak onunla konuştu. Sefa Sağlar telefonda çalıştığı yerde yaşadıklarını şöyle anlattı: "Bizi buraya oyunla getirdiler, aynı satılmış gibiyiz. Gitmek istiyoruz çok sayıda işi bırakan arkadaş var. Ama izin vermiyorlar bizi köle gibi kullanıyorlar. Deniz suyundan içme suyu veriyorlar. Deniz suyunda yıkanıyoruz, yemek yapılıyor. Sabah kahvaltısını deniz suyuyla yapılan çayla yapıyoruz. Her şey berbat burada. Banyo yapamıyoruz, çamaşırlarımızı yıkayamıyoruz. Yani Türk halkını eziyorlar burada. Köle gibi kullandırıyorlar. Ben gelmek istiyorum arkadaşlarımla beraber ama göndermiyorlar" dedi. Babasının sesini duymak isteyen Metehan Sağlar ise babasıyla telefonda konuşurken gözyaşlarına boğularak, "Baba sen gel, geleceksin, özledim seni" dedi.



Güncel 25.10.2016 05:34:12 0