Sağlık Bakan Yardımcısı Birinci: "Sağlık sistemi üzerindeki yük artacak"
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, "Türkiye’de yaşlı nüfus artıyor, sağlık sistemi üzerindeki yük çok daha fazla artmaya başlayacak. Kadınlarımız yılda 1 kilo, erkeklerimiz de 1 yılda 700 gram kadar kilolarının ağırlaştığını görüyoruz. Bu bizim gelecekte nasıl problemlerle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor" dedi.
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, "Sağlık Yöneticileri Günü" dolayısıyla Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde (OMÜ) düzenlenen "Sağlığın Geleceğini Yönetmek" adlı panelde bir konuşma yaptı. 2002 yılı ile 2021 yılları arasında sağlık alanlarındaki dönüşümleri içeren sunumda birçok bilgi veren Dr. Şuayip Birinci, 2002 yılında Türkiye’de 654 olan hastane sayısının 2021 yılında 944’e çıktığını açıkladı.
"Türkiye’nin sağlık altyapısında ciddi bir dönüşüm yaşandı"
"Türkiye’nin sağlık altyapısında ciddi bir dönüşüm yaşandı” diyen Birinci, “Bazı hizmet kalemleri yoktu ama bugün var. 300 bin yatak yapar gibi bir altyapı yapıyorsunuz. 6 bin civarında yoğun bakımınız var. Birden bire 36 bine çıkarıyorsunuz. Düşündüğünüzde inanılmaz bir dönüşümdür. Bir batılının duyduğu zaman doğru olamaz dediği bir süreç yaşıyormuşuz. Olağanüstü bir altyapı değişimi var. Daha sonra hizmet anlayışı değişikliği yapılıyor. Son 3 yılda tarihi rekor gibi yılda 5 bin, 5 bin 500 yatak açıyorsunuz. Pandemi sırasında 12 bin 500 sonra bir alt olarak 9 ayda 16 bin 500 yatak açıyorsunuz. Türkiye’nin aslında zoru gördüğü zaman ne kadar dinamik, olağanüstü bir sağlık hizmet kapasitesine ve gücüne sahip olduğunu gösteriyor. Genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfus artıyor. Aslında sağlık sistemi üzerindeki yük, çok daha fazla artmaya başlayacak. Birçok ülke bize benzer dönüşümler yaşamış aslında. Sağlık altyapısını güçlendiren ülkeler sağlık sistemlerinin ciddi parametrelerinin değişimine erişmişlerdir. Biz harcadığımız paraya göre dünyada en yüksek memnuniyeti yakalayan ülkeyiz. Başka ülkelerin konuştuklarını konuşmamaya başladık. Değişen hastalık türünü konuşmaya başladık. Pandemi sırasında biz buna çok sık rastladık. Hastalık yükümüz değişmeye başladı. Çünkü şehir yaşamı geldi. Yaşlı nüfusumuz arttı. Kentsel nüfus artışı bunlar bizim aleyhimize çalışan süreçlerdir. Kentsel nüfus artınca hareketlilik azalıyor, doğal olarak belki daha sağlıklı, işlenmemiş gıdalardan uzaklaşabiliyorsunuz" diye konuştu.
"Sağlık yatırımlarında ciddi bir seviye yakaladık"
Gelecekteki sağlık çalışanına ihtiyaç olacağını belirten Bakan Yardımcısı Birinci, "Gördük ki yaşlılıkla beraber ihtiyaçlar devam ediyor. Nitekim İngiltere inanılmaz sıkıntılar yaşadı. Bizim nüfusumuzun genç olması ama yaşlı bakımımızın biraz daha kötü olması sebebiyle de böyle bir tezatla karşı karşıya kaldık. İnsan yükünden dolayı bir anda hekiminizi ve 2 buçuk kat hemşirenizi artıyorsunuz. Şu anda çok fazla ihtiyacımız olduğu hepimizin ortak kanaati. Sağlık Müdürümüze sorsak hekim ihtiyacınız var mı diye defalarca bizim personel genel müdür yardımcısını aramıştır. 20 yıl önce ’artık hekimler işsiz kalacak, çok fazla hekim yetiştiriyorsunuz’ diye kavramlar vardı. Gerçekten hekim ihtiyacımızın olacağını görüyoruz. Artık biz kronik bir hastalık çağına geldik. Ortalama yaşam beklenti süremiz uzadı. En son baktığımda kadınlarımız yılda 1 kilo, erkeklerimizde 1 yılda 700 gram kadar kilolarının ağırlaştığını görüyoruz. Bu bizim gelecekte nasıl problemlerle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor" şeklinde konuştu.
“Bizim de o yüzde 95’i konfor alanında tutmayı hedeflememiz lazım"
Toplumda kural koyma ile ilgili de görüşlerini paylaşan Birinci, "İşini iyi yapan hekimlerin öne çıkacağı bir süreç bu. Eğer sistemlerle problemler varsa siz bir sistemi dönüştürdüğünüz zaman daha çok insanı, işini iyi yapmayan ama yaptığından daha çok kazanan çok sayıda insandan alıp işini iyi yapan az sayıda insana vermeye çalışıyorsunuz. Kitlesel mantıkta baktığında daha çok insanı mutsuz ediyorsunuz. Daha az insanı mutlu ediyorsunuz. O değişimi yönetip o kadar iyi yapmak lazım ki, o hak etmediği için çok kazanan adam için tehdit oluşturmamalısınız. Bu değişim organizasyonu çok kritik süreçlerden birisi. Birçok insan usulsüzlüklerden, problemlerden şikayeti kendisi faydalanmaya başlayınca vazgeçiyor. Ona o fırsatı vermeyeceksiniz. Çünkü klasik şey var ya, ‘kimsenin usulsüzlükten şikayeti yok, ondan faydalanamamaktan şikayeti var’. Şark toplumlarında şöyle bir kültür var: ’Dünyada insanların yüzde 80’i hiçbir kural koymayın doğruları yapıyormuş. Yüzde 15’i de kural korkusuyla doğruları yapıyormuş. Yüzde 5’i ne yaparsanız yapın doğruları yapmıyormuş.’ Aslında baktığınıza genetik unsurlar bir sürü bir şeyler var doğrusu. Bazı genetik yapılarda da insanların suçlulukları artıyor. Siz o yüzde 5’e odaklanıp, ‘Ben yüzde 5’i azaltacağım’ deyip yüzde 95’i mutsuz ediyorsunuz. Aslında bizim yüzde 95’e odaklanıp onların konforunu artırdığımız zaman o yüzde 5’i birazcık daha aşağıya çekebilirsiniz. Batı toplumları yüzde 95’i mutlu etmeye yönelip bir yaklaşım sergilerken, Şark toplumları da o yüzde 5’i azaltıp, ‘cezalandıracağım’ işte ‘onu sıkıştıracağım’ deyip hani sizi böyle sürekli durduruyorlar, arabanızı arıyorlar. En sonunda diyorsunuz ki ‘ya bende bir şey yok zaten kardeşim suçluyu arayın’ tarzında rahatsızlık duyuyorsunuz. Bu böyle bir şey. Bizim de aslında tam iki toplumun ortasında iki tarafı da çok iyi bilen bir yapımız var. Bizim de o yüzde 95’i konfor alanında tutmayı hedeflememiz lazım" ifadelerini kullandı.
"OMÜ Türkiye’de ilk 10’a girmeyi hak eden bir üniversitedir"
Panelde konuşan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal ise, "Gelecekle ilgili bir öngörü oluşturulamazsa, ne yapmak konusunda bir öngörü oluşturularak bir hazırlık planı yapılamazsa geleceği yönetmenin çok mümkün olmadığını biliyoruz. Bu etkinliği gelecek açısından, bir felsefi açısından baktığımızda çok değerli olduğunun altını çizmek isterim. Ondokuz Mayıs Üniversitesi akademik kadrosuyla, coğrafi konumuyla, tercih eden öğrenci potansiyeli ile Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden biridir. Üniversite doğa güzelliği açısından nadir kampüslerden bir tanesidir. Coğrafi imkanlar açısında nadir kampüslerden bir tanesidir. Üniversite ile alakalı ortaya koyduğumuz bir ufuk vardı. Bu da bu üniversitenin araştırma üniversitesi olarak üniversiteler arasında özel bir pozisyona sahip olması. Bunu da bence ilk aşama olan TÜBİTAK’ın oluşturduğu girişimci üniversiteler sıralamasında son 7 yıldır giremediği sıralamaya üniversitenin buraya girmiş olması bizim için ciddi onur verici bir şeydir. Gelecek açısında bizi ümitlendiren bir şeydir. OMÜ Türkiye’de ilk 10’a girmeyi hak eden bir üniversitedir. Potansiyel olarak bunu gerçekleştirebilecek bir üniversitedir. Arkadaki iradeye talebe baktığımızda bunu gerçekleştirme hükümlüğünde, yapıda olan bir üniversitedir" açıklamasında bulundu.
OMÜ Sağlık Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Elif Dikmetaş Yardan ise şunları söyledi:
"Sağlık sisteminin performansını en üst düzeylere çıkartmayı istiyoruz. Bizler sağlık kurumlarındaki verimliği sağlanması için sağlık yönetimi bölümünün olması için çabaladık. 2012 yılında sağlık yönetimi bölümünü açtık. 2015 yılı içerisinde üniversitemiz bu bölüme öğrenci alımına başladı. Şuan 329’u Türk vatandaşı, 44’ü de yabancı uyruklu öğrenci olmak üzere toplam 373 lisans öğrencimiz bulunmaktadır."
Panel toplu fotoğraf çekimi ve hediye takdimi ile sona erdi.