ADANA - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana milletvekili adayı Dengir Mir Mehmet Fırat, 22 Temmuz`da yapılacak seçimlerde iki partinin seçime gireceğini ifade ederek, "Bu partilerden biri demokrasiden yana olan AK Parti, diğeri ise anti demokrasiden yana oluşturulmuş bir cephe" dedi. Fırat, AK Parti milletvekili adaylarının hazır bulunduğu gezide, Aladağ, İmamoğlu, Kozan, Seyhan ve Yüreğir ilçe teşkilatlarına ziyarette bulundu. İlçelerde esnafı da ziyaret eden Fırat, ilçe teşkilatlarının düzenlediği tanıtım toplantılarında yaptığı konuşmalarda, seçmenlere çağrıda bulundu. Türkiye`de 22 Temmuz`da gerçekleştirilecek seçimlerde iki partinin seçime gireceğini ifade eden Fırat, "Bu partilerden biri demokrasiden yana olan AK Parti, diğeri ise anti demokrasiden yana oluşturulmuş bir cephe"dedi. AK Parti iktidarının göreve geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar birçok başarılı projeye imza attığını söyleyen Fırat, "Burada yaptığımız hizmetleri saymaya zamanımız yetmeyecektir. Çünkü kendi projelerimizin yanı sıra, geçmişten yarım bırakılan projeleri de tamamlayarak yüce halkımızın hizmetine sunduk" şeklinde konuştu. 22 Temmuz`da yapılacak seçimin bundan önce yapılan 3 Kasım seçimi gibi bir seçim olmadığını ifade eden Fırat, "Türkiye bir tercih yapma noktasına gelmiş bulunuyor. Şu 5-6 ay içerisinde Türkiye`de gelişen olayları hepiniz izlediniz. Bu dönemdeki TBMM`nin yapısıyla bundan önceki yapıları arasında herhangi bir fark yok. Cumhurbaşkanı bundan önce nasıl seçilmişse, TBMM bu halka vekaleten cumhurbaşkanını aynı prosedürle seçmek boyutundaydı. TBMM`nin nasıl engellendiğini, nasıl mahkemelere düşürüldüğünühepiniz gördünüz" dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimi noktasında TBMM`ye görev yaptırılmadığını belirten Fırat, şunları söyledi: "Meclis`te seçmek istiyoruz, hayır diyorlar. O zaman cumhura yani halka gidelim diyoruz, millet seçsin kendi başkanını ona da hayır diyorlar. Peki kim seçecek kimin seçmesini istiyorsunuz. Bu millet kendi kendini idare edemez zihniyeti, ülkemizi bu hale getirmiştir. Hep birlikte şunu söyleyeceğiz. Hayır, biz kendi kendimizi idare edebiliriz, ülkemizi koruyabiliriz, rejimimizi koruyabiliriz. Biz insanız insan haklarına sahibiz, sahip olmamız gerekir. Biz bir hukuk devletinde yaşama hakkına sahibiz diyenülkelerdeki insanlar gibi. Ya buna karar vereceğiz 22 Temmuz günü. Ya da sizin söyledikleriniz haklı, biz kendi kendimizi idare etmekten aciziz, biz vatandaş değiliz, bize hesap vermek zorunda da değilsiniz. Tek kelimeyle özetlersek, ya demokrasiden tarafa ağırlığımızı koyacağız ya da anti demokratlardan yana ağırlığımızı koyacağız." "BAZILARI ŞEHİTLERİMİZİN KANI ÜZERİNDEN SİYASET YAPIYOR" Fırat, kendilerini 1946 yılında kurulan partinin lideri Menderes`in devamı olarak görenlerin bugün CHP`nin bir maonu olarak Meclis`e girmediğini, Meclis`te cumhurbaşkanlığı seçimine de mani olduğunu söyleyerek, "Artık tercih A veya B partisi değil, artık tercih ya demokrasiden yana, ya da demokrasinin karşısında olanlardan yanadır" dedi. Şehit kanı üzerinden siyaset yapıldığını da savunan Fırat şunları söyledi: "Bazıları şehitlerimizin kanı üzerinden siyaset yapıyor, sizlerden oy istiyor. Onlara şunu sorun. Bir insan hangi inançtan olursa olsun saygılı olmalı. Yahudiler sinagoglarda, Hıristiyanlar kiliselerde nasıl sessizlik içinde ise, yüzde 99`u Müslüman olan bir ülkede, şehitlerimizin arkasından namaz kılmalı, dua etmelidir. Belki ailesinden bunu görmemiştir, öğrenmemiştir. O zaman da sükunet içerisinde beklemesini bileceksin. Siyaset meydanlarda, toplantılarda yapılır, camilerde siyaset yapılmaz. Bir decenaze namazında belli işaret yapıp sloganlar atanlara şunu sorun; 1999`da 3 partili bir iktidar oluşturuldu. Bunlar kimlerdi, MHP, DSP ve Anavatan Partisi. O zamanı bir hatırınıza getirin. DSP`ye MHP`ye niye oy verildi. Bugün terörü yaygınlaştıran, her gün birkaç şehit cenazesinin gelmesine sebep olan, terör örgütünün başı bir yerlerde yakalanmış ve Türkiye`ye teslim edilmişti. Biz de, bak çok iyi, hiç olmazsa bu hükümet terörist başını yakaladı, onun cezasını Türk adaleti verecek, bu işte bitecek veTürkiye bir kardeş kavgasından çıkacak, birbirine sarılacak, şehitlerimiz gelmeyecek diye düşünüyor bunun için oy veriyordu. Ama ne oldu? Bu terörist başı bir adada yargılandı, onun idam kararı verildi. Bu idam kararı bir süreç içerisinde önce Başbakanlığa gelir, çünkü idam kararının infazı TBMM`nin tasdikiyle mümkündür. TBMM`ye gönderilmek üzere mahkeme dosyayı Başbakanlık makamına gönderdi. Bilmeyenler için söylüyorum, Başbakanlık binasıyla TBMM arası 500 metredir. 500 metre de 750 adım eder. Yanidosyayı alıp her gün bir adım atsalar, dosya TBMM`ye ulaştırılırdı. Fakat tam 2.5 yıl bu dosya oradan oraya getirilemedi. O kadar ağır bir dosya ki, kimse yerinden kaldıramadı. Ama üç sayın liderin imzasıyla ve o liderlerin arkasındaki milletvekillerinin oylarıyla Anayasa değişikliği yapıldı ve Anayasa`dan idam cezası kaldırıldı. O partilerin bütün milletvekilleri Anayasa`daki bu değişikliğe `evet` oyu verdi. İş bitti kanunlardaki idam cezasının kaldırılmasına geldi ki, bu usulü bir muameledir. Anayasa`dakiidam cezası kaldırılmışsa, kanunlardaki idam cezaları uygulanamaz. Orda kahramanlık yaptılar, erkeklik yaptılar. Ona da bir kısım milletvekilleri rey vermedi ve şimdi de onun üzerinden politika yapıyorlar. Lütfen geldiklerinde sorun. Deyin ki, Anayasa`daki idam cezasının kaldırılmasına oy verdiniz mi, vermediniz mi?"
