Singapur başlıklı yazımızdan birkaç gün sonra Singapur?a doğru yola çıktık. Önce Konya?dan Türk Hava Yolları (THY) ile İstanbul?a oradan da Singapur?a ulaşacağız. Şunu peşinen söylemeliyim ki THY dört dörtlük hizmet vermektedir. Gerek Konya-İstanbul, İstanbul-Konya gerekse İstanbul- Singapur giderken 10 Saat, dönüşte Singapur- İstanbul 11,5 Saat THY?nin hizmetinden memnun kaldık.
Gerçi aynı mesafeyi giderken neden 10 saatte aldı da dönüşte 11,5 Saatte aldı anlayamadım! Arkadaşlarım bu farkın sebebini pek bilimsel (!) bir şekilde Dünya?nın dönüşüne bağladılar. Ama ben yine anlayamadım! Belki sebebini bilen ve bizim anlayacağımız düzeyde anlatan çıkarsa biz de öğrenmiş oluruz.
Singapur Türkiye?den 6 saat ilerde. Yani burada saat öğlen 12.00 ise orada saat 18.00 oluyor. Her halde jet lag denen şey bu olmalı. Yani gittiğiniz yerde eş zamanlama sıkıntısı çekiyorsunuz. Diyelim ki Singapur?da konferansa katılıyorsunuz. Sunum saatiniz orada sabah 9.00. Türkiye saati ile sabaha karşı saat 03.00 ediyor. Düşününüz sunum yapacaksınız ama vücudunuzun ritmi bozulmuş!
Jet lag denen kavramı da abartmayalım. Çok şükür herhangi bir aksaklığa meydan vermeden sunumumuzu yaptık. Konferans, sunum deyince biraz konferanstan bahsedeyim. Öyle dünyayı kurtaran cinsten büyük bir konferans değildi. Tamamen Dil Öğretimine yönelik bir konferanstı Zaten Türkçe adını söyleyecek olursak ?Dil, Yenilik, Kültür ve Eğitim? başlığını taşıyordu.
Türkiye?den 3 kişi katıldık. Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinden ben, diğer iki arkadaşımız da Adana Çukurova Üniversitesinden idiler. Diğer katılımcılar ise Dünya?nın değişik yerlerinden gelmişlerdi. Gittiğimize değdi mi? Yüzde yüz evet diyebiliriz. Bilgiyi paylaşmak gibi güzel bir şey var mı? İşin akademik yanı bir tarafa değişik insanları, kültürleri kısa süre de olsa görmüş oluyorsunuz.
Konferanstan ilginç bir anımı anlatmalıyım. Konferansın ikinci gününde Malezya?dan bir akademisyenin sunumu vardı. Mahalli kıyafeti ile sakallı ve takkeli birisiydi. Konusu ise ?Myanmar Müslümanları ve onların kültürleri? idi.
Önce kendilerinin kim olduklarını anlatmaya başladı. Ona göre ?Mynmar Müslümanları Hint yarımadasına İslamiyet?i getiren Arap ve İranlıların torunlarıydılar.? Bunu birkaç defa tekrar etti. Hanefi mezhebinden olduğunu söyledi. Anlattıkları kimsenin ilgisini çekmedi. Budist, Hıristiyan vesaire gibi dinlere mensup dinleyicilere güya Myanmar Müslümanlarının kültürlerini anlatacak ama bol bol duygu sömürüsü yaptı. Sunum sonunda oturum başkanı dinleyicilere soruları olup olmadığını sordu. Ama kimse soru sormak istemedi.
Sanırım onlar konuşmacıya tavır aldılar! Çünkü önceki konular sorulu cevaplı ve tartışmalı geçmişti. Baktım kimse sormuyor ben söz istedim. Konuşmacıya birkaç soru sordum. Birinci sorum, Mynmar Müslüman Kültüründe Türklerin hiç mi etkisi yoktu? İkinci sorum neye dayanarak kendilerini sadece İran ve Arapların uzantısı, dahası torunları olarak gördüğünü sordum. Sorularım bitmedi ki! Bazılarını konferansa ara verildiğinde kendisine sordum.
Benim sorulardan sonra Türkleri ve onların etkilerini (!) hatırladı. Yanlış anlamayın sözlerinin eksikliğinden bahsetti. Halifeliğin Türklere geçişinden, birinci Dünya savaşına kadar Türklerin desteklerini anlattı. Hatta günümüz Türkiye?sinin desteğine müteşekkir olduklarını. Sayın Başbakanımızı çok iyi tanıdığını anlatmakla bitiremedi.
Ama sunumunda bahsetmesi gerekenleri benim sorum üzerine anlatmasının bir önemi var mıdır? Benim sorularım o kadarla da kalmadı, demiştim. İranlı akademisyeni de masamıza çağırdıktan sonra sordum ve cevap istedim. Sorum aslında çok basitti. İsterseniz sizler de cevabını verebilirsiniz. Sorum; Fas?tan Endonezya?ya kadar halkı Müslüman olan ülkeler neden geri kalmış ülkelerdir? Rejimler farklı, Irklar farklı, Tabii kaynaklar farklı, Coğrafi bölgeler farklı, tek ortak noktaları geri kalmışlık! Sahi neden?
