Tarih: 20.08.2021 14:11

Sıvı tüketiminin önemi

Facebook Twitter Linked-in

SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gamze Ganime Mumcu, bir şeyler içmek için susama mekanizmasına güvenilemeyeceğini belirterek, “Susama hissi oluşana kadar bir miktar sıvı kaybına uğramış olabiliriz. Gün boyunca sıvı takviyesi yapmak sıvı kaybının önüne geçecektir” dedi.
Mumcu, su tüketiminin vücutta hayati öneme sahip olduğunu, suyun beyin, omurilik ve diğer organların dış etkenlerden korunmasını sağladığını söyledi.
Su tüketiminin ağız, burun ve göz dokularını nemlendirdiğini, akciğerdeki havanın, vücuttaki su yardımıyla nemlendiğini, bunun da solunuma yardımcı olacağını kaydeden Mumcu, su tüketiminin önemini şöyle sıraladı;
“Su, vücut ısısının dengede tutulmasını sağlamaktadır. Günlük yeterli miktarda su tüketimi, metabolizmayı hızlandırmaktadır. Besinlerin sindirilmesinde ve enerjiye dönüştürülmesinde su önemli bir yere sahiptir. Su, atık ve toksik maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olmaktadır. Kan hacmi ve basıncı, su ile dengelenmektedir. Kanın vücuttaki akışkanlığını su sağlamaktadır. Su, oksijen ve besin öğelerini hücrelere taşıyarak, hücrelerin fonksiyonlarını sağlıklı şekilde gerçekleştirebilmeleri için gerekli olan katı maddelerin çözünmesini sağlamaktadır. Kasların dengesi ve eklemlerin kayganlığı su ile sağlanmaktadır. Vücutta oluşan ödemlerin atılmasında su önemli bir rol oynamaktadır.”
Su eklikliği
Mumcu, hafif, orta ve ileri derece su eksikliği bulgularını ise şöyle özetledi:
“Hafif ve orta derece su eksikliği bulguları; ağız ve mukozada kuruluk, ateş, idrar çıkışının azalması, kas güçsüzlüğü, baş ağrısı ya da bazı durumlarda baş dönmesi, kısa ve uzun süreli hafızada zayıflık, algıların zayıflaması, uyku hali, hafif sersemlik ve yorgunluk, aritmetik (analitik düşünme) yeteneğin zayıflaması durumu, taşikardi, ortostatik hipotansiyon ve göz yaşında azalmadır. İleri derecede su eksikliğine yönelik bulgular ise aşırı susama, ağız, cilt ve mukozada aşırı kuruma, hipertermi, terlemenin azalması, hipotansiyon, koyu sarı ya da kehribar rengi idrar gelmesi, idrarın az gelmesi ya da hiç olmaması, göz kürelerinde çökme meydana gelmesi, bilinç kaybı ve sinirlilik durumudur.”
Sıvı kaybıyla ilgili bazı grupların olduğunu, genel anlamda çocuk ve yaşlıların dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Mumcu, çocukların ne kadar ve ne sıklıkta sıvı tükettiğine dikkat etmenin büyük önem taşıdığını vurguladı.
Çocukların susama duyularının, yetişkinlerde olduğu kadar iyi gelişmediğini ve fiziksel olarak aktif olduklarından sıvı dengesini korumak için çocuklara düzenli olarak su ile sıcak ve soğuk içecekler vermek gerektiğini anlatan Mumcu, “Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da yaz aylarında sıvı tüketimine daha çok dikkat edilmelidir” uyarısını yaptı. Yaşlandıkça susama mekanizmalarında duyarlılığın yaşa bağlı olarak azaldığını anımsatan Mumcu, “Bu duruma bir de çoğu yaşlının fiziksel olarak genelde yorucu bulduğu düzenli tuvalete gitme durumundan kaçınmak için sıvı alımını özellikle kısıtladığını eklersek, artan sıvı kaybı riski ortaya çıkar. Yaşlıların, gün içinde suya ek olarak düzenli bir şekilde sevdikleri meyve suları, çay, kahve, sıcak çikolata ile çorba tüketmeleri önerilir” diye konuştu.
Sıvı ihtiyacını en iyi karşılayan besinin su olduğunu ve bu nedenle sıvı ihtiyacını karşılamak için günde en az 2 litre su tüketilmesi gerektiğine vurgu yapan Mumcu, sıvı alımını artırmaya yönelik yöntemlerle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Sabah aç karnına tüketilen 1 bardak su, güne dinç başlamaya yardımcı olur.
Yemeklerden yaklaşık 10 dakika kadar önce içilen su, tokluk hissi verdiğinden, daha küçük porsiyonlarla tok kalmaya yardımcı olacaktır.
Öğün aralarında içilen su, metabolizmaya daha kolay karışır ve bağırsakların daha düzenli çalışmasını sağlar.
Sıvı ihtiyacını karşıladığı düşünülen çay, kahve, kola gibi kafeinli içecekler diüretik olma özelliği taşımaktadır. Yani vücudumuzdan suyun daha kolay atılmasına neden oluyor ve sıvı kaybını hızlandırıyor. Bu nedenle bunların yerine soğuk olarak tüketilebilecek meyve çaylarını tercih edilmelidir.
Kafein alımını azaltmak vücuttaki suyun tutulmasını sağlıyor. Kafeini tamamen bırakamayanların her 2 bardak kafeinli içecek tüketimi sonrasında mutlaka bir bardak su içmesi gerekiyor.
Suyun içerisine eklenen nane, tarçın, karanfil gibi aromalı bitkiler veya meyve parçacıkları ile su içmeyi daha keyifli ve kolay hale getirir ve faydasını artırır.
Ayran, sıvı kaybı ile kaybedilen minerallerin de yerine koyulmasını kolaylaştırır.
Yaz meyvelerinin sıvı içeriği yüksek olduğundan öğün aralarında taze meyvelerden hazırlanmış içecekleri tercih etmek önemli. Kilosuna dikkat edenlerin taze meyve suları yerine meyve tüketmesi sıvı alımını artırır ve tokluk hissi sağlar.
Su içmeyi hatırlamak için anımsatıcılar kullanmak fayda sağlamaktadır. Örneğin; buzdolabına, çalışma masasına ya da telefona küçük notlar koymak, hatırlamayı kolaylaştırdığı için susamadan su içme oranını artırmaktadır.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —