Tarih: 20.01.2021 12:11

“Ufak değişikliklerle doğurganlık şansınızı artırabilirsiniz”

Facebook Twitter Linked-in

Günlük hayatımızda yapacağımız ufak değişikliklerle doğurganlık şansını artırmanın mümkün olduğunu belirten Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Betül Dündar; “proteinden zengin karbonhidrattan fakir bir beslenme programı benimsenmeli, ideal vücut ağırlığının sağlanması için mutlaka egzersiz yapılmalı ve kafein tüketimi sınırlandırılmalı” dedi.
Çocuk sahibi olmayı düşünen çiftlerin birçoğu hayallerine kısa süre içinde ulaşabilirken bazı çiftlerin ise anne-baba olabilmeleri için daha fazla uğraş vermeleri gerekebiliyor. Yaşam şeklimiz, beslenme biçimimiz ve alışkanlıklarımız genel sağlığımızı doğrudan etkileyebildiği gibi üreme sağlığı üzerinde de birtakım etkiler oluşturuyor. Günlük hayatımızda yapacağımız ufak değişikliklerle doğurganlık şansını artırmanın mümkün olduğunu belirten Bahçeci Bursa Tüp Bebek Merkezi doktorlarından Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Betül Dündar; “proteinden zengin karbonhidrattan fakir bir beslenme programı benimsenmeli, ideal vücut ağırlığının sağlanması için mutlaka egzersiz yapılmalı ve kafein tüketimi sınırlandırılmalı” şeklinde uyarılarda bulundu.
“Antioksidan içerikli gıdalar tüketilmeli”
Çocuk sahibi olmaya karar veren bir çiftin planladıkları gebeliğe ulaşmaları her zaman korunma yöntemlerini bırakır bırakmaz mümkün olmayabiliyor. Dengeli ve kaliteli beslenmenin sağlıklı bir beden ve üreme sağlığı için önemi büyüktür. Kendiliğinden veya yardımcı üreme tekniklerinin kullanıldığı tedavi yöntemleri aracılığı ile gebe kalmayı isteyen çiftlerimiz için birtakım önerilerde bulunmak gerekirse şu şekilde sıralayabilirim diyen Doç. Dr. Betül Dündar; “bunlardan ilki antioksidan gıdaların tüketilmesidir; özellikle çiğ sebze ve meyveler, fındık, fıstık ve diğer yağlı tohumlar antioksidan açısından zengindir. Fertilitenin desteklenmesinde kahvaltının önemi büyüktür. Doyurucu ve zengin bir kahvaltı yumurtlama fonksiyonları açısından çok önemlidir. Buna ek olarak dikkat edilmesi gereken bir nokta, öğlen ve akşam öğünlerinin nispeten daha hafif özellikle çiğ ya da az pişmiş sebzelerden zengin ve mutlaka protein içeren, karbonhidrattan fakir gıdalardan oluşması gerektiğidir. Aksi halde sadece doyurucu nitelikte bir kahvaltının kilo alımına da sebep olabileceği unutulmamalıdır” dedi.
“Beslenme programlarında mutlaka zeytinyağı olmalı”
“Doğurganlığı destekleyen beslenme biçiminde yağların da önemi büyüktür. İnsan vücudunun yapıtaşı olan hücrelerin zar yapısında yağların ne kadar önemli bir yere sahip olduğu unutulmamalıdır. Dolayısı ile sağlıklı yağlar hem genel sağlık anlamında hem de fertilitenin desteklenmesi için gereklidir” diyen Doç. Dr. Betül Dündar; “Zeytinyağı çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin beslenmelerinde mutlaka yer almalıdır. Diğer taraftan margarinlerde, kızartmalarda ve işlenmiş gıdalarda bulunan trans yağlar sağlıksız yağlardır ve özellikle insülin duyarlılığını azaltarak polikistik over sendromu gibi durumlarda doğurganlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Günlük karbonhidrat tüketiminin azaltılması, günlük kalori ihtiyacının %45’inden daha azının karbonhidratlardan sağlanması yumurtlama fonksiyonları açısından büyük önem taşır. Yine polikistik over sendromu olgularında bu durum özellikle önemlidir çünkü karbonhidratların azaltılması bu hastalarda kilo kaybını kolaylaştırır, insülin seviyelerinin düşmesini sağlar ve günlük düzenli egzersizlerle desteklendiği durumlarda yağ yakımını hızlandırır. Böylelikle adet düzensizliklerine yol açan yumurtlama fonksiyonlarının önemli ölçüde düzelmesine katkıda bulunur. Karbonhidrat tüketilecekse de rafine halde olan karbonhidratlardan kaçınmak gerekir. Beyaz ekmek, makarna, pirinç, şekerli yiyecek ve içecekler kan şekerini hızlı bir şekilde yükselterek yumurtalıklar üzerinde olumsuz etkiye sebep olurlar” şeklinde belirtti.
“Yağsız süt ve süt ürünleri yerine tam yağlı olanlar tercih edilmeli”
“Doğurganlığı destekleyici beslenme biçiminde mutlaka yer alması gereken bir başka besin öğesi de liflerdir. Lifler, fazla şeker ve vücuttan atılması gereken östrojen gibi bazı hormonların fazlasının uzaklaştırılması için son derece önemlidir. Özellikle suda eriyebilen lifler vücuttaki östrojen ve progesteron düzeylerini azaltarak üreme fonksiyonlarının desteklenmesini sağlar” diye belirten Doç. Dr. Betül Dündar; “Bu gıdaların başında avokado, yulaf ve meyveler gelmektedir. Ayrıca tam tahıllı gıdalar, sebzeler ve baklagiller de yüksek lif içeriğine sahip gıdalardır. Hamile kalmayı destekleyici diyetin önemli bir öğesi ise proteinlerdir. Protein kaynaklarının hayvansal olanlar yani et, balık, yumurta yerine bitkisel olanlarla değiştirilmesi doğurganlığın desteklenmesinde önemlidir. Baklagiller, sert kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar önemli bitkisel protein kaynaklarıdır. Hayvansal protein kaynaklarından biri olmasına rağmen daha fazla balık tüketiminin özellikle yardımcı üreme tekniklerinin kullanıldığı tedavi yöntemlerinde canlı doğum oranlarını arttırdığı gösterilmiştir. Çoğu zaman uygulananın aksine yağı azaltılmış veya yağsız süt ürünlerinin tüketimi doğurganlığın desteklenmesi anlamında daha yararlı değildir. Bunun yerine tam yağlı süt ve süt ürünlerini tüketmek daha sağlıklıdır. Tüm bu sağlıklı beslenme önerilerine ek olarak özellikle folik asit içeren multivitaminlerin çocuk sahibi olmayı planlayan hastalarda kullanılması önerilmektedir” diye ifade etti.
“Ağır sporlar yerine basit egzersizler yapılmalı”
“Sağlıklı yaşamın bir parçası olması gereken egzersiz ve günlük aktiviteler hem ideal vücut ağırlığının sağlanması için önemlidir hem de genel sağlık durumuna katkı sağlayarak hastanın üreme fonksiyonlarını olumlu yönde etkiler. Egzersiz konusunda unutulmaması gereken nokta vücuttaki enerji dengesinin korunması gerektiğidir çünkü ağır sporlar birtakım hormonal dengesizliklere yol açarak doğurganlığı olumsuz yönde etkileyebilmektedir” şeklinde uyarılarda bulunan Doç. Dr. Betül Dündar; “Doğurganlık üzerinde olumsuz etkisi olduğuna emin olduğumuz sigara ve alkolün de gebelik planlayan çiftlerde mutlaka bırakılması gerektiği unutulmamalıdır. Çay ve kahvenin de doğurganlığı olumsuz etkileyebileceği özellikle kahve tüketiminin iki fincanı geçmemesi gerektiği akılda tutulmalıdır. Tüm bunlara ek olarak stresin önemi göz ardı edilmemeli ve bu durum kontrol altına alınamıyorsa profesyonel bir destek almaktan çekinilmemeli” ifadelerini kullandı.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —