Uzm. Dr. Alptekin: “Demir eksikliği anemisinin önlenmesi, tedavisinden daha önemlidir”

Uzm. Dr. Alptekin: “Demir eksikliği anemisinin önlenmesi, tedavisinden daha önemlidir”

Uzm. Dr. Alptekin: “Demir eksikliği anemisinin önlenmesi, tedavisinden daha önemlidir”

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazife Alptekin, demir eksikliği anemisinin çocukların bilişsel gelişimlerini ve büyümelerini olumsuz etkilediğini belirterek, bu durumun önlenmesinin tedaviden daha önemli olduğunu söyledi.
Medicana Konya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Nazife Alptekin, çocuklarda demir eksikliği anemisi ve tedavileri hakkında bilgiler verdi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre aneminin özellikle gebelerde ve çocuklarda mortalite ve morbidite artışına yol açan yaygın bir halk sağlığı sorunu olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Nazife Alptekin, “Dünya genelinde anemi prevalansı; okul öncesi çocuklarda yüzde 47,4’dür. Ülkemizde değişik yaş gruplarında yapılan geniş kapsamlı çalışmalarda, demir eksikliği anemisinin yüzde 30-78 gibi çok yüksek oranlarda olduğu tespit edilmiştir. Aneminin çok çeşitli nedenleri olmakla birlikte nütrisyonel demir eksikliği, en önemli nedenidir. Demir eksikliği ve demir eksikliği anemisi büyümenin hızlandığı dönemlerde daha sık görülür, beslenme biçimi, sosyoekonomik durum ve geçirilmiş enfeksiyonlar oluşumuna katkıda bulunur. Demir eksikliği tüm yaş gruplarında, özellikle de 6-24 aylar arasındaki çocuklarda en sık rastlanan beslenme sorunudur. Demirin, insan organizmasında yaygın olarak kullanılması nedeni ile eksiklik durumlarında tüm sistemler etkilenir ve pek çok sistemik belirti ve bulgu ortaya çıkabilir. Demir eksikliği anemisi çocukların bilişsel gelişimlerini, büyümelerini olumsuz etkiler. Demir eksikliği anemisi gelişen çocuklar uygun şekilde tedavi edilseler bile 5-10 yıl sonra zeka katsayıları hiç anemi gelişmemiş çocuklardan daha düşük olduğu bilinmektedir. Bu nedenlerle demir eksikliği anemisinin önlenmesi, tedavisinden daha önemlidir” dedi.
Demir eksikliği anemisinin belirtilerini aktaran Dr. Nazife Alptekin, “Klinik olarak şu belirti ve bulgular saptanabilir; anemiye bağlı deri (özellikle avuç içlerinde) ve mukozalarda solukluk, takipne, taşikardi, iştahsızlık, halsizlik, huzursuzluk, dikkat eksikliği, hiperaktivite sendromu, irritabilite, büyüme geriliği, kognitif ve entellektüel fonksiyonlarda gerilik, uyku bozuklukları, nefes tutma nöbetleri, tırnak ve saçlarda kolay kırılma, kaşık tırnak, angülerstomatit, dil papillalarında atrofi, düz ve parlak dil. Şu anki bilgilerimize göre besin temelli yaklaşımlar, demir gibi mikronütrientlerin eksikliğinin önlenmesinde en etkili ve kalıcı girişimlerdir. Demir ve diğer mikronütrient gereksinimlerinin karşılanmasında en ideal yol besinin niteliğinin iyileştirilmesidir. Hayvansal besinlerin tüketiminin artırılması ile besin niteliğinin iyileştirilmesi sonucu başta demir olmak üzere pek çok mikronütrient gereksinimi karşılanacaktır. İntrauterin yaşamdaki tek demir kaynağı plasentadan geçen demirdir. Anne karnındaki geçen süre ve bebeğin doğum ağırlığı ileri aylardaki demir gereksinimini etkileyen en önemli etmenlerdir. Fötal yaşamda demir depoları son trimesterde artış gösterir. Prematüre bebeklerin doğduklarında toplam vücut demirinin daha az olması yanında doğumdan sonra büyümenin daha hızlı olması sonucu demir eksikliği ve anemisi daha erken aylarda görülür. Bu bebekler demir ile desteklenmedikleri takdirde yaşamın ikinci, üçüncü aylarında demir eksikliği tablosuna girebilir. Göbek kordonunun geç bağlanması demir durumunu iyileştirebilir ve demir eksikliği riskini azaltır. Anne sütündeki demir miktarı ilk bir ayda en fazladır ancak laktasyonun ilerleyen dönemlerinde gittikçe düşerek yaklaşık beş aylık dönemde 0,3 miligram kadar iner” ifadelerini kullandı.

“Demir eksikliğinin en büyük nedeni diyetle alınan demirin azlığıdır”
Erişkinlerde hemoglobin yapımı için gerekli olan demirin yüzde 5’inin diyetten, yüzde 95’inin demirin yeniden kullanılması ile elde edildiğini ifade eden Uzm. Dr. Alptekin, Bebeklerde büyüme sırasında kan hacminin hızla artmasına bağlı olarak diyetle alınması gereken miktar yüzde 30’dur. Bu nedenle demir eksikliğinin en büyük nedeni diyetle alınan demirin azlığıdır. Erişkinlerde günlük ihtiyaç genellikle günlük kayıpları karşılayacak düzeyde olması gerekirken, bebek ve çocukların büyüme döneminde olmaları nedeni ile günlük emilim miktarı günlük kayıpların dört katı kadar olmalıdır. Özellikle 0-2 yaş arasındaki bebeklerin inek sütü tüketimlerinin fazla olması ve tamamlayıcı besinlere başlama döneminde demirden zengin yumurta, et, pekmez ve kuru baklagillerin geç başlanması veya hiç verilmemesi demir eksikliğine neden olmaktadır. Bir diğer hızlı büyüme dönemi olan adolesan döneminde de demir ihtiyacı oldukça fazladır. Bu yaş grubunda da demir eksikliğinin sık olduğu unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.
Demir bakımında zengin olan besinler hakkında da bilgiler veren Uzm. Dr. Alptekin, “Proteinden zengin besinler özellikle dana eti, koyun eti ve tavuk eti demirden zengin besinlerdir. Etlerden başka iyi pişmiş olan kuru baklagiller, soya fasulyesi, yumurta, kuru meyveler (özellikle kuru üzüm, kuru kayısı), pekmez, yeşil sebzeler (ıspanak), fındık, fıstık, susam, tahin gibi yiyecekler demirden zengindir. Bazı besinler ise demir içermezler, fakat demir emilimini arttırırlar. Bu besinlere örnek; askorbik asit içeriği yüksek olan meyve sularıdır. C vitamini demir emilimini artırdığı için demirden zengin olan besinlerle C vitamini birlikte tüketilmelidir. Yumurtanın portakal suyu veya domatesle birlikte tüketilmesi, köftenin salata ile tüketilmesi örnek olarak verilebilir. Bazı fermente besinler, diyetteki fitat miktarını azalttığı için demir emilimini artırır. Örneğin mayalı ekmek demirin emilimini artırdığı için tüketilmelidir. Mayasız ekmek olarak bilinen yufka veya lavaş ekmeği demir emilimini azaltır. Pirinç ağırlıklı yemekte bulunan hem olmayan demirin emilimi sitrik asit, malik asit ve tartarik asit ile 2-4 kat artmaktadır. Lahana turşusu ve soya fasülyesinden yapılan fermente ürünler de demir emilimini artırır. Besinlerde az olarak bulunsa bile fitatlar demirin emilimini azaltmaktadır. Kepekli tahıllar, tahıllar, unlar, çerezler ve iyi pişirilmemiş kuru baklagiller fitat kaynaklarıdır. Demir-bağlayıcı fenolik bileşikler (taninler) çay, kahve, kakao, bitkisel çaylar, meşrubatlar, çeşitli baharatlar (örneğin güvey otu) ve bazı sebzelerde bulunur. Hem olmayan demir içeren besinle birlikte süt, süt ürünleri veya kalsiyum tuzu alımı emilimi azaltmaktadır” dedi.

“Demir yetmezliği anemisinin çok fazla görülmesinin nedenlerinin başında et tüketiminin az olması gelmektedir”
Çocuklarda görülen demir eksikliği ve anemisinde alınabilecek önlemlere değinen Alptekin, “Doğumdan itibaren bebekler ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmelidirler. Tamamlayıcı beslenmede ek besinler anne sütünden ayrı öğünlerde verilmelidir. İnek sütü bir yaş altında kullanılmamalıdır. Anne sütü yerine mama kullanılacak ise demirden zenginleştirilmiş mamaların kullanılmasının demir eksikliğini önleyici en önemli etken olacağı unutulmamalıdır. Demirle zenginleştirilmiş mamalarda bulunması gereken demir miktarı yaklaşık 12 miligramdır. Miadında doğan bebeklere 4 aydan sonra, 1 mg/kg/gün dozunda; prematüre ve 2 bin 500 gram altında doğan bebeklere 2 aydan sonra 2 mg/kg/gün dozunda elementer demir içeren damlalar başlanarak, 1 yaşına kadar demir profilaksisine devam edilmesi önerilmelidir. Diyette ana protein kaynağı olarak et, tavuk eti, balık eti veya sakatat bulunmalı ve erken aylarda bu gıdalara başlanmalıdır. Hayvansal ve bitkisel kaynaklı normal bir beslenmeyle alınan demirin yüzde 10’ u emilebilmektedir. Et ve benzeri yiyeceklerin satın alınamadığı zaman yumurta, kuru baklagiller, kuru meyveler, pekmez, tahin ve yeşil sebzeler daha çok diyette yer almalıdır. Ağırlıklı olarak hayvansal kaynaklı besinler tüketildiğinde günlük alınan demirin yüzde 15-30’u emilebilmektedir. Ülkemizde demir yetmezliği anemisinin çok fazla görülmesinin nedenlerinin başında et tüketiminin az olması ve ete alternatif olan yiyeceklerin tüketilmemesi gelmektedir. Mayalı ekmek tüketimi demirin emilimini artırdığı için tüketilmelidir. Mayasız ekmek olarak bilinen yufka veya lavaş ekmeği demir emilimini azaltır. Ayrıca kuru baklagillerin iyi pişirilmemesi ve kepekli ekmeğin veya esmer undan yapılan köy ekmeğinin tüketimi de demirin yeterli bir şekilde emilememesini sağlar. Yemekle birlikte veya hemen sonrasında çay tüketilmemelidir. Her öğüne bir askorbik asit kaynağı eklenmelidir; örneğin portakal suyu, yumru bitkiler, beyaz lahana, havuç, karnabahar. Süt ve süt ürünleri öğünler yerine öğün aralarında tüketilmelidir” diye konuştu.


Güncel 26.04.2021 11:49:55 0

İlginizi Çekebilir

1

TÜBİTAK Araştırma Projeleri Adana Bölge Yarışması Sergisi açıldı

2

Çocuklar Akkuyu NGS'yi gezerek, nükleer enerji hakkında bilgilendirildi

3

Antalya'da denizde mahsur kalan genç, insansız cankurtaran ile kurtarıldı

4

Antalya'da "Yapay Zeka ve Oyun Teknolojileri Programı" düzenlendi

5

Yeni Renault Captur'un dünya lansmanı gerçekleştirildi

6

Türk Telekom'dan çevreci veri merkezi çözümleri

7

Arçelik Genel Müdürü Can Dinçer: "Antalya ve çevresi, yenilenebilir enerji dönüşümünde öne çıkacak"

8

Hava savunma sistemleri 2024'te vatanı uçtan uca koruyacak

9

Adanalı öğrenciler otonom su altı aracı "ALESTA" ile Singapur'da yarışacak

10

e-ATA, Türkiye'de ilk kez Gaziantep'te test edildi