Uzmanından uyarı: “Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu göz ardı edilmemeli”
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) çocukluk çağının en çok görülen nörobiyolojik bozukluklarından biri olduğunu belirten Psikolog İrem Naz Kırım, “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar, yetişkinler tarafından ‘şımarıklık, ilgi çekmek için yapılıyor, yaramazlık, tembellik, saygısızlık, umursamazlık’ olarak eleştirilse de çocuklar bunları isteyerek yapmazlar. Aileler böyle belirtiler gösterdiklerinde çocuğu yargılamak yerine ilk adım olarak bir uzmana başvurmalıdır” dedi.
Medical Park Ordu Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Psikolog İrem Naz Kırım, daha çok çocuklarda görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu hakkında uyarılarda bulundu.
Erkeklerde daha fazla görülüyor
DEHB’nin erkeklerde kızlara oranla 3 kat daha fazla görüldüğünü dile getiren Psikolog İrem Naz Kırım, “Çocuklukta görülme sıklığı yüzde 8, ergenlikte yüzde 6 ve erişkinlikte yüzde 4’tür. Erkeklerde kızlara oranla 3 kat daha fazla görülür. Erkeklerde daha çok hiperaktivite ve dürtüsellik tipi görülürken, kızlarda dikkat eksikliği görülme sıklığı daha fazladır. Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun neden olduğu tam olarak bilinmese de, hamilelik ve doğumda yaşanan zorluklar, yetersiz beslenme ve aşırı şeker alınımı, genetik ve çevresel faktörler, özellikle dopaminin salınımında yaşanan sorunlar ve prefrontal korteksteki zayıflamanın DEHB’in oluşmasında etkili olduğu düşünülmektedir” diye konuştu.
Bu belirtilere dikkat
DEHB’in 3 ayrı türü bulunduğunun altını çizen Psikolog İrem Naz Kırım dikkat eksikliğinin baskın olduğu tip, hiperaktivite ve dürtüselliğin baskın olduğu tip ve her iki türün de birleşiminden oluşan birleşik tip olduğunu söyledi. Psikolog Kırım DEHB’nin 3 ayrı türü hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Dikkat Eksikliği Baskın Tipinde: Belirli bir işe ya da oyuna dikkatini vermekte zorlanma, dikkati kolayca dağılması, dikkatsizce hatalar yapma, başladığı işi bitirememe, kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme, görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorlanma, yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınma (ev ödevi, okul aktiviteleri gibi), etkinlikler için gereken eşyaları kaybetme, günlük etkinliklerde unutkanlık gibi durumunda dikkat eksikliği olabileceği düşünülür.
Dürtüsellik ve Aşırı Hareketlilik Baskın Tipinde: Aşırı hareketlilik, bireyin, yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayacak şekilde hareketli olmasıdır. Eli ayağının kıpır kıpır olması, oturduğu yerde duramaması, gereksiz yere sağa sola koşturup eşyalara tırmanması, sakince oynamakta zorlanması, çok konuşması gibi belirtilerle kendini gösterir. Dürtüsellik ise kişinin kendini kontrol etmede sorun yaşamasıdır. Bireyin aceleci olması, sorulan soruyu tam dinleyemeden yanıt vermesi, isteklerini erteleyememesi, aklına geleni o anda söylemesi, sık sık söz kesmesi, izinsiz hareket etmesi, düşündüğünü hemen yapmak istemesi, sırasını beklemekte güçlük çekmesi gibi belirtilerle kendini gösterir. Bir çocuğun dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşaması için bu belirtilerin birçoğunu en az 6 aydır, birden fazla ortamda görülüyor olması ve bozulmaya neden olan bazı belirtiler 7 yaşından önce de görülmeye başlamalıdır. Ayrıca bu belirtiler başka bir hastalıkla ilişkilendirilmemelidir.”
Yaramazlık ve şımarıklık zannedilmemeli
DEHB’ye çoğunlukla diğer hastalıkların da eşlik ettiğini vurgulayan Psikolog İrem Naz Kırım, “Özellikle Davranış Bozukluğu, Karşı Olma-Karşı Gelme Bozukluğu, Özgül Öğrenme Güçlüğü, Çocukluk Depresyonu ve Çocukluk Anksiyetesi görülebilir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar, yetişkinler tarafından “şımarıklık, ilgi çekmek için yapılıyor, yaramazlık, tembellik, saygısızlık, umursamazlık” olarak eleştirilse de çocuklar bunları isteyerek yapmazlar. Aileler böyle belirtiler gösterdiklerinde çocuğu yargılamak yerine ilk adım olarak bir uzmana başvurmalıdır” şeklinde konuştu.
Uzman görüşü önemli
DEHB’nin tedavi yöntemlerine de değinen Psikolog İrem Naz Kırım, “Psikolog DEHB’den şüphelenen çocuklarla ilgilenen kişilerle görüşerek hem aile hem çocuk hakkında bilgi alır. Eğer öğretmeni varsa sınıf gözlemi için iletişime geçebilir. Zeka testi, dikkat testleri gibi testlerden geçtikten sonra ön tanı ile aileyi Çocuk Psikiyatriye yönlendirir. Tanı alırsa, çocuğun Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenmiş okuldaki haklarından yararlanması için rapor hazırlanır ve böylece süreci başlar. Psikolog bu süreçte hem çocukla hem aile ve öğretmen işbirliğiyle psikososyal destek vermeye ve beceri geliştirmesine yardımcı olmaya başlar. Aileyi süreç hakkında bilgilendirir, öğretmenle işbirliği yaparak çocuk güçlendirilir. Çocuk psikiyatrisi ise gerekli görürse medikal tedavisine başlar ve takibini yapar. Bazı aileler ilaç kullanımını uygun bulmayabilir ancak bilmelilerdir ki medikal tedavinin verilmemesi, verilmesinden daha fazla zarar vermektedir” diyerek sözlerini noktaladı.