İSTANBUL - Vodafone Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Engin Aksoy, Türkiye'nin ve sektörün geleceğine duydukları güvenle yatırımları sürdürdüklerini belirterek, "Son 17 yılda yaptığımız yatırımın reel değeri 157,6 milyar TL’yi aştı." dedi.
Vodafone Türkiye'nin tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin dijitalleşme vizyonu ve elektronik haberleşme sektörü stratejisine yönelik önerilerden oluşan rapor düzenlenen basın toplantısı ile tanıtıldı. Raporda yer alan bilgilere göre, telekomünikasyon sektöründe yatırımların devamlılığı için sektörün stratejik sektör olarak kabul edilmesi ve bir yatırım reformu gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Söz konusu reform kapsamında, kaynakların etkin kullanımının sağlanması, yatırımların sağlanacak teşvikler ve adil katkı payı gibi uygulamalar ile desteklenmesi, gelir akışının sürdürülebilir hale getirilmesi ve rekabet ortamının iyileştirilerek öngörülebilir bir yatırım ortamı oluşturulmasına ihtiyaç duyuluyor.
- "Vodafone sayesinde oluşan istihdam, Türkiye’deki 32 ilin toplam sigortalı çalışan sayısından fazla"
Düzenlenen basın toplantısında konuşan Vodafone Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Engin Aksoy, şirketin Türkiye’de faaliyet gösterdiği 17 yılda sergilediği performans ilişkin bilgi verirken, Türkiye'nin ve sektörün geleceğine duydukları güvenle yatırımları sürdürmeye devam ettiklerini söyledi.
Son 17 yılda yaptıkları yatırımın reel değerinin 157,6 milyar TL’yi aştığına vurgu yapan Aksoy, "Bu süreçte Vodafone’un gerçekleştirdiği toplam yatırım, Türkiye’nin çektiği yabancı yatırımın yüzde 4,6’sına denk geliyor. Vodafone ekosistemi olarak, sadece 2022-2023 mali yılında Türkiye GSYH’sine 68 milyar TL’lik katkı sağladık. Vodafone’da yaratılan her 1 TL’lik katma değer, Türkiye ekonomisinde yaklaşık 2,3 TL’lik katma değer yaratıyor. Vodafone ekosisteminin GSYH katkısı, Türkiye’deki 45 ilin GSYH’sinin üzerinde. Operasyonlarımız, Türkiye’de 112 bin kişilik istihdam yaratılmasına imkân sağlıyor. Vodafone Holding bünyesindeki her 1 kişilik istihdam, Türkiye ekonomisinde 38 kişilik istihdam yaratıyor. Vodafone sayesinde oluşan istihdam, Türkiye’deki 32 ilin toplam sigortalı çalışan sayısından fazla. Yatırımlarımızla ülkemizin dijitalleşmesine ve uluslararası rekabet gücünün artmasına katkı sağlamaktan memnuniyet duyuyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Uzun vadeli bir stratejik plana ihtiyaç var"
Kamu politikası için önemli veriler sağlayan analizlerin üretilmesine liderlik ettiklerini belirten Aksoy, şunları söyledi:
"Son yayınladığımız raporda, mobil ve sabit olarak ayırmaksızın, bir bütün olarak, sektörün hak ettiği stratejik öneme ve itibara kavuşması, sektörde yatırımların sürdürülebilirliğini tehdit eden yatırım maliyeti ve gelirleri arasındaki dengesizliğin giderilmesi ve sektörün ihtiyaç duyulan dijital dönüşüm ve değişime gerçekçi ve sağlıklı bir zeminde katkı sağlaması için önerilerimize yer veriyoruz. Ülkemizin kalkınması bakımından kritik role sahip elektronik haberleşme altyapılarının yaygınlaştırılarak dijital dönüşümün hızlandırılması için uzun vadeli hedefleri de kapsayan bir stratejik plan dahilinde hareket edilmesi önem arz ediyor.
Bu doğrultuda, dünyadaki gelişmelere ve belirlenen hedeflere paralel olarak ülkemizde de 2030 dijitalleşme vizyonuyla hedef belirleme ve bu hedeflere ilişkin eylem adımlarını somutlaştırma çalışmaları yapılması yüksek politika önceliğine sahip bir adım olacak. Toplumun, devletin ve şirketlerin dijitalleşme hedeflerine ulaşılmasını sağlayacak en önemli bileşen yüksek kapasiteye ve kapsama sahip genişbant internet altyapısı. Dolayısıyla internet altyapısının yaygınlığı, dijitalleşme politikasında öncelikli olarak ele alınması gereken bir mesele."
- Sektörü 2030 hedefine taşıyacak kilometre taşları
Aksoy, 2030 yılına gelindiğinde elektronik haberleşme sektörünün ulaşması gereken kilometre taşlarını ise şu şekilde sıraladı:
"5G teknolojisinin hayata geçmiş olması. 6G teknolojisi için hazırlıkların yapılmış olması, teknoloji ekosisteminin oluşması. Ülke çapında 2 milyon km fiber ağına ulaşılması. Spektrum politikasının sektör ile istişare yoluyla yatırımları teşvik edecek şekilde belirlenmesi, hem abonelerin kapasite ihtiyacını karşılayacak şekilde hem de gelecek teknolojileri destekleyecek bir plan dahilinde sunulması. Düzenleyici çerçevenin yeni teknolojilere yatırımı kolaylaştırması ve 2G, 3G gibi zamanla abone talebini karşılamakta yetersiz kalan teknolojilere yatırım ile ilgili yükümlülüklerin kaldırılması veya gözden geçirilmiş olması. Uydu teknolojilerinin tamamlayıcı olarak hem yedeklilik hem de kırsal ve kapsama boşluğu olan alanlarda abonelere hizmet sunulması için kullanıma geçmiş olması. Bulut teknolojisi ve çözümlerinin küreselleşmenin getirdiği fırsatları da gözetecek şekilde özel sektör ve kamuda yaygınlaşmış olması. Veri merkezi yatırımlarının veri ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşması ve ülkemizin bir bölgesel merkez haline gelmiş olması. Deniz altı fiber kablolar ile uluslararası bağlantıların yapılmış olması. Abonelerin akıllı cihaz penetrasyonunun yüzde 100 olması ve akıllı cihazların lüks ürün olmaktan çıkarılması."
- "Sektörün sürdürülebilirliği sağlanmalı"
Sektörün ayakta kalması ve yatırımların devamlılığı için sektörün stratejik sektör olarak kabul edilmesi ve bir yatırım reformunun gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten Aksoy, "5G frekans tahsislerinin yapılması, teknoloji dönüşümüne ilişkin yatırımlarımız açısından çok kritik. 5G’ye geçiş sürecinde, ülkemizde atıl durumda olan 700 MHz bandının 5G geçişi beklenmeden kullanıma sunulmasıyla hem 5G’ye hazırlık sürecine katkı vermesi hem de kullanıcılara daha yüksek kapasite ve kalitede hizmet sunulması sağlanabilir." şeklinde konuştu.
Aksoy, frekans tahsislerinin doğru zamanda, doğru miktarda ve uygun koşullarda yapılmasının yatırımların sürekliliği ve teknolojinin yaygınlaşması bakımından kritik önem taşıdığına değinerek, "Temelde lisans ve yetkilendirme olarak ifade edilebilecek düzenleyici çerçevenin telekomünikasyon sektörünün dinamizmini ve teknolojik gelişmeleri de dikkate alarak esnek olması, bunun yanında özellikle kıt kaynakların kullanım haklarının uzaması ya da uzamaması durumuna dair süreç ve kuralların net olması gerekiyor. Lisans süreçleri, bedelleri ve uzatma ile ilgili koşulların, sabit ve mobil hizmetler için sektördeki tüm oyuncular açısından eşit ve adil şekilde belirlenip uygulanması, rekabetin korunması bakımından önemli." ifadelerini kullandı.
- "Ortak altyapı ve yapısal ayrışma modelleri değerlendirilmeli"
Lisans rejiminin daha esnek hale gelmesi ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayacak hızda olması için sadeleştirilmesine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Aksoy, "Bu vizyonla oluşturulacak stratejide altyapı kurulumlarının kolaylaştırılmasının önü açılarak dijitalleşmenin getireceği ekonomik büyüme ve katma değerin ortaya çıkarılması ülkemizin menfaatine olacak. Bu kapsamda önemli konulardan biri de fiberin yaygınlaştırılmasının önceliklendirilmesi. Fiber yatırımı tek şirkete bırakılacak bir iş değil, tüm hanelere fiber götürülmesi mevcut yatırım hızıyla 2050’yi bulacak. Bunun için altyapı kurulum mevzuatının iyileştirilmesi, fiber altyapı kurulumunun hızlandırılması ve fibere erişim konusunda rekabetin sağlanması amacıyla ortak altyapı şirketi dahil farklı modellerin değerlendirilmesi, fibere erişim koşullarının sektördeki tüm oyuncuların adil fiyat ve hizmet kalitesi seviyesinde hizmet sunmasını sağlayacak düzeye getirilmesi gerekiyor. Vodafone olarak, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ülkemize olan inancımızın gereği olarak sektörümüzün geleceğini teminat altına almak üzere her türlü katkıyı vermeye ve işbirliğinde bulunmaya hazırız." açıklamasında bulundu.
- "Adil koşulları sağlayan politikalara ve karar mekanizmalarına ihtiyacımız var"
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel ise 5G yatırımlarının önemine dikkati çekerek, "Çin'de ihale yöntemi yerine idari tahsis yöntemi kullanılmakta olup, operatörlerin 5G için kritik olan frekans bantlarında geniş bir bant (en az 100 MHz bant genişliğinde) frekans kullanım hakkı almaları sağlanmıştır. Yıllık spektrum ücretleri ilk 3 yıl hiç alınmamış olup, sonrası da düşürülerek kolaylık sağlanmasının yanı sıra devlet teşvikleriyle altyapı yatırımları desteklenmiştir. Örneğin, bazı bölgelerde baz istasyonu kurulumu karşılığında her operatör yaklaşık 21,4 milyon dolar kadar teşvik için hak kazanmıştır." dedi.
Rekabet ortamının sağlanmasının önemine dikkati çeken Süel, "Sektördeki tüm oyunculara eşit mesafede duran ve adil koşulları sağlayan politikalara ve karar mekanizmalarına ihtiyacımız var. Sektörde rekabet ortamının oluşmaması nihayetinde tüketiciye sunulan hizmeti olumsuz etkiliyor. Fiber altyapı kurmak için işlemeyen süreçler, mevcut altyapıya erişmek için belirlenen ücret ve koşulların adil olmaması, altyapı engelleri nedeniyle ihalelerde rekabet sorunları oluşması gibi birçok etkisinden bahsedebiliriz. Bunlar tüketicilerin kötü kalitede hizmeti yüksek fiyata almasına neden olacak etkenlerdir. Bu duruma bir an önce müdahale edilerek iyileştirmeler yapılmalıdır." uyarısında bulundu.