İSTANBUL - MEHMET FATİH ERDOĞDU - Balparmak Genel Müdürü Onur Özyurt, iklim değişikliğine bağlı kuraklık ve orman yangınlarının çam balı rekoltesini düşürdüğünü belirterek, "Türkiye'deki çam balı üretimi toplam bal üretiminin yaklaşık yüzde 20'sine tekabül ediyor. Burada ciddi bir arz piyasadan çekilince, oluşan boşluk maalesef doğal olmayan birtakım ürünlerle kapatılmaya çalışılıyor." dedi.
Yangınlar sebebiyle Marmaris'teki Kızılçam ormanlarında hasar oluştuğunu belirten Özyurt, "Bununla birlikte maalesef çam balı rekoltesinde bir düşüklük yaşanıyor. Geçen yıl da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisiyle bir düşüş yaşamıştık. Bunun nedeni de Kızılçam üzerinde yaşayan Basra böceği popülasyonundaki düşüklüktü. Bu sene bölgeden aldığımız haberlere göre Basra böceği popülasyonu kendini toparlamaya başlamış. Fakat orman varlığındaki hasar ve yangınlar sebebiyle sezonun geç başlaması neticesinde bu sene çam balı rekoltesi geçen seneki seviyelerin de bir miktar altında olacak." diye konuştu.
Özyurt, rekolte düşüklüğü neticesinde piyasada ortaya çıkabilecek doğal olmayan bal konusunda uyarıda bulunarak, "Türkiye'deki çam balı üretimi toplam bal üretiminin yaklaşık yüzde 20'sine tekabül ediyor. Burada ciddi bir arz piyasadan çekilince, oluşan boşluk maalesef doğal olmayan birtakım ürünlerle kapatılmaya çalışılıyor." ifadelerini kullandı.
- "Çam balı Türkiye'nin ihracatta markası olabilir"
Türkiye'nin ihracatta çam balı özelinde önemli bir potansiyeli olduğunu vurgulayan Özyurt, "Türkiye dünya çam balı üretiminin yüzde 95'ini yapıyor. Yüzde 5'i de komşumuz Yunanistan'da yapılıyor. Çam balı yapısı ve besin değerleri anlamında çiçek balından farklı özellikler taşıyor. Markalaşma anlamında ülkemizin yapabileceği çok şey ve yaratabileceği katma değer var." şeklinde konuştu.
Markalaşma konusunda Yeni Zelanda'da üretilen Manuka balının hikayesini örnek veren Özyurt, "İhracat değerleri ülkemizin çam balı ihraç değerinin kilogram bazında yaklaşık 10 katı kadar. Bizim ortalama satış fiyatımız kilogramda yaklaşık 3,5-4 dolar iken Manuka balı 35-40 dolarlara satılıyor. Bu, hem Yeni Zelanda'nın reklamla markalaşması, hem de Manuka balıyla ilgili yapılan akademik çalışmaların çoğalması ile ilgili. Biz de Ar-Ge merkezimizde çam balı üzerinde çalışmalar yürütüyoruz. Hedefimiz çam balının dünyada bir Manuka balı gibi bilinirliğe ulaşması ve katma değerli ihracat." ifadelerini kullandı.
- "Kuraklık tüm dünyada bal üretimini etkiledi"
Bu yıl Ar-Ge merkezlerinde yaptıkları kalite testlerini geçebilen numunelerin sayısında düşüş yaşandığına değinen Özyurt, şunları söyledi:
"Merkezimiz düzenli olarak analizler yaparak bize ulaşan numunelerin hem Türk gıda kodeksine uygunluğunu hem de bizim kendi kalite standartlarımıza uygunluğunu tespit etmeye çalışıyor. Geçtiğimiz 10 yıllık ortalamalarımızda bize ulaşan numunelerin yüzde 50'i kadarını kabul ediyorduk. Bu sene maalesef kabul oranlarımız bir miktar düştü. Bu sene tabi çam balı rekoltesi çok gündemde oldu yangınlardan dolayı ama çiçek balında da kuraklık kaynaklı rekolte düşüşü var. Bize ulaşan numunelerin kalitesinde de bir miktar azalma olduğunu görüyoruz. Küresel ısınma bir bölgesel ve global gerçek. Önceki ay Almanya'da katıldığım bir gıda fuarında Avrupalı diğer bal paketleyicisi ve üreticisi firmalarla da görüştük, Ukrayna'dan Macaristan'a ve Fransa'ya olan coğrafyada önemli bal üreticileri buralarda yer alıyor. Oralarda da kuraklıktan dolayı bir rekolte azlığı görülüyor."
- "Balın kalitesini anlamanın tek yolu detaylı analiz"
Balın tağşişe en açık ürünlerden biri olmasına karşın geliştirdikleri analiz sistemiyle 300'den fazla parametrede değerlendirme yaptıklarını vurgulayan Özyurt, şöyle konuştu:
"Ar-Ge merkezimiz TÜBİTAK tarafından da akreditedir. Dolayısıyla buradaki analiz çalışmaları ve üretilen raporlar 3. kişiler tarafından da tanınmaktadır. Burada 2 tür iletişim faaliyetinde bulunmaya gayret ediyoruz. Bir tanesi baldaki taklit ve tağşişin önüne geçmek için metot geliştirilmesi ve ilgililerle paylaşılması. Gururla söyleyebilirim ki dünyada ilk kez esmer pirinç şurubunun 'marker'ını bizim Ar-Ge merkezimiz tespit etti ve biz bu metodu hem hakemli bir bilimsel dergide yayınlayarak kamuoyuna mal ettik hem de diğer analiz yapan laboratuvarlarla paylaştık.
İkinci tür iletişimimizde tüketicilerimize yönelik oluyor burada yapılan analizler bir karekod vasıtasıyla tüm ürünlerimizin ambalajlarının üzerine basılıyor. Tüketicilerimiz bu karekodla ürünün içeriğine dair analiz raporuna doğrudan ulaşabiliyorlar. Bunu da sektörümüzde bildiğimiz kadarıyla yapan tek markayız. Kovandan sofraya doğal ve gerçek balı ulaştırma yolculuğunda tedarik zinciri şeffaflığı anlamında da elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz."
- "Eğitimlerle arıcılıkta yeni metotlara yönelmeyi teşvik ediyoruz"
Arıcılık tekniklerinde yeni yöntemlerin kullanılmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Özyurt, "Hem arı kolonilerinin varlığının korunması hem de kovan başına alınan verimin artırılması anlamında mümkün olduğunca modern tekniklere yönelmekte fayda var. Bizim Muğla Ula'da yerleşik bir Arıcılık Akademimiz var, aynı zamanda bir mobil karavanımız var. Amacımız katma değerli arı ürünlerinin artmasını teşvik etmek. Örneğin bu sene Muğla'da arıcılarımızın yaşadığı ekonomik kaybı telafi etmek için diğer arı ürünlerine yani polen, propolis gibi ürünlere yönelimi artırmaya çalışıyoruz." dedi.